FAZIL SAY HAKKINDAKİ HÜKMÜN GEREKÇESİ AÇIKLANDI
Abone olÜnlü Piyanist Fazıl Say’ın “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırıldığı d...
Ünlü Piyanist Fazıl Say’ın “Halkın bir kesiminin benimsediği
dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 10 ay hapis cezasına
çarptırıldığı davada mahkeme gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli
kararda “Say’ın sosyal paylaşım sitesinde yazdıkları ile 3 büyük
dinin değerlerini aşağılamak kaydıyla yazdığı kanaatine
varılmıştır” denildi.
İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nde Say’ın yargılandığı davada
mahkeme 15 Nisan’da kararını açıklamıştı. Mahkeme kararında Say’ı
“Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak”
suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırmıştı. İstanbul 19. Sulh Ceza
Mahkemesi Hakimi Hulusi Pur 10 sayfadan oluşan gerekçeli kararını
açıkladı. Gerekçeli kararda savcılık tarafından hazırlanan
iddianamenin, Fazıl Say’ın yazdığı ya da retweet ettiği twitler ile
Say ve müştekilerin verdiği ifadelerin özetlerine yer verildi.
Gerekçeli kararda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’mızın “düşence ve kanaat belirtme
hürriyetine" ilişkin yasal düzenlemelerinin birlikte
değerlendirildiği belirtildi.
AİHM KARARLARI ÖRNEK GÖSTERİLDİ
Demokratik toplumlarda, ifade hürriyetinin ulusal güvenlik, kamu
güvenliği ve düzeni, kamu sağlığı ve ahlakının korunması ve suç
işlenmesinin önlenmesi ve benzeri gerekçelerle sınırlama ve
yaptırımlara bağlanabileceğinin belirtildiği anlatılan kararda,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) "Otto-Preminger Institut"
isimli davasının gerekçeli kararı örnek gösterildi.
Otto-Preminger Institut davasının gerekçeli kararında, "AİHS’in 10.
maddesindeki hakların kullanılması çeşitli ödevler ve sorumluluklar
yüklediğinden, bu sorumluluklar arasında başkalarını sebepsiz yere
inciten ve insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal
tartışmaya hiçbir şekilde katkıda bulunmayan davranışlardan da
kaçınmak gerekir. Bu nedenle meşru amaçla orantılı bir biçimde,
dinsel açıdan kutsal sayılan nesnelere yönelik gereksiz saldırıları
önlemek ve yaptırıma bağlamak gerekli olabilir" ifadesine yer
verilen kararda, bu örnek kararın "temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasını gerektiren koşulları da açıkça göstermektedir"
denildi.
Gerekçeli kararda, "Her egemen devlette kanun koyucu, suç oluşturan
eylem ve fiillerde fiil ile oluşan nitece arasındaki orantılılık
ilkesi de nazara alınarak eyleme öngörülen yaptırım ve cezayı
belirleme hakkına sahiptir" denilerek, AİHM’in Türkiye’yle ilgili
2005’de verdiği İ.A Türkiye davası kararı da örnek gösterildi.
AİHM’in bu kararında, "Dini inançlara ve ahlaki görüşlere karşı
sergilenen saldırılar söz konusu olduğunda başkalarının haklarının
korunması bakımından Avrupa ülkeleri arasında tek bir anlayışın
olmadığı ifade özgülüğüne ilişkin düzenlemelerde sözleşmeci
devletlerin takdir yetkisinin geniş olduğuna" vurgu yaptığı
belirtilen kararda, iç hukuk bakımından da, Say’a 10 aylık cezanın
öngörüldüğü TCK’nın 216/3. maddesinde belirtilen unsurlar
anlatıldı.
