“Kurt Seyit ve Şura İstanbul’da” dizisiyle adından söz ettiren ünlü oyuncu Fahriye Evcen, Instyle dergisinin ekim sayısı için objektif karşısına geçti. * Bugünlerde hayatından memnun musun? İyi, gayet iyi gidiyor. Güzel ve hareketli geçiyor. Aslında bir buçuk senedir durup, dinlenmeden çok yoğun bir tempoda çalışıyorum ve alıştım. O yüzden çok mutluyum. Aslında bu yaşlarda her şey çok hızla gelişiyor, değişiyor. Kişinin algısı, bakış açısı... Ama benim iç dünyam hep aynı, iki sene öncesinden farklı hissetmiyorum. Dışarıdan farklı görünüyor olabilirim: 28 yaşındayım ve bu yaş kadının kırılma noktasıdır. Hatta literatürde yeri var ve yaş geçişi yaşıyor olabilirim. Bu dönemde anneyle babayla ilişkiler değişir, aile içindeki ilişkiler gelişir, olgunlaşır. Sorumluluk duygumun arttığını söyleyebilirim. Belki de bu tür değişimlerin olgunluğu yansıyordur. Dışarıdan farklı görünüyor olabilirim: 28 yaşındayım ve bu yaş kadının kırılma noktasıdır. Hatta literatürde yeri var ve yaş geçişi yaşıyor olabilirim. Bu dönemde anneyle babayla ilişkiler değişir, aile içindeki ilişkiler gelişir, olgunlaşır. Sorumluluk duygumun arttığını söyleyebilirim. Belki de bu tür değişimlerin olgunluğu yansıyordur. * Öncesine dönersek Türkiye’ye geleli 8 yıl oldu. Büyük bütçeli yapımlarda en beğenilen erkek jönler ile aynı işlerde yer aldın. Şimdi Kurt Seyit ve Şura İstanbul’dasın. Nasıl gidiyor? Dizide henüz çok yeniyim ve güzel gidiyor. Uzun bir hazırlık süreci olan, 13 bölümü yayınlanmış, oturmuş bir diziye dahil oldum ve böyle bir sete dahil olmak rahatlık. Çünkü herkes birbirine alışmış, düzen oturmuş ve işler aksamıyor. Eksiksiz bir sete katılmış olmanın keyfini yaşıyorum ve benim açımdan çok rahat bir geçiş olduğunu söyleyebilirim. Çünkü devam eden bir projeye daha önce hiç dahil olmamıştım. Münver (Murka) nasıl bir kadın? Münver, 20’li yaşlarında genç ve aşık bir kadın. Hayatı tozpembe görüyor... Aslına bakarsan oynadığım birçok karakterde ortak nokta bu. Genç ve aşık kadınların hikayesini canlandırdım. Farklı tarafıysa Münver’in annesinin çok baskıcı oluşu ve kızını sürekli kontrol etmesi. Münver’in ise hayatını yaşamak, duygularını ifade etmek istiyor, edemiyor. Hayal kırıklıkları yaşayan, annesinden 12 yıl ayrı kalmış genç bir kadın. Altı yaşında annesinden ayrılıyor, 20’li yaşlarında tekrar annesiyle buluşuyor. Beni de rolde heyecanlandıran bu oldu. Anneyle yıllar sonra karşı karşıya geliyor; farklı bir şey beklerken bir bakıyor ki anne çok baskıcı, beklediği gibi değil. Bu karmaşa beni heyecanlandırıyor. * Merak ettim; senin annenle nasıldır ilişkin? Açık bir ilişkimiz var ve çok iyidir. * O zaman yeni bir duyguyla yüzleşiyorsun diyebilir miyiz? Benim tanımadığım, bilmediğim ve yeni karşılaştığım bir duygu. Yönetmenimiz Hilal Saral’la hep paslaşarak gidiyoruz. Çünkü çok uzun hazırlık süreçleri olmadığı için duyguyu yakalamak, bulmak, bir sorun. Ne annemle ne de babamla böyle bir ilişkim olmadı ve o duyguyu gerçekten hiç bilmiyorum. Hilal’e soruyorum, “Şaşkınlık mıdır, şaşkınlıkla mı oynayayım, nasıl yapayım,” diye onunla böyle çok paslaşarak gidiyoruz. Çok güzel bir uyum yakaladık ve aynı dilde konuşabiliyoruz. Bakalım seyirciye nasıl geçecek, nasıl yansıyacak? O kısmı beni heyecanlandırıyor yani. * Günlük hayatında da yeni şeyler keşfetmeyi seversin misin? Evet, herkeste öyledir bence. Bilmediğin, araştırdığın, keşfettiğin şey daha çok heyecanlandırır insanı, merak edersin. * Sınırın nedir? Nereye kadar merak edersin? Merak etmenin sınırı yok benim için. Ailem çok açık fikirli insanlardır ve beni de öyle yetiştirdiler. Üniversiteye devam etmem de bu sebepten. 24 yaşındaydım ve bir şeyler daha öğrenmem lazım diye düşündüm.