Ezan tartışmasına noktayı koydu
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ezan tartışmaları konusuna açıklık getirdi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, ezan
tartışmaları konusuna açıklık getirdi. Ezanın güzel okunmasını
sağlamanın kolay olmadığını söyleyen Bardakoğlu, 'Bunun için
musiki, makam, ses eğitimi gerekiyor. Bu eğitimi alacakların da bu
kabiliyette olması gerekiyor. Biz KPSS sistemiyle müezzin alıyoruz.
Müezzinleri incitmek için demiyorum ama gerçek bu'
diyor.
Akşam gazetesinin haberine göre, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr.
Ali Bardakoğlu, ezanın iyi okunmaması ve hoparlörün sesisin yüksek
olması konularında şunları söyledi; . 'Ezanın güzel
okunmasını sağlamak kolay bir konu değil. Bunun için musiki, makam,
ses eğitimi gerekiyor. Bu eğitimi alacakların da bu kabiliyette
olması gerekiyor. Biz KPSS'yle müezzin alıyoruz. Dünyadaki bütün
konservatuvarlar kabiliyetle öğrenci alır. Müezzinleri incitmek
için demiyorum bunu.
Benden de iyi müezzin olmaz. Bu yüzden eksikliğimiz
var. Eğitimler verdiriyoruz. Korolar kurduk. Yavaş yavaş çark
dönmeye başladı. Ezan, güzel okunduğu vakit, rahatsız olacak bir
tek Allah'ın kulu yoktur benim ülkemde. Ne insan sesinin güzelliği,
mikrofonun ve hoparlörün mekanikliğine kurban gitmeli ne desibeli
çok yüksek camları titreten ezan okumalıyız ne de ezan sesini
kısmalıyız.'
-EZAN SESİNE MİMARİ AYAR
'Kocatepe Camii'nden okunan ezanın desibeliyle yüksek
evlerin arasında kalmış bir minareden okunan ezanın desibeli aynı
olmamalı. Kocatepe'de okunan ezan, bütün semaya yayılıyor. Küçücük
mahalle camiinin etrafına 10-15 kat evler yapıldı. Minareler 5-6.
katlar hizasında kaldı ve etrafı apartmanlarla çevrildi. Burada ses
binalar arasında boğuluyor ve çok yakın evler ne kadar dindar
olursa olsun rahatsız olduklarını ifade ediyor. İnsanımız ezana,
Kur'an'a, camiye saygılı olduğu için de çoğu zaman bu açıkça ifade
edilmiyor. İhtiyaca göre, minarenin yapısına göre, yüksekliğine
göre, civardaki evlere göre her bir yerde o yere mahsus tedbirler
alacağız. Genelge ile ölçüt şu olacak derseniz işin içinden
çıkamayız.'
- OTONOM KURUM DEĞİLİZ:
'İnançlara, mezheplere göre yapılar oluşturmaya başlarsak, bunun
getireceğini, götüreceğini tartışmalıyız. Diyanet'in bir özelliği
var. Açık yüreklilikle tartışırız. Kamuoyu ile paylaşırız.
Söylediğimiz sözü insanlar mutlu olsun, ortalık şenlensin diye
söylemiyoruz. Konu bir teolojik açıdan ele alınır bir de idari
siyasi açıdan ele alınır. Biz teolojik açıdan açıklama yaparız. Din
bilimi açısından, din hizmetleri açısından, dini hayat açısından
ele alırız. İdare ve siyaset ayrı bir konudur. İdari olarak bir
657'ye tabiyiz. Anayasal sistem içerisindeyiz. Otonom bir kurum
değiliz. Ancak bu bizim din konusunda bağımsız olmamızı
engellemiyor.'
- DİN DEĞİŞTİRMEK ZORLAŞTI:
'Dinler kurumsallaştı, kimliğin bir parçası oldu. Böyle olunca da
insanların din değiştirmesi zor. Çünkü insanlar bağımsız yaşamıyor.
Az veya çok herkes bir birini tanısın, sevsin böyle idare edelim
anlayışı ortaya çıkıyor. Teolojik tartışma artık yapılmıyor. Eski
dönemlerde İslam dünyasında Hıristiyanlığa yönelik çok ciddi
eleştirel kitaplar yazılırdı. Günah çıkarma sorgulanır, din
adamlarının Hıristiyanlık tarihinde oynadığı roller tartışılırdı.
Artık bu diyalog fikrinin ağır basması bu tartışmaları da önlüyor.
Dinler arası diyalog, dinleri önemsizleştiren bir anlayışı da
beslemiyor değil. Din özgürlüklerini destekliyoruz ama 'birey
açısından din özgürlüğü var mı' sorusu ilahiyatçıların tartışması
gereken bir sorudur.'
SAINT PAUL, KİLİSE OLMALI
Tarsus'takİ Saint Paul Kilisesi'nin müze olmak yerine artık kilise
olarak hizmet vermesini daha doğru buluyorum. Hıristiyanların da bu
yönde talepleri var. Batı'da gittiğimiz her yerde Saint Paul
Kilisesi'nin neden müze olduğunu izahta zorlanıyoruz. Bir yer
Hıristiyanlar açısından kutsalsa ve orada ayin yapmak istiyorlarsa
bunu engellemenin hiçbir izahı olmaz. Elbette Batı Trakya ve
Avrupa'daki Müslümanların din özgürlüğünü de sonuna kadar
savunmalıyız.
Avrupa'da bugün 3 binden fazla cami var. Avrupa bir minareyi
yasakladığında fevkalade rahatsız oluyoruz. Aynı şekilde kendi
coğrafyamızda farklı inanç mensuplarının özgürlüklerini
korumalıyız. Dinleri sadece güvenlik penceresinden ele alırsak işin
içinden çıkamayız. Bu gerilimi tırmandırıyor. Sümela, Akdamar,
Saint Paul gibi Hıristiyanların din özgürlüğü adına atılan adımları
dinimiz ve tarihi geleneğimiz açısından son derece gerekli olduğunu
düşünüyorum.'