Hürriyet'ten Zeynep Bilgehan'a konuşan Fedon, "Göbeğim sarkmış, denize girerken neden slip mayo giyiyormuşum? Ben 75 yaşındayım, sarkabilir! Fedon, slip mayo giyerek doğrusunu yapıyor. Şortla denize girilmez. Birçok ülkede şortla havuza da sokmazlar sizi. Denize gireceksen mayo giyilir, mayo da budur. Mayo giymeye devam edeceğim!" ifadelerini kullandı. Fedon, renkli kişiliğini hayatının bir parçası olarak tanımlayarak “Havayı severim. Renkli giyinmeyi severim, arabamın renklerini bile ona göre seçerim… En büyük hobilerim motosiklet, deniz motoru ve araba. Vücudumda kırık olmayan yer yok. Oğlum da bana benziyor, hız seviyor” diyor. Oğlu ve menajeri Theo gençlerin Fedon’u bir ‘idol’ olarak da çok sevdiğini ekliyor: “Herkesin istediği bir yaşam tarzına sahip; ona, ‘Senin yaşında böyle olmak istiyoruz’ diyorlar.” diye konuştu.’Denize karpuz kabuğu düşmeden Fedon düştü mü?’Röportajına başlamadan evvel, muhabiri uyaran Fedon, "’Denize karpuz kabuğu düşmeden Fedon düştü mü?’ esprilerine takılıp kalmayalım. Ben ondan çok daha fazlası, çok yönlü, çok hikayesi olan biriyim…” diyerek bu şekilde lanse edilmek istemediğini ifade etti.Terzilik de yapmış İşte o röportajdan çok konuşulacak kesitlerle, kendi ağzından Fedon'un film gibi hayatı:"İş aradığı dönemler... Sevdiği iş ‘görsellik’ti. Fotoğraf laboratuvarından tanıştığı görüntü yönetmeni Kaya Ererez’in yanında Yeşilçam’da çalışmaya başladı. Kameramanlık yaptı, Fikret Hakan gibi oyuncularıyla çalıştı, Hülya Avşar’a kostüm değişimi sırasında havlu tutarak paravanlık yaptı, Yılmaz Güney’le film çekti. Ancak içindeki ‘yaramaz’lık devam ediyordu. Yuvasının yıkılmaması için işten ayrıldı. Bir süre gece tavernalarda ‘şip şak fotoğrafçılık’ yaptıktan sonra babası yardım eli uzattı."“Beraber çalışmayı teklif etti. Babam beni ezdirmeden yanına aldı. Top top kumaş taşır, tela keserdim. İşi sevmiyordum ama cebime para giriyordu. Yine havalı gömlekler, yılan derisi ayakkabı ve son model arabamla geziyordum. Soranlara ‘Kalyon Konfeksiyon’dan terzi Fedon!’ diyordum. Üç yıl sonra atölyeyi fabrikaya döndürdük.”“Pangaltı’nda Mandra Taverna vardı. En çok oraya takılıyordum. Şarkıcı bayan vardı, ona ‘klark’ atıyorum, kılık, kıyafetler… Orada Hakan diye hocam, oğlum, vefa borcumu ödeyemeyeceğim buzuki çalan bir çocuk vardı. Samimi olduk. Ben masadan mırıldanırken, bir gün ‘Ağabey bir şarkı okusana’ dedi. Önce utana sıkıla, şakayla söylemeye başladım. Hakan oradan ayrılmaya karar verince, ‘Bende para var, gel bir yer açalım’ dedim. Sevdiğim tarz tavernaydı; kalkayım, sirtaki, zeybek oynayayım… ""Allah bana ‘Yürü ya kulum’ dedi” Şarkı söylemek için Yunanistan’dan birilerini getirmek istedik. Yunan kadınlar çok para isteyince Hakan, ‘Şarkıları sen söyle’ dedi. Ben “Oğlum ben iş adamıyım, yanıma ulaşabilmek için iki sekreterden geçiyorsun, nasıl olacak!” dedim ama beni gaza getirdi! Başlarda duyurmadık. Millet ‘Hurraaaa!’ diye bize akın etmeye başladı. Beni ertesi sabah gözlerim kan çanağı ofiste gören müşteriler, ‘Sizi bir yerden tanıyoruz ama…’ diyorlardı. Kimileri ‘Herif dünkü terzi, şuna bak’ derken Allah bana ‘Yürü ya kulum’ dedi.”Ve böylece ‘taverna müziğinin kralı Fedon’ fırtınası başladı… Fabrikadaki işi bıraktı. Gazeteye, ‘Açıldık, dostlarımızı bekleriz…’ diye ilan verdi. Sosyetenin en ünlü isimleri artık Zorba’daydı. Mekana rezervasyonlar ancak üç ay önceden yapılabiliyordu. Meşhur mekan patronları, “Kimmiş ulan bu Fedon! Burası da neresiymiş!” diye homurdanmaya başladı…‘Taverna müziğinin kralı Fedon’ Ve böylece ‘taverna müziğinin kralı Fedon’ fırtınası başladı… Fabrikadaki işi bıraktı. Gazeteye, ‘Açıldık, dostlarımızı bekleriz…’ diye ilan verdi. Sosyetenin en ünlü isimleri artık Zorba’daydı. Mekana rezervasyonlar ancak üç ay önceden yapılabiliyordu. Meşhur mekan patronları, “Kimmiş ulan bu Fedon! Burası da neresiymiş!” diye homurdanmaya başladı… Peki başarının sırrı neydi? Fedon, “Ayırt edici özelliğimiz Fedon’un olmasıydı” diye yanıtlıyor: “Ben hem assolist, hem patron, hem şef garsondum… Oraya sanatçı değil bizzat müşteri masasından geldiğimden tüm ihtiyaçları çok iyi biliyordum. Herkesi kapıda karşılıyordum. Bir yandan peyniri kontrol ediyorum, mutfağa giriyorum… Repertuvarı Hakan’la gırgırla hazırlardık; ‘Şu şarkıyı biliyor musun? Hayır. Neyse eline yazarsın sözleri!’ diye… İstanbul’un genelinde Yunan müziğine sevgi hep vardı. Müşterilerin de dörtte biri Rum’du. Bu fırtınayla başka tavernalar ve Fedoncuklar da çıktı ama beni yıkamadılar. Zorba Taverna dokuz sene devam etti. Sonra Suadiye’de oğlumun mekanlarında devam ettim; ekstralar, yurt dışı turneler...” Fedon Barış elçisi “1991’de beni Kıbrıs’a davet ettiler. 1974’ten sonra oraya bir Rum girmemişti… Gitmeden ‘Rumlar seni vuracak’ diye uyardılar. Denktaş “Seni dost ve barış elçisi olarak ağırlıyoruz” dedi ve beni evinde misafir etti. O benim hayatımın dönüm noktasıydı. Yunanistan da Abdi İpekçi Dostluk ve Barış elçisi yaptı, “Türkiye’de bu tavernacıdan başkasını bulamadınız mı!” diyenler oldu…”Fedon kimdir?Sanat dünyasında “Fedon” olarak tanınan Fedon Kalyoncu, 19 Ağustos 1946’da dünyaya gelmiştir. İstanbul’da dünyaya gözlerini açan Fedon’un annesi Ermeni asıllı, babası ise Rum asıllıdır. 1962 yılına kadar eğitim hayatına devam eden Fedon, 1962 yılına gelindiğinde o dönem eğitim gördüğü Zoğrafyon Rum Lisesi’ndeki eğitimini yarıda bırakmayı tercih etmiş ve öğrenimine o yıl son vermiştir.Daha sonrasında tiyatro ve sinema camiasına katılmış, 1972 senesine kadar bir çok filmde oyunculuk deneyiminde bulunmuştur.Oyunculuk sektöründe kalmaya 1972 senesinden sonra da devam eden Fedon, aynı dönemlerde şarkı söylemeye de başlamış, ses yapısı ve söylediği taverna müzikleriyle çevresinden çokça olumlu tepkiler alan bir isim haline dönüşmüştür. En sonunda 1987 senesinde kendine ait tavernasını, "Zorba Taverna"yı açmıştır.Sahne şovlarında söylediği Yunan şarkılarla, kırdığı tabaklarla ve kıvrak danslarıyla döneme damgasını vuran isimlerden biri olmuştur.1991'de profesyonel olarak şarkı söylemeye başlayan Fedon, yine 1991 yılının sonlarına doğru "Senin İçin" ismini verdiği ilk albümünü çıkartmıştır.