Fehmi Koru takma ismini gizlemiyor
Abone olYenişafak Gazetesi'nde 'Taha Kıvanç' adlı takma isimle kulisler yazan Fehmi Koru, herzaman yaptığı gibi gizlemeyi reddetti. Koru, müstear isminden kıvanç duyuyor.
Medyanın en üretken kalemlerinden biri olan Fehmi Koru, herzaman
yaptığı gibi son yazısında "Taha Kıvanç" takma adıyla yazdığı Kulis
köşesini gizlemek gereği duymadı. " başlıklı yazısında Fehmi Koru,
'müstear isim'le yazmanın sıkıntıları üzerinde durdu:
"Türk yazarları genellikle eserlerini takma adla yazmayı seviyor"
diyor Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Etem Çalık. Fuzuli'den
başlayıp Namık Kemal'le sürdürdüğü örnekleri günümüzden yazar
adlarıyla tamamlıyor. Aziz Nesin sözgelimi, üçü kadın olmak üzere
tam 45 takma ad kullanmış; rekor onda... Değerlendirmesinin sonunda
kullandıkları takma ad sayısına göre bir yazar listesi de çıkarmış
Dr. Çalık: Aziz Nesin 45, Nihal Atsız 12, Ziya Gökalp 11, Refik
Halit Karay 8, Nurullah Ataç 7, Orhan Kemal 5, Cahit Zarifoğlu 3,
Fehmi Koru 2, Ali Sirmen 2.
Bu listede eksik çok. Server Bedi yazdığı mâcera romanlarında
Peyami Safa'nın kullandığı addı. Nazım Hikmet'in en bilinen takma
adı Orhan Selim'dir. Necip Fazıl da Büyük Doğu dergilerinde değişik
adlar kullanmıştı.
Üzerinde Taha Kıvanç imzası bulunan bu sütunun Fehmi Koru
tarafından yazıldığını bilmeyen var mı? Türk medyasını yakından
izleyen herkesin bildiği bir gerçek bu. Yalnızca Yeni Şafak okusa
da, okurlar, Fehmi Koru ile Taha Kıvanç imzasını taşıyan yazıların
aynı kişinin elinden çıktığını bilir. En başlarda iz şaşırtmaya
çalışsam bile bu gerçeği hiç inkâra kalkışmadım. Övündüm
bile...
Yıllar önce, 1986'da, Zaman gazetesini yayınlamaya başladığımızda
az sayıda kişiyle çok iş çıkarmak zorundaydık. Gazetenin yayın
yönetmeniydim ve imzasız başyazıları yazıyordum, ama işim bununla
sınırlı değildi. Dış haberlere günlük değerlendirme yapmak
gerektiğinde, daktilonun karşısına geçip Haluk Atlas oluyordum.
Spor da yazdım mı, hatırlamıyorum, ama pek çok alanda kalem
oynattığım bugün gibi aklımda.
Sonraları Taha Kıvanç'a dönüşecek Bülent Şirin de Kulis yazarı
olarak o günlerde doğdu.
'Diary' denilen kulis-türü yazılar Anglo-Sakson gazeteciliğinin
tuzu biberidir. Uzun yıllar abone olduğum 'Observer' gazetesinde de
vardı 'Kulis' sütunu ve bunu 'Pendennis' imzası ardına
yarı-gizlenen biri yazıyordu. Tıpkı yine abonesi olduğum
'Economist' dergisindeki 'Bagehot' sütunu gibi... Walter Bagehot
19. yüzyılda yaşamış bir iktisatçıydı ve Economist dergisinin ilk
yayın yönetmeniydi; ancak onun soyadı dergide hâlâ bir sütunun
üzerinde yaşamaktadır...