Ayrıca kararda, “TCK’nın 216/3. maddesinde halkın bir kesiminin
benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçuna ilişkin
düzenlemede, yasa koyucunun korumak istediği hukuki amacında
kişilerin kendilerini mensubu olarak kabul ettikleri ve gönül
bağıyla bağlandıkları dinlerinin kutsal sayıldığı Allah, melekler,
peygamberler, kutsal kitaplar, hesap günü, cennet, cehennem gibi
kavramla ve bu dinlere ait ibadete çağrı, ibadet yerleri ve ibadet
şekillerine yönelik hislerini koruma altına almak suretiyle
toplumsal barışın bozulmasına engel olmak olduğu anlaşılmıştır.
Bu sebeple sadece İslam dininin değil, Hıristiyanlık ve Musevilik
inanışlarının da ortak değerleri olan bu kavramlarla ilgili
kişilerin düşüncelerini ve eleştirilerini özgürce yaparken bu
dinlerin mensubu olan kişilerin dini inançlarının gereği olan ve
önem atfettikleri bir kısım değerleri de aşağılamaktan ve bu
şekilde kişileri incitmekten kaçınmaları gerekir. Somut olayda,
şüpheli tarafından bir sanatçı ve birey olarak düşüncelerini
kendisini takip eden kişilerle paylaşmak için yazdığını ve
başkalarında alıntı yaptığını kabul ettiği inanç ve dini değerler
hakkındaki şikayet konusu yazıları birlikte incelendiğinde, ulusal
ve uluslararası yasalarla korunan düşünce ve ifade özgürlüğü
çerçevesinde açıklanmış bir eleştiriden ziyade AİHM kararına da
konu olduğu şekilde insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal
tartışmaya hiç bir katkıda bulunmayan ve yeryüzünde yaşayanların
büyük çoğunluğunun mensubu oldukları üç büyük dinin mensuplarının
ortak değerleri olan Allah, cennet ve cehennem gibi kavramlara
yönelik hisselerini nedensiz yere incitecek ve bu kavramların
anlamsız, gereksiz ve değersiz olduğu kanaatini uyandıracak şekilde
dini değerleri aşağılamak kastıyla yazıldığı kanaatine varılmıştır
" denildi.
“ÖMER HAYYAM’A AİTSE BİLE SÖYLENİŞ ŞEKLİNDE HAKARET KASTI VAR”
Kararda, "Irmaklardan şaraplar akacak" ile başlayan söz konusu
tweetteki sözlerin Ömer Hayyam’dan alıntı edildiğine dair
iddialarla ilgili de, ’’Söz konusu sözlerin Ömer Hayyam’a ait olup
olmadığının tartışmalı olduğu, Ömer Hayyam’a ait olsa dahi söyleniş
şekli, diğer tweetlerle birlikte söylenmesi ve tüm dosya kapsamına
göre sanığın kastı değerlendirildiğinde hafife alma ve alay etme
kastı ile hareket edildiği açıktır’’ ifadesi kullanıldı.
"İç hukuk ve uluslararası hukuk normları ile mahkeme içtihatlarına
göre, sanığın tweet içeriklerindeki sözlerinin düşünce, vicdan, din
özgürlüğü ve ifade özgürlüğünü kullanma hakkı kapsamında
değerlendirilemeyeceği" belirtilen kararda, söz konusu hakların
kullanılmasına atıf yapılarak, "Sanığın, halkın bir kesiminin
benimsediği dini değerleri, diğer bir anlatımla, üç büyük dince
varlığı kabul edilen ve kutsal sayılan değerlere hakaret etme,
sövme, tahkir, alay etme ve aşağılama hakkının olamayacağı
kanaatine varılmıştır" denildi.
“HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINI SAY TALEP ETTİ”
Say’ın eylemine uyan TCK’nın 216/3 maddesi ile cezalandırıldığı
belirtilen gerekçeli kararda ilk celsede savunma yapan Fazıl Say’ın
hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasını kabul
ettiği belirtildi. Sayın Say’ın sabıkasız oluşu da dikkate
alınarak, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince Say hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ifade edildi.
(İHA)