Fener rakipleriyle arayı hızla açıyor
Abone olYakın geçmişte grupların, entrikaların, kargaşaların ve çözümsüzlüklerin esir aldığı Fenerbahçe kabuğunu değiştirdi. Sarı-lacivertliler rakiplerine her alanda farka gidiyor.
Bir zamanlar grupların, entrikaların, kargaşanın,
çözümsüzlüklerin kol gezdiği bir kulüp olarak tanınırdı F.Bahçe.
Ancak son yıllarda arka arkaya yaptığı yönetim hamleleriyle hem
yörüngesini değiştirerek çağdaş bir kulüp olmaya, hem de
rakiplerine ekonomik ve sportif alanlarda fark atmaya başladı.
Sarı-Lacivertli takım geçen sezon olduğu gibi şampiyonluğa kolayca
ulaştı yine. Şüphesiz, G.Saray’ın 100. yılında gelen bu şampiyonluk
hayli anlamlı. Zafer camiada en çok başkan Aziz Yıldırım’ı
sevindirdi. Zira Yıldırım, göreve geldiği günden beri F.Bahçe’nin
geleceğine yatırım yapan; ancak ilk yıllarında verdiklerinin
karşılığını sahada alamayan bir başkandı.
1998’deki mevcut başkan Ali Şen’in kulübü şirketleştirmek
istemesine destek vermeyen delegelere kızıp kongre kararı almasıyla
Vefa Küçük’ün 1 oy önünde başkanlığa seçilen Yıldırım, ilk günkü
seçim bildirgesindeki sözlerinin büyük bir kısmını yerine getirdi.
Sadece Dereağzı Tesisleri’nde yapmayı vaat ettiği iş merkezi
projesini hayata geçiremedi. Yıldırım’ın başkanlığa geldiği 15
Şubat 1998 tarihinde F.Bahçe’nin toplam geliri 16 milyon dolardı.
Bugün bu rakam 80 milyon dolara ulaştı.
Yıldırım en büyük icraatına stadyumu değiştirerek başladı. Telsim
ve Migros’un sponsorluğunda kulübün kasasından neredeyse hiç para
çıkartmayarak Şükrü Saracoğlu’nu 52 bin kişi kapasiteli modern bir
stada dönüştürdü. Stadyum ilk maçta kulübün kasasına 1 trilyon 200
milyar bıraktı. Şampiyonluk dışında hiçbir derecenin başarı kabul
edilmediği F.Bahçe geleneğinde Aziz Yıldırım’ın icraatlarını futbol
takımı desteklemiyordu. Zira ilk yılında F.Bahçe ligi ikinci
bitirdi. Bir sonraki yıl üçüncü, G.Saray’ın UEFA Kupası’nı aldığı
1999-2000 sezonunda ise dördüncü tamamladı. Üstelik Türkiye
Kupası’nda Pendikspor’a da elendi.
Ancak Yıldırım, icraatlarında hiç geri adım atmadı. Önce Ali Şen’in
başlattığı Samandıra Tesisleri’ni bitirdi. Sonra Dereağzı
Tesisleri’ni baştan aşağı yenileyerek altyapının hizmetine sundu.
2000-2001 sezonunda gelen şampiyonluk onu öylesine mutlu etti ki,
yeni seçilmiş gibi F.Bahçe’nin yarınlarına yatırım yapmaya devam
etti. Bu dönemdeki tek hatası ise saha sonuçlarına göre sık sık
teknik direktör değiştirmesi oldu. Sırasıyla, Hırvat Otto Bariç,
Alman Joachim Löw, Rıdvan Dilmen, İtalyan Zdenek Zeman, Turhan
Sofuoğlu, Mustafa Denizli, Alman Werner Lorant, Oğuz Çetin ve Tamer
Güney’e takımı emanet eden Yıldırım, son olarak takımın başına
getirdiği Christoph Daum’a medyanın aleyhte kampanyasına rağmen
destek verdi. Daum da bu desteğin karşılığında arka arkaya takımı
iki kez şampiyon yaptı.
