'Ferhan Şensoy'un içindeki yobaz!'
Abone ol"Ferhan Şensoy'un bir lafına fena takıldım. Çünkü hepimizin içinde nasıl zalim bir yobaz ve çirkin bir dedikoducu yattığını çırılçıplak gösteriyor o laf..."
Haşmet Babaoğlu bugün Vatan'daki köşesinde Ferhan Şensoy'un
Hasan Cemal Güzel hakkında söylediklerini 'Hepimizin ve Ferhan
Şensoy'un içindeki yobaz' başlığında eleştirmiş.
Yazı: Ferhan Şensoy
Kaynak: www.vatanim.com.tr
Belli ki epeydir Ferhan Şensoy'un asabı bozuk! Artık 80'ler ve
90'lardaki gibi parlak bir popülariteye sahip olmayan bu söz ve
sahne ustasının belli ki tadı kaçmış, kafası karışmış!
O yüzden dün bizim PazarVatan'da çıkan ve bir türlü ciddi biçimde
temellendiremediği "Şan Tiyatrosu'nu Hasan Celal Güzel yaktırdı"
iddiasının üzerinde fazla durmadım.
Yok, burası Türkiye! Neler gördük!
Her şey olabilir, her iddia ciddidir, diyeceğim ama...
Şensoy'un Şan'daki oyunda "senin anan Hasan Celal Güzel mi?"
esprisini yapması yüzünden dönemin Milli Eğitim Bakanı Güzel'in
hükümet güçlerine "yakın bu herifi" dediği iddiası, olayın
ciddiyetiyle bağdaşmayacak kadar ciddiyetsiz kaçmıyor mu?
Bu iddianın üzerinde duracak değilim.
Fakat Ferhan Şensoy'un bir lafına fena takıldım.
Çünkü sağcısı solcusuyla; İslamcısı laikçisiyle, muhafazakârı
liberaliyle hepimizin içinde nasıl zalim bir yobaz ve çirkin bir
dedikoducu yattığını
çırılçıplak gösteriyor o laf...
Ferhan Şensoy olmak, Batılı eğitimi almak, "ilerici" görünmek,
"gerici" dediklerine her fırsatta atıp tutmak falan, hepsi o
yılanın yanında hikâye kalıyor!
Konu kızdığımız kişilerin özel hayatları ve mahremiyetiyse, o
yılan; o bağnaz saldırgan, o dedikoducu kötülük birden
uyanıveriyor!..
Anlatayım; Hasan Celal Güzel'i tiyatroyu yaktırmakla suçluyor ya;
Ferhan Şensoy, bu iddiasını dile getirirken Ankara'da bir
arkadaşının evinde Güzel'in şimdi hayatta olmayan bir gazeteci
hanımla gizli gizli buluştuğunu da aktarıyor. Bunu da tiyatro
yakmak kadar büyük bir suçmuş gibi aktarıyor hem de...
En sonunda da şöyle diyor: "Ben bir iddiada bulunuyorum. Hasan
Celal Güzel evine gittiği o hanımın adını açıklasın önce. O eve
neden gittiğini açıklasın!"
Ah şu parlak, büyük lafların arkasına saklamaya çalıştığımız küçük
dünyalarımız!
İş vurmaya, can acıtmaya gelince belden yukarısıymış, aşağısıymış
fark etmiyor o küçük dünyalarımızda...
Hani Güzel tiyatroyu yaktırdığını kabullenmese bile "o eve niçin
gittiğini" yani hayatinin son derecede mahrem bir parçasını
açıklasa, yetecek sanki Şensoy'a!
Çünkü o zaman kamuoyu geçmişte olduğu gibi bir kez daha çullanacak
Hasan Celal Güzel'in üzerine; gene devletin sırları değil, çıka
çıka özel hayatlar çıkacak sandıktan...
***
Benim canımı sıkan şu...
Herkes kendi özel hayatında yaptıklarını meşru görüyor.
En muhafazakârımız bile kapalı kapılar ardında akıl almaz mahrem
dünyalar kuruyor ve hepsini de haklılaştırmakta pek maharet
gösteriyor!
Ama başkasının özel hayatını ayıplamaya herkes dünden hazır...
O noktada en liberalimiz bile tutucu, en özgürlükçümüz bile
bağnaz...
Neresinden tutsan elinde kalan eğreti bir duruş değil mi bu?
Neresinden baksan sinsi bir iki yüzlülük saklı değil mi bu
tavırda?