Fehmi Koru'dan bomba 17 Aralık ve Cemaat iddiası
Abone olHabertürk gazetesi yazarı Fehmi Koru, AK Parti-Cemaat kavgasına ilişkin gündeme bomba gibi düşecek bir yazıya imza attı.
İNTERNETHABER.COM - Habertürk
gazetesi yazarı Fehmi Koru yurtdışındaki cemaat okullarının önemine
dikkat çekerek, "Devletin bu okulların arkasından çekildiğinin
belli olması, varlıklarını sürdürseler bile, işlevlerini
sakatlayacak, bulundukları ülkelerdeki itibarlarını bozacaktır.
Şimdiden bozmuşsa şaşırmam" dedi.
Fehmi Koru'nun yazısındaki en ilginç detay ise dershaneler konusunda oldu. Fehmi Koru Cemaat'in dershanelerin anahtarlarını hükümete teslim etmeye hazır olduğunu ama 17-25 Aralık nedeniyle bunun gerçekleşmediğini söyledi:
Cemaat, 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde, okullar tehdit altına düştüğü zaman, ilginç bir girişimde bulunmuş ve 28 Şubat sürecinin mimarlarına “Okulların anahtarlarını teslim etmeye hazırız” mesajını iletmişti. Benzer bir mesaj, dershaneleri kapatma kararı ciddileşmeye başladığı günlerde, şimdiki hükümetin ilgililerine de tekrarlanmıştı.
Fehmi Koru'nun 'Okullar kimin; Cemaat’in mi, ‘paralel yapı’nın mı?' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
TARAFLARLAN BİRİ YENİLMEDİKÇE KAVGA
BİTMEZ
DEVLET adına hareket edenler yurtdışındaki Cemaat okullarının
kapanmasını ya da işlevsiz kalmasını arzu ediyor ve bunu
saklamıyorlar; resmi politika bu. Peki ya “Cemaat” kısaltmasıyla
kastedilenlerin tavırları?
Türkiye son bir yılı sevimsiz bir kavgaya sahne olarak geçirdi.
Kavga bitmediği gibi, bir taraf kesin yenilmeden biteceğe de
benzemiyor. Siyasilerin yenilgisi, iktidardan düşmek; bunu
biliyoruz. Kavganın diğer tarafının yenilgisi ise, herhalde, varlık
sebebini yitirmek olacak...
Varlık sebebini yitirmek... Yani, “hizmet” alanına giren
yurtiçindeki okulların öğrencisiz kalması, “altın nesil” olmak
üzere yetiştirilen gençlere devlet kapılarının kapanması,
halkımızın maddi-manevi desteğiyle kurulmuş yurtdışındaki okulların
kendi yağlarıyla kavrulamaz hale gelip sıradanlaşması veya
kapılarına kilit vurulması...
Kalemimin en nazik biçimde, ancak, “Dini anlayışının ‘çizgidışı’
algılanması” diye özetleyebildiği bunun bir miktar ötesi de var;
şimdilerde süngüyü dik tutmakla ve “Dimdik ayaktayız” mesajını
vermekle meşgul Cemaat’e yakın din bilginleri bununla neyi
kastettiğimi anlayacaklardır.
Bu seçeneklerin her birinin mümkün olduğu bir noktaya doğru yol
alıyoruz...
CEMAAT OKULLARI İŞLEVİNİ
KAYBEDECEK
En acil üzerinde durulması gereken, yurtdışındaki Türk okulları
konusudur. Bu okulların devletin himayesinde açıldığını, Turgut
Özal’la başlayarak hemen her Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın tavsiye
mektuplarının devreye girdiğini, bulundukları ülkelerdeki
itibarlarının devlet adamları ziyaretleriyle pekiştiğini
biliyoruz.
Devletin bu okulların arkasından çekildiğinin belli olması,
varlıklarını sürdürseler bile, işlevlerini sakatlayacak,
bulundukları ülkelerdeki itibarlarını bozacaktır.
Şimdiden bozmuşsa şaşırmam.
“Paralel yapı” diye adlandırılan, Cemaat’in siyasete müdahaleyi
birinci öncelik kabul eden unsurları, bu gelişmeyi önemsemeyebilir;
ancak yurtdışındaki Türk okulları, yurdun dört köşesinde
kendilerini gençlerin yetişmesine vakfetmiş Cemaat’in ihlâslı
mensupları için gözbebeği mesabesindedir. O insanlar yalnızca
bağışladıkları paralarla açılmalarına önayak olmakla kalmamış, çoğu
malzemeleri sırtlarında taşıyarak da okulların bugünkü takdir
toplayan hale gelmesine bizzat katkıda bulunmuşlardır.
Herhalde o insanların en az isteyecekleri şey, okulların kapanması
veya kapanmaktan beter hale gelmesidir.
Okullar üzerine titreyen insanlar, kavganın bugünlerde aldığı
boyutunu tedirginlikle izliyor.
Ne olacak? Daha doğrusu ne olmalı?
CEMAAT DERSHANELERİN ANAHTARLARINI
VERMEYE HAZIRDI
Ben buradan “Durun” deyince kavga bitmeyeceğine göre, yangından hiç
değilse okulları kurtarmaya çalışmalıyım. Dün, burada, hükümetin
Cemaat’in yurtdışında açtığı okulları kapatma niyetinin
yanlışlığına işaret etmiş ve bazı alternatif tedbirler önermiştim;
bugün de kavganın diğer tarafına benzer bir çağrıda bulunmak
istiyorum.
Cemaat, 28 Şubat’ın en karanlık günlerinde, okullar tehdit altına
düştüğü zaman, ilginç bir girişimde bulunmuş ve 28 Şubat sürecinin
mimarlarına “Okulların anahtarlarını teslim etmeye hazırız”
mesajını iletmişti. Benzer bir mesaj, dershaneleri kapatma
kararı ciddileşmeye başladığı günlerde, şimdiki hükümetin
ilgililerine de tekrarlanmıştı.
Ardından 17-25 Aralık (2013) süreci geldiği için o mesaj tam
anlaşılmadı.
Mesajın bugünlerde yinelenmesi ve daha da önemlisi yurtdışındaki
okulların ivedilikle “paralel yapı”ya ait görüntüsünden çıkarılması
gerekiyor. Bu yolda atılacak ilk adım da, siyasete müdahaleyi
normal görenlerin ülke-karşıtı propaganda merkezleri durumundan
okulları uzaklaştırmaktır.
Son bir tespit: Kavgalar öfkenin en kabarık olduğu haldir; o
sebeple taraflar sağlıklı düşünemez. Bu acil konuda arabuluculara
ihtiyaç var.