Fenerium para basıyor
F.Bahçe’nin bu günlere gelmesinde sadece başkan Aziz Yıldırım
çalışmadı. Diğer yöneticiler de büyük bir özveriyle takımın
hizmetine koştu. Örneğin Murat Özaydınlı’nın sorumlu olduğu
Fenerium Mağazaları kulübe büyük gelir getirdi. 2002 yılında TIR’la
500 bin kalemlik ürün satışından 4 milyon dolar gelir getiren
mağazalar bugün 35 şubesi, 170 satış noktası ve 2 gezici tırla 22,5
trilyona yakın ciro yapan bir zincir haline geldi. Öyleki satışta
Adidas ve Nike’ı geçen Fenerium’un bu başarısı Real Madrid’in
dikkatini çekti. Bu kulübün yetkilileri İstanbul’a gelerek
F.Bahçe’li yöneticilerden bilgi aldı. Özellikle Ortega, Van
Hooijdonk, Alex, Anelka formalarının satışında patlama görüldü.
Alex forması bu oyuncu daha Türkiye’ye gelmeden 20 bin sattı.
Geçtiğimiz sezon kazanılan şampiyonluktan sonra piyasaya sürülen üç
yıldızlı formalar da yok sattı. Bu sezon G.Saray’a karşı kazanılan
1-0’lık galibiyetin anısına üretilen ‘Aslan figürlü’ tişörtlere de
rağbet büyük.
F.Bahçe’nin 2004 sezonunda rakipleriyle olan ürün satışı
karşılaştırmasına baktığımızda aradaki uçurum daha net bir şekilde
ortaya çıkıyor. Sarı-Lacivertli taraftarlar 2004 yılında toplam 1
milyon 100 bin adet ürün alırken, Beşiktaşlılar 800, G.Saraylılar
ise 480 binde kaldı. Kulübün bu yılki projelerinden biri de
Fenerium Taraftar Kartı’nı hayata geçirmek.
F.Bahçe borsada da fark attı
Fenerbahçe borsaya açılmada da rakiplerine fark attı. 12-13 ve 16
Şubat 2004 tarihlerinde, Deniz Yatırım liderliğinde Türkiye çapında
gerçekleştirilen halka arzda, toplam 35 bin 113 kişi F.Bahçe
hisseleri için talepte bulundu. Fenerbahçe Sportif Hizmetler
A.Ş.nin halka arz edilen 3.750.000 lot hisse senedine karşılık
yatırımcılardan toplam 14.855.326 lot talep geldi. 2002’de aynı gün
halka arzı gerçekleşen Beşiktaş hisselerine 7,884, G.Saray
hisselerine ise 3,767 kişi talepte bulundu. Bu üç kulüpten sonra
borsaya açılan Trabzonspor’un hisselerine ise 7,845 yatırımcıdan
talep geldi. F.Bahçe Sportif A.Ş.nin bugünkü değeri 198 milyon
dolar, G.Saray’ın 128, Beşiktaş Sportif A.Ş.nin ise 90 milyon dolar
civarında.
F.Bahçe yönetimi transferlerde de oldukça başarılı bir strateji
izledi. Ümit Milli Takım’ın yetenekli oyuncularını kadroya aldı.
Tuncay, Mahmut Hanefi, Serkan, Servet, Volkan, Selçuk, Önder, Kemal
gibi gençlerin yanına Van Hooijdonk, Alex, Anelka gibi yıldızlar
alındı. Özellikle her seneye yayılan yıldız transferleri
taraftarların takıma olan ilgisini hep yüksek seviyede tuttu.
Kombine bilet satışları arttı. Oyuncular imza atar atmaz soluğu
Fenerium mağazalarında alarak binlerce forma imzaladı.
Televizyon, internet sitesi ve dergi
Aziz Yıldırım’ın kafasındaki projelerden biri de F.Bahçe’ye ait bir
televizyon kurmaktı. Televizyon 16 Ocak 2004’te yayına başladı.
Kulübün basına yasak koyduğu yerlerde hep FB TV vardı. Futbolcular,
teknik heyet ve yöneticiler takımla ilgili açıklamaları genelde
F.Bahçe TV’ye yaptı. Tuncay Şanlı’nın imzası canlı olarak F.Bahçe
TV tarafından verildi. Kısaca Fenerbahçe’nin başta futbol ve
basketbol olmak üzere tüm branşlardaki faaliyetleri, müsabakaları,
çalışmaları ve sporcuların neler yaptıkları buradan ekranlara
yansıdı. F.Bahçe, televizyonun yanı sıra internet sitesi ve kulüp
dergisine de önemli anlamlar yükledi. Alex de Souza ile Türk
basınında gerçekleştirilen ilk röportaj F.Bahçe dergisinde yer
aldı. Futbol takımıyla ilgili en özel fotoğraflar internet sitesi
kaynak gösterilmek şartıyla basına verildi.
