Fatih Altaylı da Gezi mağduru çıktı!
Abone olHabertürk gazetesinin tepe ismi Fatih Altaylı Mediacat dergisine verdiği röportajda "‘Güçlü iktidarlar döneminde medya hep zarar görür" dedi.
GAZETECİLER.COM
Mediacat dergisine konuşan Habertürk
Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Gezi olayları
sırasında medyanın takındığı tutum ve sonrasında yaşanan kopuşları
anlattı.
Gezi eylemleri sürecinde Başbakan Erdoğan ve Sırrı Süreyya Önder'i
konuk eden Altaylı iki program sonrasında aldığı tepkileri
paylaştı. Altaylı gelen tepkiler için "Vallahi ben de bir
“Gezizedeyim.” Nedenini ise hala anlamış değilim" derken
iki programda da sadece gazetecilik yaptığını savundu.
İşte röportajdan ilgili bölüm:
Eskiden ‘merkez medya’ diye bir söylem vardı. Şimdilerde
‘paralel merkez medya’ gibi yeni kavramlardan bahsediliyor. Siz
bunlara katılıyor musunuz? Nasıl bir manzara
görüyorsunuz?
Aslına bakarsanız pek bir şey gördüğümü söyleyemeyeceğim. Çok
karışık bir manzara var. Ben paralel merkez diye bir söylem
kullanmak istemem. Çünkü bu söylem sonuç olarak Türkiye’de en
azından iki merkez olduğunu ortaya koyar ki, bu da zaten varolan
toplumdaki bölünmüşlük algısını güçlendirir.
Benim manzarayı umumuyiden anladığım şudur. Geçmişte, siyaseten
marjinal olan yani uçta ve azınlıkta olan bir siyasi görüşü
destekleyen medya, bugün o siyasetin marjinal olmaktan çıkıp,
merkeze yerleşmesi ve güç odağı olmasıyla birlikte “Merkez”e
yerleşmiş oldu. Buna “Paralel merkez” demenin hiç bir manası yok.
Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta var. Artık
merkezleşen, eski marjinal medya, bugün kendi konumunu
güçlendiremiyor. Gerek etkinlik, gerekse talep açısından çok
gerilerdeler. Yeni merkezin medyası, o merkeze mensup kitle
tarafından bile yeterince takip edilmiyor. Ve kendisini o merkezin
siyasi anlayışıyla özdeşleştirdiği için de, etkili olamıyor. Bunu
satış rakamlarında da görebiliyoruz. Yeni merkezin siyasi gücü var
ama o merkezdeki medyanın müşterisi kısıtlı.
Parelel merkez dediğiniz medya ise büyük olasılıkla geçmişte güçlü
olan siyasi anlayışı halen temsil ettiği düşünülen medya ki, bu
medya merkezin yer değiştirmiş olmasına rağmen hala etkili ve
güçlü. Çünkü o medya da bir yandan yeni merkeze yakınlaşıp, bunu
başarıyla yansıtırken, bir yandan da bir ölçüde de olsa
bağımsızlığını korumaya çalışıyor.
Bugün Türkiye’deki siyasi bölünmüşlükten ötürü, okur ve aynı
zamanda seçmen olan kitlenin tamamı, medyayı suçluyor. Oysa
suçlanması gereken Türkiye’deki siyasettir. Bugün medyaya
yöneltilen suçlama, iktidar yanlısı olmak. Kimse aslında iktidarın
bir alternatifinin olmamasının medyayı iktidar yanlısı gibi
gösterdiğini düşünmüyor, görmüyor, görmek istemiyor. Siyasetteki
güç dengesi bozuk olduğu zaman ister istemez medyanın da dengesi
bozuluyor. Önümüzdeki iki yıl daha da gergin ve stresli geçecek. üç
seçim var. Sonrasında Türkiye rahatlar.
Özellikle Gezi olaylarından sonra medyada yaşanan
gelişmeleri, yeni yapılanmaları nasıl yorumluyorsunuz?
Vallahi ben de bir “Gezizedeyim.” Nedenini ise hala anlamış
değilim. Gezi meselesi ilk ortaya çıktığı zaman, daha kimsenin Gezi
diye bir meseleden haberi yokken, Sırrı Süreyya Önder’i Teke Tek’e
konuk alan benim. Sırrı, meşhur “Ben aynı zamanda ağaçların da
milletvekiliyim” cümlesini benim programımda söyledi. Ardından
Başbakan Erdoğan’ı da Gezi meselesi ile ilgili olarak ben konuk
ettim. Sırrı Süreyya’dan tam beş gün sonra da Başbakan Teke
Tek’teydi. AK Parti cenahı Sırrı’yı konuk ettiğim kızıyor, muhalif
cenah ise Başbakan’ı konuk ettiğim için.
“O programdan ötürü ‘Yalaka’ ilan edildim!”
O programdan ötürü ‘Yalaka’ ilan edildim. Nedenini hala anlamış
değilim. Bugün Başbakan‘la ilgili hala gündemde olan ne varsa,
Başbakan’ın o programda söylemiş olduğu cümlelerden yola çıkılıyor.
Muhalefetin tüm argümanları, Başbakan’a benim Teke Tek‘te sorduğum
sorulara verdiği yanıtlardan kaynaklanan argümanlar. Gezi’ye
katılanların çapulcu olmadığını, benim hatta kendisinin bile
yakınlarının orada olduğunu söyledim Başbakan Erdoğan’a. Alkolik
meselesinde herkese alkolik denemeyeceğini söyledim. Nitekim
sonunda o da özür dilerim dedi program sırasında. Bir gazeteci,
konuk ettiği kişiye soru sormaktan öte ne yapacak? Ne
bekliyorlardı. Ama bu durum hep böyle. Kemal Kılıçdaroğlu’nu konuk
ettiğim programlardan sonra da AK parti’den en üst düzeyde ‘Hiç
sıkıştırmadın’ eleştirisi geldi. Ben konuklarımı eşit muamele
ediyorum. Tek yaptığım bu
Röportajın devamını okumak için