Fatih Altaylı'yla nazik hasbıhal
Abone olZülfikar Doğan, Fatih Altaylı'ya seslendiği köşesinde 'zülf-i yar'e dokunmadan edemedi. Doğan'ın yazısı, İletişim Fakülteleri öğrencilerine örnek verilecek cinsten...
Ankara gazeteciliğinin usta isimlerinden Zülfikar Doğan,
ekonomik ağırlıklı haberlerin medya tarafından nasıl
rafineleştirildiğinin çarpıcı örneklerini verdi. Köşesinde Fatih
Altaylı'ya sorular soran Zülfikar Doğan'ın bu yazısı çoktan beridir
rastlayamadığımız seviyeli bir polemik örneğini ortaya koydu. İşte
Zülfikar Doğan'ın zülf-i yare dokunan yazısı... Soruyu doğru sormak
meseleyi ortaya koymak... Dünkü yazısında, 'Bazıları yine medya
kavgası diyecek, desinler. Vız gelir, tırıs gider' demiş Fatih
Altaylı. Gerçeklerin ortaya çıkması, sorgulanması, halkın parasının
'iç edilmesinin' önlenmesi noktasında kendisiyle hem fikirim. Son
yıllarda gündemdeki pek çok konuya 'Medya kavgası' gözüyle
bakıldığı için, gerçekler gözden kaçtı. O nedenle Altaylı'nın
dediği gibi 'medya kavgası' olarak bakmak yanlış. Ama 'kişi
kendinden bilir işi'. Altaylı'nın köşesinde yer verdiği İstanbul
Bağımsız Milletvekili Emin Şirin aynı mektubu bana da göndermiş.
Mektupta Çukurova Grubu - BDDK - TMSF anlaşması ile ilgili 'iki'
soru var. Ama asıl, TMSF'nin, BDDK'nın alacak satışları, Uzan -
Star Grubu şirketlerinin değer tespiti ve satışı, Kentbank'a el
konulması için IMF talimatı, 17 Haziran 2002'de Pamukbank - Yapı
Kredi birleşmesi için yapılan başvurunun neden reddedildiği, her
türlü rasyosu tutan daha güçlü bir bankanın ortaya çıkmasının neden
ve kimler tarafından engellendiği, IMF talimatıyla Pamukbank'a el
konulması, neden TMSF bankalarına olan kişisel - kurumsal borçların
yüzde 50 indirime tabi tutulduğu, TMSF'nin alacak satışlarında
borçluların perde gerisinde kendi borçlarını tenzilatlı satın
almaları ve teminatlarını TMSF'den kurtarmaları endişesi, TMSF ile
Hazine arasındaki 'alacak - borç' rakamları arasında Sayıştay
tarafından saptanan 17 katrilyon liralık fark ve daha bir çok soru
var. Şimdi Fatih Kardeş, 'bu bir medya kavgası değilse', Sayın
Şirin'in sadece Çukurova anlaşmasına yönelik sorularını yazıyorsun
da, diğer sorularına yer vermiyorsun? Acaba Uzan grubu medyasının
'kardeş medya gazeteleri' üzerinden 'kardeş ex bankacıya' satışı ve
bünyeye katılışı mevzubahis olduğu için mi? Veya Pamukbank'ın, Yapı
Kredi ile birleşmesinin neden engellendiğini, el koymanın
Danıştay'da durdurulduğunu hatırlamadığın gibi, şimdi 3 katrilyonu
aşkın bir fatura ile (2 milyar dolar) Halkbank ile
birleştirilmesini de sorgulamıyorsun? Fatih Kardeş, Medya Kavgası
yapmayalım, gel elbirliği ile soralım. Emlakbank dosyaları
batıkları ne oldu? Ziraat'le birleştirildi iyi de, 2 katrilyonluk
batık kredi nerede, kimlerde? Milyarlarca dolarlık dış krediler
nerede? Tasfiyeyle üstü örtülen Türkbank'ın eski bürokrat, bankacı,
Hazineci yöneticilerinden kaç tanesi ile aynı grup çatısı altında
mesai yapıyorsunuz? Mesela Hollanda Demir - Halkbank satışı, Valide
Sultan ve Off shore dosyaları, daha niceleri, keskin kaleminden
'ilgi' bekliyor. * * * Çukurova - BDDK - TMSF anlaşmasında ise şu
ana kadar eski anlaşmadan doğan ve vadesi geldiği halde, ödenmeyen,
geciken, ertelenen borç yok. 2003'te ödenmesi gereken 112.3 ve 2004
Ocak ayında ödenmesi gereken 17.5 milyon dolar ödendi. Yani öyle
240 milyon dolar ya da 114 milyon dolar falan mevzubahis değil.
Sana bu rakamları verenlere 'nereden uydurduklarını' sor! YKB'ye
verilen Turkcell hisseleri de 'geri alım garantisi ile rehin
edilmiş' değil. Bankalar Kanunu'na aykırı değil, çünkü BDDK onayı
ile ödeme yapıldı. Eski anlaşmada 'borcun üçte birinin erken
ödenmesi durumunda indirim yapılacağı' hükmü zaten vardı. Kaldı ki,
indirim falan da yok. Toplamı 6.1 milyar dolar olan ve 9 - 15 yılda
ödenecek borçlar, 5.1 milyar dolar olarak ve 15 ayda ödenecek. Bir
bankacılık 'tekniği' olan 'paranın zaman değeri ile ilgili finansal
bir hesaplama' sonrası bulunan tutar bu. Eski anlaşmada TMSF ve
YKB'ye olan borçların tamamı için aynı faiz söz konusu değildi.
YKB'de oran libor + 3.5'tu, yine aynı. TMSF borçlarının 15 yıl ve
libor + 0.5'le ödenmesi ise BDDK ve TMSF teklifi. Sana bir ayrıntı
daha vereyim. Kreditör kuruluşun kim olduğu, ödemeler başladığında
zaten görülecek. Para, her türlü kayıt, kuyut, kaynak denetiminden
geçip, uluslararası finans sistemi üzerinden gelecek. Bence
sevinmen gereken şey, bir Türk grubunun dışarıdan 5.1 milyar dolar
kaynağı bulup getirecek güce ve saygınlığa sahip olması. Mesela
POAŞ geçen hafta dışarıdan 175 milyon dolar buldu diye hepimiz
memnun olduk. Çukurova'nın kreditöre geri ödemeleri 2009'da
başlayacak, 2019'a kadar. 2009'a kadar da Çukurova grubu medyada,
teknolojide, otomotivde, uluslararası alanda bugünkünden çok daha
güçlü (buna üzüleceğini, canının sıkılacağını biliyorum) bir konuma
gelir, merak etme. Dolayısıyla (bunlar özel bilgiler ama bil de
yanlış yazma diye sana sızdırıyorum) 2009'dan sonra Çukurova grubu,
Allah korusun temerrüde düşer de alacaklıya geri ödeme yapamazsa
bile kreditör kuruluş hisselere sahip olamayacak. Hisseler satılıp,
nakte çevrildikten sonra varsa diğer alacaklılar ile birlikte
alacağını alabilecek. Fatih Kardeş, inan bu bir 'medya kavgası'
değil. Patronlar ne yaparsa yapsın, gel biz işimize geleni değil,
her şeyin doğrusunu, gerçeğini, arayalım, yazalım. Soralım,
sorgulayalım.