Fatma Şahin: En büyük ittifak gönül ittifakı
Abone olGaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin, 31 Mart yerel seçimlerini ve gündeme ilişkin konuları İnternethaber'den Hatice Kübra'ya değerlendirdi. Şahin, en büyük ittifakın seçmenle gönül ittifakı olduğunu söylerken, Suriyeliler meselesinin seçim öncesi köpürtüldüğünü belirtti.
Hatice Kübra Özdemir
İNTERNETHABER/ ANKARA
31 Mart yerel seçimlerine giderken yeniden AK Parti
Gaziantep Belediye Başkan Adayı seçilen Fatma Şahin, Gaziantep
Belediye Başkanı olarak geçirdiği bir dönemden Suriyeli mülteciler
meselesine, marketlerdeki poşet uygulamasından yerelde ittifaklara
kadar birçok konuyu İnternethaber'e
değerlendirdi.
Suriyeli mültecilerle ilgili çok sayıda yanlış bilinen doğruların
olduğunu belirten Fatma Şahin "Münbiç'te güvenlik
koridoru oluşunca ben çok ciddi manada mültecinin döneceğini
biliyorum. Çünkü yapılan anketlerde de yüzde 60 geri dönmek
istediklerini söylüyor" dedi.
Yerel seçimlerde ittifaklar için "en büyük ittifak gönül
ittifakıdır" yorumunda bulunan Şahin "Bizim gönül
belediyeciliğini baştan sağlam tutmuş olmamız gerekiyor"
ifadesini kullandı.
YERELDE USTALIK DÖNEMİ
BAŞLIYOR
- Gaziantep Belediye Başkanı olarak bir dönem geçirdiniz ve
şimdi yeniden AK Parti'nin adayısınız. Bakanlık'tan Belediye
Başkanlığına geçmiş biri olarak bu süreci nasıl
geçirdiniz?
Türk siyasi tarihine bakınca genelde başkanlıktan bakanlığa geçiliyor, bizde bakanlıktan başkanlığa geçildi. Üç dönem kuralından dolayı ara vermemiz gerekiyordu. Genel merkezin yaptığı çalışmada bizimle birlikte daha fazla oy alınacağı kanaati oluşunca Sayın Cumhurbaşkanımız bizimle paylaştı. Biz de, bir takım oyuncusu olduğumuzu ve takımın başı olarak bizi nereye uygun görürse orada olacağımızı, doğduğumuz şehre hizmet etmekten de büyük onur duyacağımızı söyledik. "Bismillah" dedik başladık. Fakat öyle zor bir dönem geçirdik ki biz, belediye başkanlığının dışında sınırdaki güvenlik, Fırat Kalkanı, DEAŞ'la mücadele, Cerablus, El-Bab, Afrin, onların lojistiği gibi belediye başkanlığının dışında bölgesel güvenliği ilgilendiren bir çok konuya da destek olmak durumunda kaldık. Beraberinde 500 bin mülteci geldi. Mültecilerin entegrasyonunda, adaptasyonunda çok özel çalışmalar yapmak durumunda kaldık. Dolayısıyla çok zor bir dönemdi, zor bir döneme şahitlik ettik. Bu zorlu sürece rağmen geriye dönüp baktığımda Türkiye'nin en büyük su projesini tamamlamak üzereyiz, toplu konutta en büyük konut projesini yapıyoruz. Ulaşımda çok büyük projeler yaptık, 25 km'lik kara treni hafif raylı trene çeviriyoruz. Bunlarla ilgili çok önemli büyük çalışmalar yapıyoruz. Bir taraftan insana dokunan kadın dostu, çocuk dostu, engelli dostu projelerimizi yürütüyoruz.
- Bakanlıktan gelmiş olmanızın bu sürece katkısı oldu mu?
Tabi burda bakanlıktan gelmiş olmak benim elimi çok
kuvvetlendirdi. Bu işin yüzde 80'i iletişim. Beraber çalıştığımız
arkadaşlarımızdan çok büyük destek aldım. Sayın
Cumhurbaşkanımız şehrin yükünü, bölgenin yükünü gördüğü için
pozitif ayrımcılık yaptı. En az zararla burdan çıktık, en kötüsü
geride kaldı. Şimdi bundan sonra 2019 yılı itibariyle artık yerelde
ustalık dönemi başlıyor. Bir taraftan yaptığımız işleri
anlatıyoruz diğer taraftan yeni yapacağımız beyannamemizi
hazırlıyoruz topluma. Çünkü seçim umut demek, yeniden bismillah
demek. Beklentileri karşılamak için de yeni bir şeyler söylemek
gerekiyor. Hazreti Mevlana'nın söylediği gibi "dün dünde kaldı
cancağızım bugün yeni bir şey söylemek zamanı". Bu bakımdan da
çalışmalarımızı hızlı bir şekilde devam ettiriyoruz ve gayet güzel
gidiyor.
