Fenerbahçe neden kaybetti?
Abone olFenerbahçe şampiyonluğu neden kaybetti? Usta yorumcu Rıdvan Dilmen bu gerçekleri yazdı.
Fenerbahçe; teknik, taktik ve fiziksel anlamda zaman zaman
hatalar yaptı. Ama bu yanlışlar şampiyonluğun kaçmasında küçük bir
paya sahipti. Her takım bu sorunlarla karşı karşıya kalabilirdi.
Tamamen psikolojik nedenlerle bu noktaya gelindi
Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe gerçeklerini yazdı
KADIKÖY'ÜN SIRLARI - 1
Bu dizide aslında genel anlamda ligin teknik analizini yapacaktım.
Ancak önce Teknik Direktör Daum'un gidişi, ardından Nobre'nin
Beşiktaş ile anlaşması ve son olarak da Aziz Yıldırım'ın şok
ayrılışı, teknik sırları geri plana attı.
Yine de Fenerbahçe'nin teknik anlamdaki artı ve eksileri çok basit.
Kaçan şampiyonlukta neden yüzde 30 teknik problemse, yüzde 70
psikolojik etkenlerdi. Büyük takımlar o yüzde 70'lik psikolojik
sorunu aşamadıkları sürece onlara büyük takım demek doğru olmuyor.
Çünkü günümüzde Avrupa'ya baktığımızda kaybedilen maçlarda sadece
teknik ve fiziksel analizler yapılabiliyor.
Fenerbahçe'yi incelediğinizde gerçekten hem büyük kulüp, hem de iyi
oyunculardan kurulu bir takım. Fenerbahçe bu sezon teknik, taktik
ve fiziksel anlamda zaman zaman hatalar yaptı. Ama bu hatalar
şampiyonluğun kaçışında küçük pay sahibiydi. Açacak olursak; iki
türlü sistem uyguladı. Belli periyotlarda 4-3-1-2, bir dönem de
4-2-3-1'i denedi. Aslında oyuncu kadrosu ofansif anlamda iki
santrfora çok daha uygun olmasına rağmen orta saha yapılanmasını
Daum bir türlü oturtamadı. İkinci sistem tercih edildi. Onda daha
iyi performans gösterildi.
Kadro oturmadı
Teknik sıkıntılardan bir tanesi de Daum'un üçüncü yılı olmasına ve
çok kritik son haftalara girilmesine rağmen dörtlü savunmanın iki
oyuncusunun, yani Luciano'nun yanındaki stoperin ve sağ taraf
oyuncusunun sık değişmesiydi. Stoperde Servet, Önder, Deniz, sağ
tarafta Serkan, Önder, Deniz, hatta hatta Mehmet Yozgatlı ve Ümit
de zaman zaman oynadı. Düşünün üçüncü yılda henüz sağ taraf
oyuncusunu belirleyememiş. Galatasaray'a baktığınızda sezonun
çoğunluğunda Cihan oynamış, birkaç maçta da Uğur.
Fenerbahçe'nin benimsediği sistemde en büyük problem, oyunu bir
türlü hızlandıramamasıydı. Maçların belli bölümlerinde tempoyu
yükseltebildiler. Genel anlamda rölanti bir takım ortaya çıktı.
Teknik olarak bu kadar olumsuzluklar şampiyonluğu
etkilememeliydi.
Beş günde değişmez
Her takım bu sorunları yaşayabilir. Asıl problem kafalardaydı.
Kaybettiği maçlara bakalım; küme düşen Diyarbakır'a iki, son
haftalarda kurtaran Ankaraspor'a üç, Rize'ye iki, ligin son 7-8
haftası maç kazanamayan Vestel'e üç, Denizli'ye iki puan
kaybedilmiş. Düşünün Manisa maçı ile Galatasaray derbisi arasında
altı gün var. Kadroda bir oyuncu farklı. Sistem aynı. Birinden beş
yiyiyorsunuz, şampiyona dört atıyorsunuz. Futbol takımı beş günde
fiziksel anlamda değişiklik göstermez. Tamamen psikolojik ve
konsantrasyon eksikliği.
Fenerbahçe'yi yanıltan ilk yarıda toplanan 45 puan oldu. İlk yarı
değerlendirmesi yaparken, Galatasaray'ın aldığı 41 puanı toplayan
şampiyon olur demiştik. Çünkü ikinci yarı bütün takımlar için
zordu. Küme düşen Malatya dahil, potadaki en az dört takımın hedefi
UEFA iken, ilk yarı sonunda kendilerini düşme tehlikesi ile karşı
karşıya buldular. İkinci yarıda artık puan aslanın ağzındaydı ve
yoğun kış şartları da bu zorluğa eklenecekti. Gerekirse futbol dışı
faktörlerle de karşılaşacaklardı. Top toplayıcılar ve konfetiler de
devreye girdi. Bu olumsuzlukları, zorlukları aşamadı Fenerbahçe
takımı.
Perşembenin gelişi
İlk yarı bitiminde 4 puan rakibinizden öndesiniz. Kaldı 17 maç.
Arandaki maçı da kazandın. Puan farkı 7 ve artı averaj. Kalan maç
16. Dokuz puan geri düşüyorsunuz. Burada bir teknik adamın taktik
ve teknik olarak eksikliği de olsa, bu 9 puanlık farkta herkes
hatalıdır. Rakibiniz Galatasaray, Ali Sami Yen'de kaybettiği zaman
altı puan geriye düştü. Normal şartlarda Fenerbahçe'nin bundan
olumlu etkilenmesi, Galatasaray'ın ise olumsuz etkilenmesi
gerekirken tersi oldu. Puan farkı gittikçe kapandı, hatta geriye
düşüldü.
Bir tek şansı kalmıştı Fenerbahçe'nin. Ligin mesafesi kısaldığı
zaman Galatasaray ile içerde oynaması. Bunu da yüksek
konsantrasyonla kazanıp, yetmeyip Trabzon'u da deplamanda yenince,
olumlu etkilenmesi gerekirken olumsuz etkilendiğini Denizli'de
değil, öncesindeki Erciyespor maçının son yarım saatinde gördük.
Perşembenin gelişi çarşambanın son 30 dakikasında görünmüştü. Ders
de alınmamış ve hayati önem taşıyan Denizli maçında belki de sarı
kart dahi görmeden, hemen hemen zayıf bir iki atak dışında pozisyon
bulmadan ve takımın en iyi oyuncusu kaleci Rüştü'nün olduğu bir maç
oynayarak şampiyonluğu kaybediyorsunuz.
Bir taraf şampiyonluğu kaybetmek adına çok şey yaptı, diğer taraf
kazanmak adına rakibinden çok fazla şey yaptı.
Bir fıkra ile bağlayalım. İki arkadaş Amerika'ya para kazanmaya
gitmek istiyorlar. Paraları yok. Yüzerek gidiyorlar. Okyanusları
aşıyorlar. Ve Özgürlük Heykeli'ne ulaşıyorlar. Bitkin durumdalar.
Arkadaşı diğerine, "Ben yoruldum dönelim" diyor. İşte
Fenerbahçe'nin özeti...
Fener niye sevilmesin?
Şimdi bir moda var Türkiye'de. Fenerbahçe 17 kulübü karşısına aldı
diye. Aslında hiç öyle bir şey yok biliyor musunuz? Ben Türkiye'nin
her yerini dolaşan bir insanım. Böyle bir şeye şahit olmadım. Bugün
Kayserili, Konyalı, Denizlili, Samsunlu, Ağrılı, Vanlı niye
sevmesin Fenerbahçe'yi? Anadolu kulüpleri genellikle transfer
taksitlerini Fenerbahçe maçlarından sonraya ayarlarlar. Bakın
biletlere, Fenerbahçe maçları ile diğer maçlar arasında bu kadar
fiyat farkı var mı acaba?
100. yıldan korkmayın
Fenerbahçe'nin 100. yılda başarısız olması mümkün değil. Çünkü
gelecek teknik adam için bir şanstır Fenerbahçe. İskeleti kurulmuş,
hiyerarşinin oluştuğu bir kulüp haline gelinmiştir. Rötuşu da kolay
bir takımdır. İki - üç yere yapılacak olan kaliteli oyuncu
transferleri 100. yılda da bir numaralı şampiyonluk adayını ortaya
çıkarır. Ama oyuncu tercihleri, teknik adam tercihinden sonra
yapılmalıdır. Gelecek olan hocanın sistemi gidecek ve gelecekleri
belirleyecektir.
Kaynak: