Faizler son 1 yılın en dip seviyesinde
Abone olTahvil - bono piyasasında 10 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 8,45'e gerileyerek son bir yılın en düşük seviyesini gördü.
Gelişmekte olan ülke piyasaları için
süren iyimser havanın yanında, petrol fiyatlarındaki düşüşün devam
etmesi ve yurt içi enflasyonun baz etkisiyle düşüş trendine
gireceği beklentileri nedeniyle faizlerde düşüş eğilimi devam
ediyor.
Haftanın ilk işlem gününe yüzde 8,53'den başlayan 10 yıllık tahvil faizleri Hazine'nin düzenlediği 5 yıl vadeli tahvil ihalesinin başarıyla sonuçlanmasının ardından devam eden alışlar ile son bir yılın en düşük seviyesi olan yüzde 8,45'e kadar geriledi. 10 yıllık tahvil faizleri en son 24 Ekim 2013'te yüzde 8,40'ı görmüştü.
Hazine, 5 yıl vadeli, 6 ayda bir yüzde 4,25 kupon ödemeli sabit kuponlu devlet tahvilinin yeniden ihracını gerçekleştirdi. İhalede ortalama basit faiz yüzde 8,1, bileşik faiz 8,26 olurken, Hazine toplam 2 milyar 275,3 milyon lira borçlandı.
2 yıl vadeli gösterge tahvilin bileşik faizi ise ihalenin ardından yüzde 8,08'e gerileyerek 17 Haziran'dan bu yana en düşük seviyeyi gördü.
FAİZLER ARTSA
BİLE...
Ziraat Yatırım Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, Türkiye'de faizlerin
iki sebepten gerilediğini belirterek, bunları şu şekilde
sıraladı:
"Dünyanın en büyük dört ekonomik bölgesinden ikisinin durgunluk ve deflasyon riski, bir diğerinin ise yavaşlayan büyüme ve dezenflasyon konjonktürü ile karşı karşıya kalması sonucunda küresel likiditenin bolluğunu sürdürmesi ve faizlerin sıfır seviyesinde kalmaları. Petrol fiyatları başta olmak üzere hammadde fiyatlarının gerilemesi ve Türkiye'de enflasyonist baskıların azalması."
Japonya ve Avro Bölgesi ekonomilerinin bu sene geçen sene yakaladıkları ivmeyi koruyamadıklarını ve ekonomik performanslarının zayıfladığını aktaran Yılmaz, Avro Bölgesi'nin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0,1 oranında büyürken üçüncü çeyrekte de yalnızca yüzde 0,2 oranında büyüyebildiğini kaydetti.
Bu değerlerin Lehman krizi öncesindeki yüzde 0,5 trendinden uzak seviyeler olduğunu ifade eden Yılmaz, Japon ekonomisinin ise bu sabah açıklanan GSYH verisiyle iki çeyrek üst üste küçülerek teknik anlamda durgunluğa girdiğini aktardı.
Çin ekonomisinin ise çift haneli büyüme hızlarından yüzde 7 belki uzun vadede yüzde 5'e doğru yapısal bir dönüşüm içerisinde olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları söyledi:
"Bu sene ekonomisini güçlendirebilen tek ülke ABD oldu. ABD'de ekonominin hızlanmasında kamu maliyesinin rahatlamasını da göz önünde bulundurmak gerekiyor ki FOMC tutanaklarında da Fed artık kamu maliyesini ekonomik büyümeyi kısıtlayıcı etkenler arasında göstermiyor. Gelişmiş ülke ekonomilerindeki konjonktür daha uzun bir süre faizlerin sıfır seviyesine yakın seyredeceğini hatta ekonomilerin merkez bankaları tarafından likidite programlarıyla destekleneceğine işaret etmekte. ABD, saydığımız gruptan bu sene için ayrışmış gözükse de küresel tedarik zinciri ve entegre finans piyasalarını göz önüne aldığımızda ABD'nin diğer ülkeler güç kaybederken kendisini güçlendirebilme şansı pek bulunmuyor. Bu nedenle ABD'de önümüzdeki sene faizler artacak olsa bile artış hızı oldukça yavaş gerçekleşecektir."
YIL SONUNDAN SONRA NE
OLUYOR?
Bora Tamer Yılmaz, petrol ve hammadde fiyatlarındaki dinamiklerin
ise Türkiye özelinde ekonomiye olumlu etki ettiğini vurgulayarak,
hem dış dengede hem de enflasyonda iyileşmenin söz konusu olduğunu
belirtti.
Enflasyonun gelecek yılın ilk yarısında hızlı bir şekilde yüzde 6'ya doğru geri çekileceğini tahmin ettiklerini kaydeden Yılmaz, piyasa genelinde de bu beklentinin hakim olduğunu ifade etti.
Yılmaz, bunun sonucu olarak gelecek yıl Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) bir indirim döngüsüne gireceğini tüm piyasa oyuncuları öngördüğüne dikkati çekerek, şunları aktardı:
"TCMB'nin yüzde 6 seviyesine doğru iyileşen enflasyon oranı sayesinde önümüzdeki yıl sonunda politika faizini yüzde 7 oranına kadar indirmesi mümkün. Piyasalar da beklentileri satın aldıkları için şimdiden TCMB'nin indirim döngüsünü fiyatlamakta ve satın almaktalar. Bu yıl sonuna kadar uzun vade faizlerin yüzde 8,25 seviyesine doğru iyileşmeleri beklenebilir. Önümüzdeki sene ilk çeyrekte ise uzun vade faizlerin yüzde 8 seviyesinin altına hareket etmesini bekliyoruz.
Verim eğrisinin nasıl şekilleneceğini ise fon akımları belirleyecektir. Eğer dünyada ekonomiler ivme kaybederken Türkiye yüzde 4 büyüme trendine tutunabilirse, ki beklentimiz o yönde, o zaman daha güçlü fon akımları 2012 sonu - 2013 başında tecrübe edindiğimiz üzere faiz oranlarını ciddi şekilde baskılayabilir. TCMB'nin faiz oranlarındaki baskıyı bu sefer çok destekleyeceğini düşünmüyoruz. Çünkü daha sonrasında düzeltme Mayıs 2013'te yaşandığı gibi zarar verici boyutlara ulaşabiliyor. Bu nedenle önümüzdeki yıl normal koşullarda 10 yıl vadeli faiz oranını yüzde 7,5 seviyesine yakın bir yerlerde görmemiz mümkün."