Gazetenin yayın yönetmeni olarak Kulis sütunu açmaya karar
verdiğimde, bunu, farklı bir ad altında yapmayı uygun gördüm. İki
sebepten: Yayın yönetmeni ciddiyetiyle bağdaşmayabilecek hafif
şeyler de çıkabilecekti sütunda ve başkaları da katkıda
bulunabilecekti... Özellikle de ikincisi; ilk birkaç yazıdan sonra
Kulis'i diğer arkadaşlarla dönüşümlü olarak kullanacağımı
umuyordum. O günden bugüne kimbilir kaçbin Kulis çıktı çalıştığım
gazetelerde; hepsini ben yazmak zorunda kaldım...
Bülent Şirin ilk bir yıldan sonra Taha Kıvanç olarak yoluna devam
etti; Fehmi Koru ile birlikte gazete de değiştirdi. "Bize gel"
taleplerine muhatap olduğum gazete yöneticileri arasından, "Tek
yazı yazacaksan Taha Kıvanç olarak gel" diyenler de çıktı. Bir çok
okur, karşılaştığımızda, Taha Kıvanç'ı tercih ettiğini fısıldadı
kulağıma; bir itirafta bulunur gibi...
Taha Kıvanç takma adı herhangi bir şeyi saklamaya yaramıyor; bugüne
kadar o adla çıkmış hiçbir yazıyı Fehmi Koru inkâr etmedi çünkü...
Tam tersine, nâdir de olsa açılan dâvâlara, başka birini "Tâhâ
Kıvanç budur" diye gönderme tekliflerini hep reddettim... Taha
Kıvanç olmaktan da, yıllar boyu bu yazıları yazmaktan da hiç
rahatsızlık duymadım. Aynı gazetede iki ayrı sütunu aynı adla
yayımlama garipliğini önlüyor Taha Kıvanç adı benim için; hepsi bu
kadar... Yoksa, babamın taktığı Fehmi adı ve ondan devraldığım Koru
soyadı ne kadar bana aitse, kendi icadım Taha Kıvanç da o kadar
benim...
İlk müstearımın soyadı olan Şirin'i kızımdan ödünç almıştım, Taha
da oğlumun adı... Bülent'i ve Kıvanç'ı neden seçtiğimi şimdi
hatırlamıyorum bile; ad koymam gerektiğinde izliyor idiysem o
sırada sıkça ekrana çıkan Halit Kıvanç beni etkilemiş
olabilir...
Pendennis okurları bilirler, bu tür yazılarda haber vardır, ama
haber sayfalarına uygun olmayan haber... Yorum vardır, ama yorum
sayfasına uygun görülmeyen tarzda... Olan-biteni sırf o sütundan
izlerseniz ülke ve dünyayı özel bir gözlükten görmüş olursunuz;
gerçek diye gözünüze taktığınız gözlük de, yani haber sayfasındaki
haberler ve yorum diye sunulan yorumlar da, size gerçeğin tek
yüzünü göstermez mi zaten? Kulis farklı bir şey yapıyor işte... Ara
sıra ciddi bazen muzip, çoğu kez mâlumâtfüruş ama asla çatık kaşlı
değil, okuduğunun bütünü kadar satır aralarını da anlamaya çalışan
birinin kaleminden çıkıyor daha özel o yazılar...
Peyami Safa'nın, kendisini, "Server Bedi'nin evinde oturur" diye
tarif ettiği söylenir; hayatını o adla yazdığı mâcera ve aşk
romanlarından kazandığını ihsas ettirerek... Hiç iki ismi ayrı
yerlere göndermediğim için benim öyle bir lüksüm yok; Turkish Daily
News'a bile birarada geçmiştik, Kanal-7'de de bir süre iki ismim
birden göründü.
Benim söyleyebileceğim şu: "Taha Kıvanç yüzünden başım ağrır
benim..." Ağır dostlarım, çoğu kez, "Bırak artık Kulis yazmayı"
öğüdünü beni düşünerek verirler... Yazar olup da başı ağrımayana
iyi gözle bakmadığımı ancak Kulis yazmaya devam ederek
anlatabilirim ben...
Kamburumuz çıkana kadar yürüyüşümüz sürecek; ikili yürüyüş daha
yavaş mı yaşlandırıyor, ne...
Yazı: Taha Kıvanç
Kaynak: