Fatih Terime kırık not
Abone olMillilerde anlamsız bir stres ve panik vardı. Gol pozisyonuna girmekte beceriksizdik. Peki spor yazarları ne dedi?
Belçika yolumuza taş koydu. Ummadık bir şekilde 2 puan uçtu gitti. Panik ve telaşın göze çarptığı futbolculardan ziyade spor yazarlarının genel eleştirisi Fatih Terim'e oldu.
Rıdvan Dilmen: Anlamsız telaş (Miliyet)
Anlamsız bir panik içinde oynadık maç boyunca. Aslında sakin oynamamız için birçok sebep vardı. Avrupa’da yarı final oynuyorsun, rakiplerin sana saygılı ve çekingen. Gruplara da iyi başlamışsın. Dakika bir telaş, dakika 90 telaş. Bu telaş arzumuza, isteğimize, hırsımıza rağmen pozisyona girmemizi engelledi.
4-1-4-1 oynadık. Taktik olarak da savunmanın göbeğindeki Servet ve Gökhan ile önlerindeki Mehmet Topal’ın hazırlık paslarındaki olumsuzlukları olgun atak geliştirmemizi engelledi. Biraz Emre savunmaya doğru gelip top aldığı zaman olgun atak geliştirme şansımız oldu.
Kaygılandım
Belçika takımı atletik, koşan, mücadele eden bir takım. Kaliteleri çok fazla değil, doğru. Maç kafa kafaya başladı, ortada giderken duran toptan golü buldular. Ondan sonra tek kaleye döndü oyun. Golü bulduk. Yine hücumlarımız devam etti. Ama o hücumlar, o arzu yine üretkenlik getirmedi. Belçika karşısında kaybedilen puan çok önemli. Belçika çıkışta olan bir takım. Biz bu grupta İspanya ile firesiz gideriz diye düşünüyordum açıkcası. Ama dünkü sonuçtan çok beni telaşımız kaygılandırdı.
Maçın hakemi son yıllarda gördüğüm en iyi hakemdi. Penaltı kararı doğruydu.
Mehmet Demirkol: Penaltı değil rus ruleti (Milliyet)
Bundan iki üç yıl önce birisi çıkıp bir resmi milli maça savunmada Gökhan-Servet- Gökhan-Çağlar 4’lüsüyle çıkacağız dese dalga geçilirdi herhalde. Ya ileriyi tutanlar: Semih-Kazım-Tuncay (Halil). Çok hızlı değiştik. Şenol Güneş bu konuda çok yavaş olmakla eleştiriliyordu. Fatih Terim hız rekorlarını alt-üst ediyor. Böyle bir dönemeçte Avrupa 3.’üncüsü olmak insanın, ekibin dengesini bozabilir.
Rakibi ceza sahasında sokmamayı başarmak güzel, ama ne pahasına. Çağlar 2 şut denemesi dışında bindirmelere hiç kalkışmadı. Gökhan’ın çizgiye indiği pozisyon yok maalesef. Topal savunmaya çok yakın, fark yaratması beklenen anlarda hep top kaybıyla sahada ve Emre malumunuz! Az adamla hücum etmeye çalışan Belçika’ya karşı istemli ya da istemsiz fazla geride bir savunmayla ve destek alamayan bir hücumla gitmeye çalıştık. İki hat birbirinden koptu.
Tuncay’ın çıkışı sonrası Arda’nın artık yavaş yavaş kendini aşmaya başlayan performansı dışında bizi rakip kaleye götüren bir etken kalmadı.
Kazım’ın oyundan alınması da buna yardım etmedi. Topu ileride tutan oyuncu sayısı azaldı. Ve baskı kurduğumuz - sonunda penaltıyı bulduğumuza benzer - az zamanlar dışında yoku oynadık. Kötüydük, ama kaybetmemek iyi. Belçika ise kısaca 80’lerdeki İtalya’ya benziyordu fazlasıyla. Yıldırıcı bir sertlik, yattı mı kalkmayan, her türlü hileye başvuran bir ekip. Dünya değişiyor.
Can Bartu: Vatan, Millet Sakarya ile olmaz (Hürriyet)
Mehmet Topuz bu takımda banko oynar. Fatih Terim onu ikinci yarı oyuna sürüyor. Doldur, boşalta gidecek bir oyunda üstelik 1-0 mağlupken Mevlüt’ü sokuyor. Gökhan Ünal’ı hiç düşünmüyor. Zaten Gökhan Ünal 18 kişilik kadroda bile yok. Mevlüt bu takımda ne iş yapar? Sana hava hakimiyeti olan, top indirecek adam lazım. Yanlış işler yapıyoruz.
Fatih Terim, her yaptığının doğru olduğunu sanıyor. Ama doğru olmadığı ortada. Hakan Balta’nın sakatlığında sol kanatta ilk kez forma giyen Çağlar sırıtmadı. İyi de oynadı ama tecrübe eksikliği var. Bu adamları hazırlık maçlarında ay yıldızlı formaya alıştırsana. Bu tip puan maçlarında tecrübe çok önemlidir. Tamam, Çağlar ve Mevlüt belki ileride çok iyi olacaklardır. Burada Fatih Terim ile beraberim ama dünkü maçta riske girerek onlara görev vermesini anlamış değilim.
Erman Toroğlu: Suçlu basın! (Hürriyet)
Artık bu iş sıkmaya başladı. Şunu söyleyelim artık, ayıp oluyor. Bir kulüp takımı futbolcusu veya teknik direktörü olsa o kulübü ilgilendirir. Ama Milli Takım Teknik Direktörü ile Milli Takım Kaptanı beni köküne kadar ilgilendirir. Mecbur musunuz kardeşim her maçtan önce basından birileriyle kavga etmeye, bu kavga ile beslenmeye? Neymiş efendim, bir spor yazarı Emre’yi tenkit etmiş. Edecek, ne var bunda? Nerede olay var ardından Emre çıkıyor. Nerede olay var Fatih Terim ona sahip çıkıyor. En ufak bir şey büyütülüyor. Buradaki en önemli malzeme de basın. Futbolculara karşı kullandırılıyor. Kamuoyu oluşturuluyor güya. Sonra ne oluyor, çıkıyorsun sahaya arabın yalellisini oynuyorsun, ondan sonra yükle basından birine gitsin.
Bir tane Semih’in Arda’nın kenardan yaptığı ortaya volesi var. Başka pozisyonu yok. Orta sahanın ortasında Emre artı Mehmet Topal oynuyor. Dışarıdan baktığınızda iki futbolcu gözüküyorlar ama bir futbolculuk oynuyorlar. Fatih Hoca dışarıya daha fazla çalışan, daha fazla gayret eden Mehmet Topal’ı alıyor. Bu takımda öyle veya böyle rakibse ters işi Kazım Kazım yapar. Emre dururken, gene onu oyundan alıyor. Maşallah Emre tabi senatör gibi. Siz ne derseniz deyin Fatih Terim bu Emre’yi oynatıyor. Dün Emre ne yaptı? Doksan dakika boyunca takımı 10 kişi oynattı. Çünkü adam hem kamuoyuna eksi elektrik veriyor, hem de takıma.
Ahmet Çakar: Ya penaltı olmasaydı!(Sabah)
Belçika gibi kapanan bir takımı açabilmenin en önemli yolu kanatlardan oynamak, sıfıra inmektir. Ama dün gece kanatlar yoktu. Gökhan Gönül sezon başından beri formsuz. Sol kanattaki Çağlar'ın ise ilk maçı. Tedirgin ve ofansif etkisi hemen hiç yok. Sağda Kazım aksadı, çıktı. Tüm maç Arda iyi niyetiyle bir şeyler yapmak istiyor. Ama tek başına! Durum böyle olunca da, göbekten yapacağımız duvar paslarıyla pozisyon bulmaya çalıştık, aslında birkaç tane de bulduk. Ancak şut atamadık.
İKİ KRİTİK KARAR DOĞRU
Hakem gereksiz avantajlar kesti. Çok deneyimli ve kabiliyetli de değil. Maçta iki kritik pozisyon var. Hakem ikisinde de haklı. Penaltıda bariz bir elle oynama var. Karar doğru. Ayrıca Halil Altıntop'un attığı iptal edilen gol öncesinde ofsayt bayrağı yerinde.
Kazım Kanat: O an Emre'yi değil annesini düşündüm! (Sabah)
Maç; oyuncuların değil, sistemin ön plana çıktığı bir karşılaşma oldu. Böylece; TerimVandereycken'in yönettiği bu mücadelede, 'futbol felsefeleri' maçın kaderini belirledi.
Peki; hangi teknik adamın doğrusu daha fazlaydı?
Söyleyelim;
A-Vandereycken, Türkiye'yi iyi analiz etmiş. Savunmayı güçlü tuttu. Orta sahada çok adamla, güçlü savunma yaptı. Takım olarak hücuma çıkmadı. Türkiye'nin tuzağına düşmedi.
B-Terim; maçı duygusal yaşadı. Uğur Boral gibi biri varken Çağlar Birinci'yi sahaya sürdü. Tuncay Şanlı'nın sakatlanmasından sonra Halil Altıntop tercihi ile tüm sistemi değiştirdi. Bu hataydı. En önemli hatası ise Emre Belözoğlu'nu oynatmasaydı. Keşke diyorum; Belözoğlu yedek kulübesinde otursaydı. O sahaya öfkeli çıktı. Bu öfke pozitif enerjiye dönmedi.
Golü çok erken yedik. Futbolcular bana yine kızacaklar ama ben yine, "Aptalca gol yedik" diye yazacağım. Bakanız efendim; Bu bir ölü top. Üstelik yan top. Ayrıca kaleye uzaklığı 30 metreden fazla. Top havada 10 saniye kalıyor. Sonck kafaya çıktığı an bizim iki uzun Servet ÇetinGökhan Zan pozisyona seyirci. Zaten Mehmet Topal da iş yapıyor görünsün diye oradaydı. Her neyse Sonck göstere göstere golünü attı. İşte soru burada düğümlendi. Terim öfkelenmek yerine o an radikal kararlar alsa ne olurdu?