Fakirlik sanayiyi de kötü vurdu
Abone olEkonomide son yıllarda yaşanan fakirleşmenin sanayinin mali yapısını ve karlılığını da kötü etkilediğini ortaya çıktı.
İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) 1994-2000 dönemini kapsayan
''Sanayide Fon Akımı ve Finans Yollarındaki Değişimler''
araştırması, imalat sanayiinin genelinde likidite durumunun 1996
yılında sonra bozulduğunu ve likidite oranlarındaki düşüşün
süreklilik kazandığını ortaya koydu. İSO çalışması, 1994 yılı için
2 bin 343, 1995 yılında 2 bin 316, 1996'da 1826, 1998'de 2 bin 310
ve 2000 yılı için 1980 İSO üyesi kuruluşun verileri, 26 alt sektör
bazında incelenerek gerçekleştirildi. 1994-2000 dönemini kapsayan
araştırma, alt sektörler itibariyle farklı yön ve boyutta
gelişmeler olsa dahi imalat sanayiinin genelinde mali yapının
bozulduğunu, üretim faaliyetleri çerçevesinde kaynak yaratma
gücünün azaldığını, finansmanda özellikle kısa süreli yabancı
kaynakların payının arttığını belirledi. Ayrıca, öz kaynakların
önemli bölümünün yeniden değerleme değer artışından oluşmaya
başladığını, yükümlülükleri karşılama gücünün bir ölçüde de olsa
azaldığını, devir hızlarının yavaşladığını, başka bir deyişle
finansal verimliliğin en azından artmadığını, öz kaynak ve satış
karlılıklarının düştüğünü gösterdi. Karşılaştırmaya temel alınan
1994 bir kriz yılı olmasına karşın, onu izleyen yıllardaki
gelişmelerin genelde olumsuz oluşu, işletmelerin finansman,
likidite, verimlilik, karlılık sorunlarının giderek büyüdüğünü ve
bu sorunların süreklilik kazandığını ortaya koydu. İnceleme
döneminde, genelde karlılıkları azalan sanayi kuruluşlarının kendi
yarattıkları kaynaklarla faaliyetlerini fonlama ve oto finansman
olanağı sınırlı kaldı. KISA SÜRELİ BORÇLANMA TEMEL KAYNAK HALİNE
GELDİ Yeniden değerleme değer artışları da bir kaynak girişi
sağlayamadığından, kuruluşlar kaynak ihtiyaçlarını ağırlıklı bir
şekilde kısa süreli borçlanarak sağlama yönüne gittiler.
Araştırmada, Türkiye'de kurumsal yapının, finans sektöründeki
eğilim ve tercihlerin, kronik yüksek enflasyonun, sanayi
kuruluşlarının mali yapısını, finansman imkanlarını etkilerken,
kısa süreli borçlanmayı bir yerde temel kaynak haline getirdiği
vurgulandı. Sanayi kuruluşlarının kaynaklarının çok büyük bir
bölümünü, enflasyonun da etkisiyle, artan işletme sermayesi
ihtiyacının karşılamasında, özellikle alacak ve stok finansmanında
kullanmakta olduklarına dikkat çekilen araştırmada, sabit sermaye
yatırımlarının, birkaç alt sektör dışında, kaynak kullanımı
açısından sınırlı boyutta kaldığı belirtildi. FON AKIMLARI
Araştırmaya göre, 1994-2000 yılları arasında, vergi öncesi net
karın kaynaklar içindeki payı yüzde 7.4 ile yüzde 18.2 arasında
değişti. İmalat sanayiinde net karın yarattığı oto finansman
olanağı, özellikle 1994 ve 2000 gibi bunalımlı yıllarda çok düşük
düzeylerde kaldı. Kaynakların büyük bölümü kısa süreli borçlanma
ile sağlandı ve bu yolla elde edilen kaynakların net kaynaklar
içindeki payı yüzde 47.5 ile yüzde 76.8 arasında değişti. Banka
kredilerinin brüt fon akımı içindeki payı 1995 yılında yüzde 32.1'e
kadar yükselirken, en düşük düzeye yüzde 12.9 ile 2000 yılında
indi. 1994-2000 arasındaki göstergeler, imalat sanayii genelinde
likidite durumunun 1996 yılından sonra bozulduğunu ve likidite
oranlarındaki düşüşün süreklilik kazandığını ortaya koydu. İmalat
sanayiinde finansal etkinliğin en azından artmadığı görüldü.
1995-2000 döneminde alacak devir hızında az da olsa yükselişe
karşı, stok devir hızı hemen hemen değişmedi, varlık devir hızı ise
1.3'ten, 1.0'e geriledi. Finansal verimliliğin artmaması, hatta bir
ölçüde azalması karlılık üzerinde de olumsuz etki yaptı. İmalat
sanayii genelindeki karlılık, belirgin bir biçimde azalış eğilimi
gösterdi. 1995-2000 yılları itibariyle öz kaynak karlılığı ortalama
yüzde 26.9'dan, yüzde 23.5'e düştü. Öz kaynak karlılığı en düşük
düzeyine yüzde 12.3'le 1999 yılında indikten sonra 2000 yılında az
da olsa yüzde 13.5'e yükseldi. Satış karlılığı ise inceleme
dönemindeki en düşük düzeyine yüzde 4.1 olarak 1999 yılında indi ve
bu düzeyini 2000 yılında da sürdürdü. KURUMSAL YAPIDA DEĞİŞİM
GEREKLİ Araştırmada, kurumsal yapının değişmesinin, finans
sektörünün sağlıklı yapıya kavuşmasının, enflasyonunun hızının tek
haneli rakamlara indirilmesinin, ekonomideki belirsizliklerin
azaltılmasının, geleceğe ilişkin tahminlerin netleşmesinin, sanayi
kuruluşlarının kaynak ihtiyacını etkileyeceği, kaynakları
çeşitlendireceği, daha gerçekçi planlar yapılmasına ve
uygulanmasına olanak vereceği vurgulandı. Kuruluşların, yönetim
yapılarının iyileştirilmesine, finansal ve üretim verimliliğinin
artırılmasına yönelik mikro düzeyde alabilecekleri önlemler de
bulunduğu belirtilen araştırmada, ancak bu önlemler, makro düzeyde
izlenecek politikalar ve alınacak önlemlerle desteklenmezse,
sonuçta yetersiz ve eksik kalacağının da açık olduğu bildirildi.
Sanayi kuruluşlarının önemli bir bölümünde, finansman, likidite,
düşük karlılık, yeterince iç kaynak yaratamamak gibi sorunlar
bulunduğu belirtilen araştırmada, bu sorunların çözümü için,
özellikle finans sektöründe kurumsal yapının değişmesine, finans
sektörünün sağlıklı biçimde yeniden yapılandırılmasına, enflasyon
hızının ciddi şekilde aşağıya çekilmesine, ekonomideki
belirsizlerin azaltılmasına ihtiyaç olduğu kaydedildi. FAKİRLEŞME
SANAYİYİ OLUMSUZ ETKİLEDİ İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük
yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin milli geliri özellikle son 10
yıl içinde, küçük ve istikrarsız bir gelişim çizgisi izlediğini
belirterek, geride bırakılan beş yıllık dönemde kişi başına düşen
gelirin küçüldüğünü, diğer bir ifade ile Türkiye ekonomisinin
fakirleştiğini vurguladı. Küçük, ''Kalkınmanın lokomotifi olan
sanayi sektörü de bu koşullardan son derece olumsuz etkilenmiş,
işletmelerin mali yapıları bozulmuş, karlılık önemli boyutta
küçülmüş ve yatırımlar duraklamıştır'' dedi. Yüksek kronik
enflasyon nedeniyle girdi maliyetleri artmasına rağmen, bu artışın,
olumsuz rekabet koşullarında çıktı fiyatlarına yansıtılamadığını
anlatan Küçük, yüksek faiz oranları nedeniyle artan finansman
giderlerinin, üretimin önünde engel oluşturduğu gibi kuruluşların
az da olsa yaratabileceği kaynakların da erimesine neden olduğunu
vurguladı.