F.Bahçe Üniversitesi yolda
Yıldırım’ın en büyük hedeflerinden biri de F.Bahçe Üniversitesi’ni
açmak. Son genel kurulda delegeler yönetime bu konuda yetki verdi.
2003-2004 eğitim öğretim yılından itibaren ise Özel Fenerbahçe
Eğitim Kurumları hizmet vermeye başladı. Kulübün himayesinde
müstakil bir anaokulu, ilköğretim okulu, genel lise ve Anadolu
lisesinden oluşan okullar 30 bin metrekarelik bir kampüste eğitim
vermeyi sürdürüyor.
Sporda profesyonelleşme ve kurumsallaşmanın temellerini atan Başkan
Aziz Yıldırım, Türkiye’de bir başka ilki daha gerçekleştirdi. 18
Nisan 2005’te Levent Ersalman’ı kulüpte CEO görevine getirdi.
Ersalman, Yönetim Kurulu’na bağlı olarak kulübün doğrudan ve
dolaylı bütün ekonomik faaliyetlerinden sorumlu kişi oldu. Bu
gelişme, kulübün ekonomik olarak kurumsal bir yapıya geçmesi ve
yönetimde sürekliliğin sağlanması açısından çok önemliydi.
Fenerbahçe’nin marka imajını geliştirmeyi hedefleyen Ersalman
göreve gelir gelmez, “Marka imajına katkıyı yalnız futboldan ya da
forma satarak sağlamamalıyız.” açıklamasında bulundu. Fenerbahçe
markasını devamı gelmeyecek bir Avrupa şampiyonluğunun
büyütmeyeceği inancında olan Ersalman, “O büyük bir başarıdır ama
tarihte yaşar. Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ne her sene katılıp hep
ilk onaltıda kalırsa markamız büyür. Ben yönetime rapor vererek o
günkü kararlarını belirleyecek mali bünyemizi ortaya koyacağım.
Kararı yine onlar verecek. Transfere harcanacak parayı, hedefleri
birlikte belirleyeceğiz. Geçen 10 yılda Galatasaray vitrine çıktı.
Ama bunu değerlendiremediler. Artık trend Fenerbahçe. Vitrin takımı
olmalıyız. O zaman, her futbolcu buraya gelmek ister.”
görüşünde.
Yıldırım’ın iki hayal kırıklığı altyapı ve
Avrupa
F.Bahçe yönetimi futbol takımına yatırım yaparken amatör branşları
es geçmedi. Atletizm, yüzme ve boksta F.Bahçeli sporcular çeşitli
organizasyonlarda birincilikler aldı. Yıldırım, atletler için
tartan pist, basketbol ve boks için de iki salon yaptı. Türkiye’ye
olimpiyatlarda gümüş madalya getiren Atagün Yalçınkaya’dan tutun
yine olimpiyatlarda ülkemizi temsil eden pek çok yüzücümüz F.Bahçe
kulübünde sporculuk yaşantılarını sürdürüyor.
F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın iki hayal kırıklığı oldu. Biri
futbol takımının Avrupa’da başarılı olamaması, diğeri de altyapıdan
son 7 yılda A takıma oyuncu aktarılamaması. F.Bahçe, Yıldırım’ın
başkanlık yaptığı yıllarda iki kere Avrupa kupalarına katılamadı.
Yine Yıldırım döneminde katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde 2001-2002
sezonunda sıfır puan çekti. Avrupa’daki en önemli başarı ise -ki
buna başarı denirse geçtiğimiz yıl Şampiyonlar Ligi’nde 9 puan elde
edilmesiydi. Buna rağmen takım grubunda üçüncü olarak UEFA
Kupası’na katılmaya hak kazandı. Bu kupada da İspanya’nın sıradan
takımı Real Zaragoza’ya elendi. Aziz Yıldırım, Zaman Gazetesi’nin
28 Şubat 2005’te düzenlediği Yılın Sporcusu Ödül Töreni’nde
Avrupa’da kupa kaldırdığı gün başkanlığı bırakacağını açıkladı.
