Felçte ilk üç saat önemli
Abone olFelçte ilk üç saat çok önemli. Neden önemli olduğunu EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Kocaman Sağduyu, açıklıyor.
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim
üyesi Prof. Dr. Ayşe Kocaman Sağduyu, halk arasında inme denilen
felcin tedavisinde ilk üç saatin çok önemli olduğunu belirtti.
Bu süre içinde başvurulması halinde hiç sekelsiz (özürsüz) düzelme
şansının çok yüksek olduğunu söyleyen Prof.Dr. Sağduyu, felcin
tedavisinde çok ilerleme kaydedildiğini söyledi.
Çalışma arkadaşı Prof.Dr. Hadiye Şirin ile birlikte Türkiye'de ilk
Nörolojik Yoğun Bakım Sempozyumu'nu düzenleyen Prof.Dr. Ayşe
Kocaman Sağduyu, tedavide ilerlemeler olmasına karşın nörolojik
yoğun bakım (NYB) birimlerinin teknik ve personel donanımı
açısından aynı gelişmeyi göstermediğini ve yetersiz kaldığını
belirtti. Prof.Dr. Sağduyu,
"Bizim kliniğimizdeki NYB birimimiz Avrupai ölçülerde. Bu konuda
önderiz. Ancak bizim ya da birkaç birimin daha iyi olması yetmez.
Ülke genelindeki tüm NYB birimleri çağdaş ve aynı standartta
olmalı. Bu sempozyumu da standartlara ulaşılması için düzenledik.
Çünkü trafik kazaları dışında felçler, kalp ve kanser
hastalıklarından sonra özürlülüğe ve ölüme yol açan üçüncü hastalık
durumunda. Çok önemli bir hastalık'' diye konuştu.
İLK ÜÇ SAAT ÇOK ÖNEMLİ
Prof.Dr. Sağduyu tıkanma ya da kanama şeklinde kendini gösteren
beyin damar hastalıklarında risk grubunu kalp damar hastalıkları
gibi 40 yaş üzeri, yüksek kolesterol, tansiyon, şeker, kalp ritm
bozukluğu, şişmanlık, sigara kullanımı, kana ait bazı nedenler ve
ailesel faktörlerin oluşturduğunu söyledi.
Kolda ya da bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşmada pelteklik,
yüzde çarpıklık, bakışlarda çift görme, dengede bozulma gibi
belirti hissedildiği anda hastaların en çabuk şekilde nörolojik
yoğun bakım birimlerine başvurmasının hayat kurtarıcı olabileceğini
belirtti.
Tıkanma ya da kanamadan kaynaklanan felçlerde belirtilerin çok
farklı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Sağduyu, şöyle konuştu:
"Kanamaya bağlı olanda zaman zaman şiddetli başağrısı da eşlik
ediyor. Bu belirtiler hissedildiği andan itibaren ilk üç saatte
müdahale edildiğinde hasta hiç sekelsiz (Özürsüz) eski haline
dönebiliyor. Beyin damarlarında tıkanmaya bağlı gelişen felcin
tedavisinde kandaki pıhtıyı eriten özel bir ithal ilaç var. Bu ilaç
ülkemizde kalp damar hastalıklarında kullanılıyor. Avrupa ve
Amerika'da ise beyin damar hastalıklarında da bu ilaç
kullanılıyor.
Biz de kullanıyoruz. Ancak bu ilaç beyin damar hastalıklarında
kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığı'nda ruhsatlanmayı bekliyor. Bu
ilaçla tedavi 2 bin 500 YTL'yi buluyor. O yüzden emekli ve SSK
hastalarına yazamıyorduk. Her koşulu zorlasak da resmi hastalara
uygulamada sıkıntı yaşıyorduk. Sanıyorum sorun çözülme aşamasında.
Bir ay sonra kullanmaya başlayacağız. Bu tedavide çok daha iyi
sonuçlar alabileceğiz. Yeter ki hastaların kliniğimize başvurusu en
erken şekilde olsun. İlk üç saat çok önemli.''
HASTALAR ÇOK GEÇ BAŞVURUYOR
Prof. Dr. Sağduyu, hemofili tedavisinde kullanılan bir ilacın da
kanamaya bağlı felçlerin tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar
verdiğini söyledi. Ülkemizde henüz kullanılmayan bu tedavi
yönteminin de yakın gelecekte uygulanacağını ve başarılı sonuçlar
alınacağını belirtti. Hastaların geç başvurması yüzünden özürlü
kalma oranının yüksek olduğunu kaydeden Prof.Dr. Sağduyu, şunları
söyledi:
"Nöroloji polikliniğimize başvuran her 10 hastadan 6'sı inme
hastası. Yatarak tedavi gören hastaların yüzde 70'ini de bunlar
oluşturuyor. Kliniğimizde pilot bir çalışma yaptık. 100 hastadan
ancak 3-4'ünün ilk üç saat içinde başvurduğu ortaya çıktı. Orta ve
ağır vakalarda başvuru geciktiğinde sekel kalma oranı daha da
artıyor. O nedenle bu hastalığa karşı bilinçli olmak, inmeye yol
açacak risk faktörlerinden kendimizi korumak ve ilk belirtiler
hissedildiğinde erken müdahale için acele davranmak çok önemli.
Dünya alarm halinde bunun önlemini alıyor, biz de ise gencecik
insanlar bir tansiyonunu kontrol ettirmediği için özürlü
oluyor.''
Kaynak: milliyet.com.tr