MÜNBİÇ'TEN SONRA CİDDİ MANADA MÜLTECİ GERİ
DÖNECEK
- Taksim'de yılbaşında Suriyeliler'in yaptığı kutlama toplumu ikiye böldü. Siz en çok mülteciye sahip illerden birinin belediye başkanı olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumu kutuplaştırmadan, ötekileştirmeden, toplumun sorunlarına
çözüm odaklı bakmak gerekiyor. En büyük duygu empati duygusu.
Empati duygusunu çok güçlü tutmak gerekiyor. Birincisi kimse
keyfinden buralara gelmedi, ikincisi zaten dönüyorlar. Bunun
örneklerini Cerablus'ta yaşadık güvenli bölge oluşunca, Münbiç'te
güvenlik koridoru oluşunca ben çok ciddi manada mültecinin
döneceğini biliyorum. Çünkü yapılan anketlerde de yüzde 60 geri
dönmek istediklerini söylüyor. Ama bir taraftan da toplumları
genellemeyi, toptancı yaklaşımı çok yanlış buluyorum. Çünkü her
toplumda her çeşit insan var. Mültecilerden de bu ülkeye gelip
katma değer üreten, çok güzel çalışmalar yapan, şehrin ekonomisine,
ülkenin kalkınması faydası olan çok kıymetli beyinler var, beşeri
sermaye var. Bunların hepsiyle ilgili bir negatif algı oluşturmayı
da çok doğru bulmuyorum. O yüzden bu meselenin çok iyi yönetilmesi
gerektiğini düşünüyorum. 7 yıldan beri büyük bir fedakarlık
yapıldı, bütün dünyaya örnek bir model oluşturuldu. Birkaç tane
şahsi yapılan negatif algının bütün topluma mal edilmesini ve 7
yıldan beri verilen emeğin yok edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Bizlerin çok dikkatli olması gerekiyor.
İKİ TOPLUMUN DAHA ÇOK BİR ARAYA GELMESİ
GEREKİYOR
- Peki size göre bu süreç nasıl yönetilmeli?
İki ayaklı yönetilmesi gerekiyor. Birincisi onların bu toplumda
yaşamak için kurallar var, bu kurallara uyması lazım. Bizimkilerin
de özellikle empati duygusuyla onların yerine kendini koyduğu zaman
onları anlaması gerekiyor. Karşılıklı iki toplumun daha çok
bir araya gelmesi gerekiyor. Çünkü insanlar tanımadığının,
bilmediğinin düşmanı. Onun için biz Gaziantep modelini birlikte
yaşam modeli, birlikte çalışma modeli olarak ortaya koyduk ki
insanlar bir araya gelince birbirini anlıyor, birbirini seviyor,
birbirini dinliyor. Ve esas en büyük ilaç sevgi toplumu
olmak. Birbirini Allah için severek sorunlara bakmak. Bu duygu
yönetimini iyi yapmamız lazım benim gördüğüm.
SURİYELİLER MESELESİ SEÇİM ÖNCESİ
KÖPÜRTÜLÜYOR
- Antep'te de bu tarz olaylar olmuyor mu?
Antep'te de tabi sonuçta 500 bin mülteci var ama biz valimiz,
vekillerimiz bu konuda çok dikkat ediyoruz. Her seçim
öncesi olduğu gibi bu seçim öncesinde de bu tür olaylar ve duygular
çok köpürtülüyor. Olmayan şeyler varmış gibi anlatılıyor.
Seçimden sonra da yeniden normal bir hayata devam ediliyor. Her
seçim öncesi yapıldığı gibi birçok yalan yanlış bilgi ortaya
atılıyor. "Onların çocukları sınavsız üniversiteye
giriyor" diyorlar. Öyle bir şey yok, onlar kendi içinde
sınav oluyor. "Bedava yaşıyorlar, bizim kaynaklarımızdan
bütçe gidiyor" diyorlar. Bu da doğru değil. Onlara verilen
rakamlar çok abartılıyor ve verilenler tamamen BM'den, Avrupa
Birliği'nden gelen paralar. Türkiye'nin kendi kaynakları da değil.
O yüzden yalan yanlış bu bilgilerin doğru olmadığını, bu bilgi
kirliliğinden arınarak kanaat getirmeleri gerekiyor. Yanlış bilgi
yanlış fikir oluşturuyor.
EN BÜYÜK İTTİFAK GÖNÜL
İTTİFAKI
- 31 Mart yerel seçimleri ilk kez bu şekilde açık bir ittifakla yapılan yerel seçimler olacak. Bu durum yerel seçimi nasıl etkileyecek sizce?
Ben gönül ittifakının en büyük ittifak olduğunu düşünüyorum. Siyasette iki kere iki dört etmiyor. Siyasette insanların gönlüne girmek, son anda seçim ittifakıyla seçim kazanmak değil, hasbi samimi, tevazu ve gayretle baştan beri işini yapmak gerekiyor. Toplumun gönlüne girmiş olmak ve gönül ittifakı yapmış olmak gerekiyor. Bunu yaptığınız zaman masa başında Ankara'da yapılan ittifakların tabanda istenen karşılığı bulmayacağını düşünüyorum. Bize düşeni yapmamız ve bizim baştan beri gönül ittifakı üzerine iyi işler yapmamız, gönül belediyeciliğini baştan sağlam tutmuş olmamız gerekiyor.
SİYASETTE TEVAZU VE SAMİMİYET ÇOK ÖNEMLİ
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçimlerle ilgili sık sık "Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen, erişilemeyen kişi durumuna gelen kimsenin AK Parti'de yeri yoktur" ifadesini tekrarlıyor. Siz mütevaziliğiyle ön plana çıkan siyasetçilerden birisi olarak bu sözlerle ilgili neler diyeceksiniz?
Aslında nerden geldiğinizi hiç unutmamak gerekiyor. Makamın büyük bir sınav olduğunu, en önemli şeyin o makamlar bittikten sonra toplumun ne dediği olduğunu unutmamak lazım. O yüzden de tevazu samimiyet çok önemli. Toplum kendinden biri olarak seni görmek istiyor. Bu makamla imtihanın büyük bir sınav olduğunu düşünüyorum. Ben sürekli onların bir bacısı, annesi, evladı olarak onlarla birlikte hareket ettiğim zaman bundan ben de büyük bir haz alıyorum. Bana "Başkanım nasıl bu kadar seviliyorsun?" diyorlar, ben de "seversen sevilirsin" diyorum. Çünkü yaptığım işi çok seviyorum, aşkla yapıyorum. Şehrimi çok seviyorum. O sevgi dalga dalga herkesin gönlüne kadar gidiyor. Bunu da toplumla paylaştığınız zaman o dediğiniz atmosfer çok hızlı bir şekilde oluşuyor.
POŞET UYGULAMASI DOĞRU BİR İŞ
- Marketlerde poşetlerin paralı olması ile ilgili bir kesim tepki gösteriyor. Siz de bu poşet kararını destekleyerek pazarda bez çanta dağıttınız. Antep'te nasıl karşılandı, halktan nasıl tepkiler aldınız?
Çok mutlular. Doğru bir iş yaptık. Naylonun en az 100 yıl doğadan kaybolmadığını, doğaya nasıl zarar verdiğini, toprağı, suyu, geleceğimizi nasıl kirlettiğini biliyoruz. Dolayısıyla naylondan bir an önce çıkabilmek için halkımıza alternatif üretmek gerekiyor. Biz 600 bin poşeti sıfır atık projesiyle ilgili olarak zaten başlatmıştık. Sıfır Atık projesini en hızlı yapan belediyelerden biriyiz. Hanımefendi bu işe başlar başlamaz biz kaynağından ayrışma ve özellikle organiklerden gübre oluşturmayla ilgili olarak makinamızı da aldık, ana binamıza koyduk. Şu anda belediyemizin ana binasında kompost gübre üretiyoruz. O yüzden bu doğru bir iş, biz sonuna kadar destekliyoruz. Ekonomi projesi, çevre projesi,öze dönüş projesi... Toplum bilinçlendikçe bunu güçlü bir şekilde yapmaya devam edeceğiz. Ayrıca belediye olarak da bu kampanyanın içinde olan vatandaşlarımız da makinalarımızı sipariş verdik, mesela pet şişe getiren vatandaşlarımıza akıllı karttan yükleme yapıyoruz. Böylece ücretsiz ulaşım desteği veriyoruz. Bu şekilde onlara da kazan kazan cazibeli hale dönüştürüyoruz.
DAİRE BAŞKANLARIMIN YARISI KADIN
- Kadınlar ve özellikle kız çocuklarıyla ilgili
hassasiyetiniz biliniyor. Bu hassasiyet Gaziantep'te
çalışmalarınıza nasıl yansıdı?
Kadın dostu, çocuk dostu, insan odaklı bir şehir olma noktasında sosyal politikaları bakanlıktan gelince çok güçlendirdik. Neler yaptık? Mesela burada özellikle " gelin etmeyin okula gönderin, çocuk gelin olmasın" diye yaptığımız çok önemli bir kampanyaydı. kendi belediyemizde bir sabit hat oluşturduk, zorla evlendirilmeye çalışılan kızlarımızın okula devam ettirmek için çok önemli bir kampanyaydı. Ardından haydi kızlar yönetime diye bir kampanyamız oldu. Kızlar okuyor fakat yönetimde de olmaları lazım. Lise son sınıf öğrencilerimizi Meclise getirdik, hem kendim hem belediyedeki kadın yöneticilerimiz neden yönetimde olmaları gerektiğini anlattık. Yüzlerce kızımızla bir araya geldik.
- Arttı mı peki yönetimde kadın sayısı?
Artmasını destekliyoruz ve takip ediyoruz. Mesela belediyede daire başkanlarımın yarısı kadın. Bu konuda iyi uygulamalara örnek olmaya çalışıyorum.