Feldkam'a göre Türk futbolu
Abone olTürk futbol tarihinde önemli bir yere sahip olan Karl Heinz Feldkamp, F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş'ın antrenörleri ile geleceklerini ve Türk Milli Takımı'nı masaya yatırdı.
Türkiye-Kazakistan maçı için İstanbul’a gelen Galatasaray ve
Beşiktaş’ın eski antrenörü Karl-Heinz Feldkamp, “Türkiye’de ışık
var ancak 10 yıl önceki hastalıklar devam ediyor.” dedi.
Kazakistan maçında ikinci yarıda oynanan futbolu ve defansta
Servet’i çok beğendiğini belirten Feldkamp, Ersun Yanal’a Danimarka
karşısında takımı beraberlik için sahaya sürmesi tavsiyesinde
bulundu.
“Danimarka’da rakip takım oyunu kurmak zorunda. Bu Türkiye’nin
avantajına. Beraberlik Türkiye’ye yeter.” diyen ünlü hoca, Hakan
Şükür’ün Milli Takım’a alınmaması konusunda şu açıklamayı yaptı:
“Şayet Yunanistan maçı öncesinde sahaya çıkıp yarım saate yakın
kendi kafasına göre ısındığı söylentileri doğru ise Hakan o gün
yanlış yapmış. Türkiye’nin Kazakistan ve Danimarka maçları öncesi
kaybedecek bir dakikası bile yoktu. Böyle boş tartışmalarla vakit
geçirilmemeli.”
Türk Milli Takımı’nda ne gibi eksikler
gördünüz?
Milli Takım’ın Dünya Kupası’nda üçüncü olmasına ve G.Saray’ın UEFA
Kupası’nı kazanmasına rağmen bazı klasik hastalıklar sürüyor.
Kazakistan maçında Türkiye duran topları daha iyi
değerlendirebilirdi. Korner atışlarında futbolcuların hepsi bir
araya kümelenmemeliydi. Bir de ilk yarıda ayağında top bulunan
futbolcuya kimse yardıma koşmadı. İşte bu noktalar, Türk futbolunda
hemen tedavi edilmesi gereken hastalıklar. 10 yıl önce de aynı
hatalar vardı. Üzülerek düzelmediğini gördüm. Ancak geleceğe dair
ümitliyim. Çünkü bu takımda ışık var.
Türk futbolunda son 2 yılda düşüş olduğu yolundaki
görüşlere katılıyor musunuz?
Ölçü olarak G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazanması alınırsa tabii ki
bir düşüş var. Ancak G.Saray’ın UEFA Kupası’nı kazanan kadrosunun
temelleri çok önceden atılmıştı. Bir de Hagi ve Popescu gibi
isimler büyük bir şans eseri kadroya katıldı. Taffarel’i de
unutmayalım. G.Saray, UEFA Kupası’nı normalde Türkiye şartlarında
bir araya gelmesi çok zor olan bir kadroyla kazandı. Bir dost
hatırlatması yapmak istiyorum. Portekiz’e gidilememesi milli
takımlar düzeyinde gerilemeye sebep oldu.
Dünya ve Avrupa futbolu dikkate alındığında Türk futboluna
nasıl bir not verirsiniz?
Orta veririm. Türk futbolu maalesef iyi dereceden orta dereceye
düştü. Bu konuda Almanya ile kader birliğiniz bulunuyor. Ancak
Almanya’nın ev sahibi ülke olarak Dünya Kupası’na katılması ve
kendini yeniden toparlama imkanı var. Türkiye, 2006 Finalleri’ne
katılamazsa daha da düşer. Bir ülkenin futbolu milli takım ve
kulüplerin Avrupa Kupaları’nda kazandığı başarılarla ölçülür.
Türkiye’de futbola yön verenler nelere dikkat
etmeli?
Genç nüfus ve seyirci potansiyeli Türkiye’nin en büyük iki
avantajı. Kazakistan maçındaki atmosferi Avrupa’da çok az ülke
oluşturabiliyor. Ben Almanya’da rakip takım bize gelirken stadyum
hoparlörlerinden konuşma yapacak kişiyi yanıma çağırıp, neleri
anons etmesi gerektiğini eline not olarak verirdim. Çok çalışmayı
gerektiren futbolda her türlü ayrıntıya dikkat etmelisiniz. Bir
maçı malzemecinin morali, doktorun işini ciddiye alıp almaması
etkileyebilir.
Sizin kısa bir dönem çalıştırdığınız Beşiktaş bugün zorda.
Beşiktaş neden bu hallere düştü?
Geçtiğimiz nisan ayında İstanbul’a geldiğimde Beşiktaş’ın 11 puan
farkla ilk yarıyı lider tamamladığını öğrenmiştim. Beşiktaş geçen
yıl ocak ayında çöküp kaldığı yerden hâlâ kalkamamış görünüyor. Şu
anki antrenörü eleştirecek değilim. Ancak bir şeylerin yanlış
gittiği belli. Ben Galatasaray’da başarıyı yardımcılarımla uyum,
takımda Almanca konuşan futbolcular ve Türk mantalitesini iyi
çözerek yakaladım.
Galatasaray, eski futbolcusu Hagi ile bu sezon şampiyon
olmak istiyor. Bunu başarabilir mi?
Gheorghe Hagi beklediğimden daha çabuk sürede antrenörlüğe ısındı.
Umarım kendisinin futbolculuk günlerindeki problemli halleri gibi
takımda problem üreten futbolcu yoktur. Usta futbolcuydu. Ama her
antrenörün rahat çalışabileceği bir isim değildi. Şu ana kadarki
maçlara bakıldığında Galatasaray’ın iddiası sürüyor.
Christoph Daum’um futboldan anlamadığını iddia edenler bile
var. Daum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Rakamlar Daum’un yanında görünüyor. Takımı göze hoş gelmeyen futbol
oynuyor diyenleri biliyorum. Ama geçen yıl takımını şampiyon
yapmış. Servet gibi bir adamı takıma monte etmiş. Şu an
çalıştırdığı ekibi Şampiyonlar Ligi’nde para kazanıyor. Ve yine
ligin zirvesinde. Fenerbahçe bu atmosferi korursa daha da başarılı
günler yaşar. Şu an sahip olduğu stadyum da bu takımın en önemli
avantajlarından biri.
Ahmet Akcan ‘domuz’ sözünü ‘koyun’ diye tercüme
etti
Türkiye ile ilgili unutamadığınız bir anınızı bizimle
paylaşır mısınız?
Galatasaray’la şampiyonluğu yakaladığımız sezon sondan ikinci maça
çıkacağız. Şampiyon olup olmayacağımız henüz kesin değil. Ancak
takımda ipi göğüsleyeceğiz diye bir atmosfer oluşmuş. Ve bu durum
bize zarar veriyor. Maç öncesi son antrenmanda futbolcuları
toplayıp bir Alman atasözünü hatırlattım: “Ortada domuz olmadan,
domuzu kesemezsiniz.” Burada şampiyonluğun henüz avuçlarımızın
içinde olmadığını vurgulamak istedim. Ahmet Akcan bu sözümü,
“Ortada koyun olmadan, koyunu kesemezsiniz.” diye tercüme etmiş.
Kendisini tercüme konularında daha önce uyarmama, yanlış tercüme
edersen işine son veririm diye tehdit etmeme rağmen, domuzları
koyun yapmasına çok güldüm. Ve kızamadım bile.
Beşiktaşlılardan özür diliyorum
Hayatımda hiçbir işin ucundan tutmadım. Ya tam kucakladım, ya
kenara çekildim. Beşiktaş’tan kısa dönemde ayrılma nedenim sağlık
problemlerimdi. Doktorlarım acil uyarı yaptılar: Bu tempo ile çok
fazla yaşayamazsın. Çok stres altındasın dediler. Yeni bir heyecan
yakalamış idim. O dönemde Seba ile de çok iyi anlaşıyor idik. Benim
için zor bir karar oldu. Bu nedenle şimdi bile Beşiktaş
taraftarından belki özür dilemem gerekir.
Del Bosque, Real Madrid’i çalıştırırken ben Kaiserslautern
antrenörü idim. Avrupa kupası maçında deplasmanda 3-1 kaybettik.
Evimizde 5-1 kazandık ve tur atladık. Del Bosque tecrübeli bir
isim. Yardımcılarını Türk seçmediği yolundaki eleştirilerle ilgili
bir şey söyleyemem. Ancak ben Galatasaray’da iken yardımcım Ahmet
Akcan ve çok iyi bir tercümanım olmasa idi bu başarı gelmezdi.
Takımda Almanca bilenler de benim büyük şansım idi.
1984 yılında İspanya’da bir ev yaptırdım. İki yıldan bu yana
İspanya’da Malaga yakınlarındaki bu evimde yaşıyorum. Şayet bu evi
yaptırmamış olsaydım mutlaka Türkiye’ye yerleşirdim. Galatasaray’ı
çalıştırırken Kuşadası’nda bir kampımız oldu. O günlerde
İspanya’daki evimi satıp, Türkiye’ye yerleşmeyi bile aklımdan
geçirdim. Türkler bu güzel ülkenin kıymetini iyi bilsinler.
Geleceğimle ilgili kararları alırken mutlaka eşime danışırım.
Bazıları bu durumu basitlik olarak görebilir. Ancak unutulmaması
gereken bir durum var. Huzurun bulunmadığı bir ailenin fertleri
başarıyı yakalayamaz. Bu futbolcu için de böyledir. Eşi ve
çevresiyle mutlaka uyum içinde bulunmalı. Böyle bir ortamı olmayan
futbolcuların başarıları tesadüflere bağlıdır.
Türkiye’deki kulüpler 2000 sonrası futbolcularından daha fazla
başarı bekleme hakkına sahipler. Bizim dönemimizde altyapı ve
çalışma imkanları oldukça geride idi. Galatasaray’a geldiğimde çim
saha problemi yaşadık. Türkiye’nin en önde gelen takımının duş
yapma imkanları bile sınırlı idi.
Türkiye Futbol Federasyonu ve kulüpler Avrupa’daki genç Türk
futbolcu potansiyeli ile ilgili daha ciddi projeler üretmeli.
Almanya’daki mükemmel altyapı tesisleri şu an o ülkede doğan Türk
gençlerinin emrinde.
Kaiserslautern’de parladı: K.Heinz Feldkamp Almanya’da
Kaiserslautern’i şampiyon yaparak adını duyurdu. 1992’de başına
geçtiği Galatasaray ile lig ve kupa şampiyonluğu başarısı yakaladı.
Daha sonra geldiği Beşiktaş’tan sağlık sorunları sebebiyle ayrılmak
zorunda kaldı. Feldkamp, Nisan 2004’ten bu yana Zaman'da spor
yazarlığı yapıyor.