Futbolculara kulübün 100. kuruluş yıldönümü olan 2007’yi hedef
gösterdi.
G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazanmasını o günkü şartlar itibariyle
tesadüf olarak nitelendiren Aziz Yıldırım, F.Bahçe’nin kalıcı
başarılara imza atması için basamakları tek tek çıkıyor. G.Saray’ın
UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra yaşadığı buhranı yaşamak
istemiyor. Ama bize göre, Aziz Yıldırım’ın Avrupa’da kupa almaktan
daha önemli bir misyonu var: tesisleşme ve kurumsallaşmadaki
başarısını tribünlere, medyaya, diğer Anadolu takımlarına da
yaymak.
DAUM KALMALI MI?
F.Bahçe’de geçtiğimiz sezon en çok tartışılan kişi 8 Avrupa Kupası
maçının 5’inden yenik ayrılan teknik direktör Christoph Daum’du.
Spor basını Alman hocanın yerine teknik direktör dahi buldu. Ama
Başkan Aziz Yıldırım son iki yıldır takımı şampiyon yapan Daum’un
kalacağını açıkladı. Alman hoca, kendisini eleştiren spor
yazarlarına, “Beni ve Fenerbahçe’yi yıkamadınız. Bunu
başaramadınız.” diye seslendi. Spor yazarlarının Daum’la ilgili
görüşleri ise şöyle:
Ömer Üründül (Sabah Gazetesi): Daum bu işi bilmiyor. Ancak
inanılmaz bir şansı var. İki senedir şans faktörü genelde hep
yanında. Ben Daum’un teknik direktörlüğünü hiçbir zaman beğenmedim.
Daum’la ve bu kadroyla Avrupa kulvarında başarı mümkün değil. Bir
de madalyonun öbür yüzü var. Takımı üst üste iki kere lig şampiyonu
yapan teknik direktörle yolları ayırmak kolay değil.
Zeki Çol (Vatan Gazetesi): F.Bahçe yönetimini tebrik ederim.
Daum’un değerini bir tek onlar biliyor! Hayrını görsünler. Karar
tabii ki onların. Daum, son iki sezona yansıttığı performansıyla
tüm inanılırlığını, güvenilirliğini yitirmiş bir teknik adam.
Futbol felsefesi iflas aşamasında. Geçen sezonki şampiyonluk, ona
rağmen kazanılmıştı. Bu sezon da benzeri oldu. F.Bahçe kazanırken
bırakın başkalarını, kendi taraftarları tarafından tartışılıyor.
Kısaca Daum’un futbola bakış açısı ilkel.
Mehmet Demirkol (Milliyet Gazetesi): Daum’u yargılama sürecinde çok
ciddi hatalar yapılıyor. Daum iki sezonunda da kazanmış, kupa
finaline çıkmış, Şampiyonlar Ligi’nde 9 puanla takım tarihinin en
iyi sonucunu yakalamış. Yani yapılan iş hafıza ve analiz
marifetiyle değerlendirildiğinde çok önemli. Ne derseniz deyin!
Daum’un yanlışları yok mu? Çok. Ama gerçekler, rakamlar, hafızamızı
dolduranlar kesin bir başarıyı işaret ediyor.
SAHADA DA BAŞARI GELMEYE BAŞLADI
1997-98: Ligi ikinci sırada bitirip UEFA Kupası’na gitti.
Başbakanlık Kupası’nı aldı.
1998-99: Ligi üçüncü bitirdi. Atatürk Kupası’nı aldı.
1999-2000: Ligi dördüncü tamamladı ve Avrupa’ya gidemedi. Kupada
Pendikspor’a elendi.
2000-01: Özlenen lig şampiyonluğu kazanıldı. Kupa, finalde
G.Birliği’ne kaybedildi.
2001-02: Şampiyonlar Ligi’nde hiç puan alınamadı, ligi ikinci
bitirdi. 2002-03: Ligde 34 maçta 13 galibiyetle altıncı sırada
kaldı. Avrupa’ya gidemedi. Kupada Konya’ya elendi.
2003-04: Ligde şampiyon oldu.
2004-05: Ligde şampiyon. Türkiye Kupası’nın finalisti. Şampiyonlar
Ligi’nde 9 puan toplayarak UEFA’ya katıldı. UEFA’da ise Real
Zaragoza’ya elendi.
Kaynak: