Fahrettin Altun: Hakikat krizi tüm insanlığın ortak meselesidir
Abone olDünyanın 15 ülkesinden bilim insanlarını bir araya getiren 16’ncı Küresel İletişim Derneği Konferansı İstanbul'da başladı. Programın açılışını İletişim Başkanı Fahrettin Altun yaptı. Altun, dezenformasyonun savaş suçlarını gizlemek için dahi kullanıldığını, Uluslararası sistemde adalet talebinin iletişim alanında da kendini gösterdiğini söyledi.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Küresel İletişim
Derneğince, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ev
sahipliğinde İbrahim Üzümcü Konferans Salonu'nda düzenlenen
"İletişimin Geleceği: Vaatler ve Sorunlar" başlıklı "16. Geleneksel
Küresel İletişim Derneği Konferansı"nda yaptığı konuşmada,
dijitalleşmenin hızı ve yoğunluğunun, iletişimin geleceğini
tartışırken kendilerini meselenin farklı boyutlarını daha
derinlemesine düşünmeye sevk ettiğini belirtti.
Her yenilikte olduğu gibi dijitalleşmenin de avantajları ve dezavantajları bulunduğuna değinen Altun, dijitalleşmenin olumlu yönlerinden maksimum verim almanın, olumsuzluklarını ortadan kaldırmanın temel gaye olması gerektiğini vurguladı.
Altun, bu noktada, veri güvenliğinin sağlandığı, kendisini her türlü otoritenin üzerinde gören sosyal medya ve teknoloji şirketlerinin hukukun sınırları içerisine çekildiği, dezenformasyonun kolaylıkla teşhis edilip itibarsızlaştırılabildiği ve hakikatin esas itibarıyla egemen olduğu bir iletişim ekosistemine ihtiyaç olduğunu ifade etti.
Son yıllarda meydana gelen silahlı çatışmalar, siyasi krizler, afetler, düzensiz göçler, küresel salgın, ekonomik kriz gibi sorunların tesirinin, iletişim ve medyadaki dijitalleşmenin etkisiyle katbekat arttığına işaret eden Altun, yakın zamanda şahitlik ettikleri Rusya-Ukrayna Savaşı ve tüm şiddetiyle devam eden İsrail'in Gazze'deki pervasız katliamları, soykırım faaliyetleri gibi tüm bu krizlerde dijital mecraların, küresel kamuoyunu manipüle etmek için yoğun şekilde kullanıldığını vurguladı.
Altun, bugün insanlık olarak bir Frankenstein Sendromu yaşadıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bugün insanlık, kendi eliyle ürettiği teknolojilerin vesayeti
altına girmiş durumdadır. Ne diyordu Frankenstein kendisini üreten
genç bilim insanına; 'Benim yaratıcım sensin ama ben senin
efendinim.' Ne yazık ki insanlık bu dijital teknolojilerin yol
açtığı sınamalara karşı etkili politikalar, stratejiler, cevaplar
ve etik kodlar geliştirmeyi başarabilmiş değil. Son yıllarda sıkça
gündeme gelen mahremiyet, veri güvenliği, siber tehditler, hibrit
savaşlar, dijital faşizm gibi birçok soruna karşı ne yazık ki
insanlık kapsamlı stratejiler ve politikalar üretmedi. Aksine,
toplumların ve bireylerin etkileşim imkanlarını genişleten birçok
teknolojik yenilik, dezenformasyon, mezenformasyon ve kitle
manipülasyonu gibi sebeplerle kötücül odakların yıkıcı faaliyetleri
için birer silaha dönüştü."
"Bugün küresel iletişim sahnesinde katı bir tabakalaşma hatta kast sistemi vardır"
Yeni medya düzenindeki bu enstrümanlarla yalanın artık adeta ışık hızıyla yayıldığına dikkati çeken Altun, sistematik dezenformasyon saldırılarıyla bazen toplumun belirli bir kesiminin bazen de tümüyle uluslararası kamuoyunun, yalanın etkisi uzun süren zehrine maruz bırakıldığını, toplumların bünyesine yalan virüsünün sistematik olarak zerk edildiğini söyledi.
İletişim Başkanı Altun, son aylarda şahit oldukları üzere dezenformasyonun savaş suçlarını, katliamları, soykırımları gizlemek için kullanır hale geldiğine işaret ederek, "Bütün bunlar, esasında insanlığın büyük bir hakikat kriziyle karşı karşıya olduğu gerçeğini gösteriyor. Hakikat krizi, bugün toplumları, bireyleri tehdit eden başlıca meydan okumalardan biridir. Ne yazık ki içinde olduğumuz dünya sistemi bir yandan bu hakikat krizini derinleştirirken, bir diğer yandan da uluslararası alanda, uluslararası iletişim ekosistemi içerisinde bir adaletsizliğin de üremesini beraberinde getiriyor." ifadelerini kullandı.
Bugün küresel iletişim sahnesinde katı bir tabakalaşma hatta kast sistemi olduğunun altını çizen Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nasıl ki uluslararası sistemde bir adaletsizlik varsa uluslararası iletişim sistemi içerisinde de bir adaletsizlik vardır. Esasında Batı hegemonyasıyla birlikte varlık gösteren bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Bu emperyalist yaklaşıma göre bir yanda içerik üretenler, içerik üretme hakkına sahip olanlar, bir diğer yanda ise bu içerikleri tüketenler, tüketmek zorunda olanlar vardır. Neyin öne çıkarılıp neyin görmezden gelineceğine karar verme tekelini elinde bulundurduğunu düşünen bir uluslararası medya statükosundan bahsediyoruz. Bu statüko, müesses nizam öyle bir çerçeve ortaya koymaktadır ki buna göre örneğin, Akdeniz'de boğulan 800 göçmenin bir haber değeri yoktur. Zira, bu müesses nizama göre onların canlarının da bir kıymeti yoktur. Oysa bu olayla aynı günlerde Titanic'in enkazına düzenlenen turistik seyahat esnasında hayatlarını kaybeden birkaç kişi günlerce manşette tutulmalıdır. Bu, apaçık bir adaletsizliktir. Ne var ki bu tutum ve dahası bu adaletsiz küresel iletişim düzeni, bugün evrensel anlamda çok ciddi şekilde eleştirilmekte, sorgulanmakta, uluslararası sistem için söz konusu olan adalet talebi iletişim ve medya alanında da kendisini göstermektedir."
"Hakikat krizi sadece bizim değil, tüm insanlığın ortak meselesidir"
Altun, "Türkiye, insanlığın karşı karşıya kaldığı bu sorunlar karşısında proaktif bir tutum takınmakta ve gerek hakikat krizinin aşılması gerekse de iletişim alanındaki küresel adaletsizliğin ortadan kaldırılması için yoğun bir mücadele ortaya koymaktadır. Bu mücadeleyi her şeyden önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Daha adil bir dünya mümkündür.' diyerek yürüttüğü hak ve adalet mücadelesinden ilhamla yürütüyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2018'de ihdas edilmesinin, Türkiye'nin bu konuya verdiği önemin kurumsal bir tezahürü olduğunu ifade eden Altun, "İletişim Başkanlığının kurulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti, iletişimi, müstakil bir politika ve strateji üretim alanı olarak tayin etmiştir. Böylelikle Türkiye, bu alandaki imkanlar ve sınamalar konusunda kapsamlı stratejiler ve kamu politikaları geliştiren öncü ülkelerden biri olmuştur. Bu strateji ve politikalarımızı Türkiye İletişim Modeli çerçevesinde hayata geçirmeye gayret ediyoruz. Türkiye İletişim Modeli, iletişim alanındaki yeni teknolojilerin, bilhassa da dijitalleşmenin yol açtığı değişimlerden çekinen bir aktör değil, aksine değişimi kucaklayan ve ona yön vermeye çalışan bir aktör olma yönündeki irademizin de bir beyanıdır. Türkiye, iletişim ve medya alanında akıntıya kapılan değil, akıntıya yön vermeye çalışan bir ülke olma çabası içindedir." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu kapsamda biz, kampanya ve eğitimlerle dijital medya okuryazarlığını yaygınlaştırmaya, 7/24 esasına göre çalışan Dezenformasyon Mücadele Merkezimiz aracılığıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini temin etmeye, CİMER gibi yenilikçi araçlarla demokratik katılımı, devlet-millet iletişimini ve müzakere kültürünü geliştirmeye, kriz durumlarında sıhhatli bir iletişim ve enformasyon akışını sağlamaya, afet iletişim süreçlerinin niteliğini güçlendirmeye, iletişim ve medya alanındaki teknoloji ve insan kaynağı kapasitemizi artırmaya, kamu diplomasisi ve stratejik iletişimde hakikatin merkeze alındığı bir anlayışı kurumsallaştırmaya, ulusal ve uluslararası yayıncılık faaliyetleriyle Türkiye'nin marka değerini daha da yükseltmeye, terörizm, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, İslamofobi, nefret söylemi, iklim değişikliği gibi birçok küresel soruna ilişkin ulusal ve uluslararası kamuoyunun duyarlılıklarını geliştirmeye, tüm bu alanlarda ikili ve uluslararası işbirliği mekanizmalarının ihdas edilmesine öncü olmaya çalışıyor ve birçok işbirliği gayretimizi de kararlılıkla sürdürüyoruz. Zira biz şuna inanıyoruz. Hakikat krizi sadece bizim değil, tüm insanlığın ortak meselesidir ve ortak sorunlar, ortak çözümler ister. Hakikat mücadelesi de adalet mücadelesi de bu yüzden küresel bir işbirliğini icbar etmektedir. Türkiye olarak biz bu yöndeki girişimleri artırmaya çalışıyoruz."
"İnsanlık, iletişim alanındaki yatırımın katbekat fazlasını, hakikati her alanda savunmak için yapmalıdır"
İletişim ve medya başta olmak üzere felsefi, etik, bilimsel ve siyasal alanda hakikat mücadelesinin verilmesinin, geleceğe yapacakları en sağlam yatırım olduğunu vurgulayan Altun, "Bugün insanlık, iletişim alanındaki yeniliklerden yararlanmak için yaptığı yatırımın katbekat fazlasını, hakikati her alanda savunmak için yapmalıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için akademyamıza, iletişim fakültelerimize ve medya profesyonellerine büyük sorumluluklar düşmektedir. Zira geleceğin nasıl şekilleneceği, bugün yaptıklarımızla belirlenecek. Tam da Albert Camus'un dediği gibi; 'Gelecek için göstereceğimiz hakiki cömertlik, şimdiye elimizde olan her şeyi vermektir.' Evet, hemen şimdi. Bu gayreti, bu mücadeleyi şimdi ortaya koymak zorundayız." ifadelerini kullandı.
Bu konferansın, tam da böylesi gayretin ürünü olduğuna inandığını dile getiren Altun, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere, tecrübe ve bilgi birikimlerini paylaşacak bilim insanlarına teşekkür ederek, konferansın hayırlara vesile olmasını diledi.
Konuşmaların ardından Marmara Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mustafa Çelen, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun ile Küresel İletişim Derneği Başkanı Prof. Dr. Yahya Kamalipour'a hediye takdim etti.
Konferansın açılış töreni, Altun ile konferans düzenleme kurulu üyelerinin aile fotoğrafı çektirmesinin ardından sona erdi.