Eylemi başlatanlarla da görüşeceğim
Abone olBaşbakan Vekili Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili, "İlk eylemleri başlatan arkadaşlardan talep olursa onların da olaylara hangi g...
Başbakan Vekili Bülent Arınç, Gezi Parkı olaylarıyla ilgili,
"İlk eylemleri başlatan arkadaşlardan talep olursa onların da
olaylara hangi gözle baktıklarını dinleme imkanı bulacağım"
dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen Başbakan Vekili ve Başbakan
Yardımcısı Bülent Arınç, görüşmenin ardından Taksim Gezi Parkı
olaylarına ilişkin Yeni Başbakanlık Binası’nda basın toplantısı
düzenledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını
cevaplayan Arınç, "Gözaltı sayılarını da paylaşır mısınız,
gözaltına alınanlar arasında tutuklananlar var mı?" şeklindeki
sorusu üzerine, "Gözaltında çok fazla sayıda insan olmadığını
biliyorum. Rakamı veremeyeceğim. Ama İçişleri Bakanlığımız ve
Adalet Bakanlığımızla sık sık görüşmeler yapıyoruz. Alınanlar bir
saat sonra serbest bırakılıyorlar. Sadece olay yerinden
uzaklaştırılmak amacıyla burada kolluk güçlerimiz çok itinalı
davranıyor. Hiçbir vatandaşımızın gözaltında uzun süre kalmasını
istemiyoruz. Ceza Muhakemesi Kanunun verdiği yetkileri de yargı
kendisine tanınan imkanlar içerisinde minimize etmiş durumda. Bu
bizce doğru bir davranıştır. Ama olayları sürükleyen, tahrik eden
veya gösterilerin içerisinde yasa dışı bir takım faaliyette
bulunduğu tespit edilenler veya araçları yakarken fiili
saldırılarda bulunurken gözaltına alınan, olay yerinden
uzaklaştırılan insanlar vardır. Bunların bir kısmı süratle
bırakılmaktadır. Belki çok az bir kısmın içeride halen tutulduğunu
biliyorum. Yargısal sürecin içindeler" cevabını verdi.
"BU EYLEMLER DOĞRUDUR, MEŞRUDUR, HAKLIDIR"
Bir gazetecinin "Önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’na gelmesi
beklenen Tabiat Kanun Tasarısı var. Çevreci eylemlerin ardından bu
tasarıya ilişkin bazı eleştiriler yöneltiliyordu. Tasarıyı yeniden
ele almayı düşünüyor musunuz?" sorusuna yönelik Arınç, "Olayların
başlangıcında Taksim’de bir yayalaştırma çalışması yapıldığını
biliyoruz. Bu yayalaştırma çalışmasına karşı hiç kimsenin tepkisi
olmadı. Zannediyorum son 7-8 aydan beri çalışmalar devam ediyor,
önemli bir noktaya kadar da getirildi. Ancak Taksim’de ’Gezi Parkı’
diye bilinen, Topçu Kışlası diye bilinen yerde bir betonlaşma
olacağı, bu yerlerde AVM yapılacağı veya başka ticari amaçlarla bir
takım yapılaşma olacağı bilgisini edinen yurttaşlarımız, özellikle
iş makinalarıyla 3-4 ağacın yerinden sökülmesi birkaç tanesinin
tahrip edilmesi karşısında, yurtseverliğin gereği olarak ve çok
samimi olarak söylüyorum, içlerinde çok iyi tanıdığımız, çok iyi
ilişkide olduğumuz, tek ortak paydası insan ve çevre olan insanlar
bir eylem başlattılar. Bu eylemler meşrudur, doğrudur ve haklıdır.
İçlerinde bir sayın milletvekilimizin de olduğunu biliyorum. Sırrı
Önder arkadaşımız da öncelikle bu olayın başında tepkilerini ortaya
koymuşlardır. Fakat maalesef orada gösterilen bu haklı talepler
karşı şu veya bu sebeple emniyet güçlerimizin gaz kullanmaya
başlaması olayları çığırından çıkarmıştır" ifadelerini
kullandı.
"KAFA KARIŞIKLIĞINI GİDERMEK ÜZERE BU KONUDA İYİ BİR
DEĞERLENDİRMEYE İHTİYAÇ VAR"
Arınç, daha önce yaptığı basın toplantısında, mahkemenin "yürütmeyi
durdurma" kararını olumlu karşıladığını ifade ettiğini hatırlattı.
Yapılan bazı açıklamaların kafaları iyice karıştırdığını belirten
Arınç, "AVM olacak mı, olmayacak mı? Betonlaşma olacak mı,
olmayacak mı? Taksim Gezi Parkı’ndaki yeşil alanlar tamamen ortadan
kalkacak mı, kalkmayacak mı? Aksini söyleyenler de var. ’Bundan
daha fazlasını elbette dikeceğiz, biz çevreye duyarlıyız, orman
demek bizim işimiz diyen’ bakanlarımız, belediye başkanlarımız var.
Ama halkımızın kafa karışıklığını gidermek üzere bu konuda iyi bir
bilgilendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum" dedi.
"İLK EYLEMLERİ BAŞLATANLARI DA DİNLEYECEĞİM"
Dava açan, dernek yetkilileriyle bugün ya da yarın görüşeceğini
bildiren Arınç, "Yine bu konuda ilk eylemleri başlatan
arkadaşlardan talep olursa onların da olaylara hangi gözle
baktıklarını dinleme imkanı bulacağım. O ayrı bir meseledir yani
oraya ne yapılacağı konusunda, ağaçların kesilip kesilmeyeceği veya
çevre duyarlılığının ihlal edilip edilmeyeceği konusunda bir
itiraz, bir şikayet, bir endişe var. Bunları gidermek zorundayız.
Taksim Gezi Parkı’yla ve oradaki şikayetlerle ilgili yeni gelecek
kanun içerisinde bazı maddeler var veya aynı kapsamdaysa buna
kesinlikle rıza göstermeyeceğimizi bilmenizi isterim. Peşinen,
kategorik olarak karşı çıkmayalım, ama bize düşen ’bu kanun ne
getiriyor, ne getirmiyor’ sadece Meclis’i değil kamuoyunu
aydınlatma görevidir" değerlendirmesinde bulundu.
"Şehirler elbette hepimizin gözdeleridir" diyen Arınç, şunları
kaydetti:
"Şehirlerimiz konusunda hepimiz bir şeyler söyleyebiliriz. Ama bir
kente yapılacak bir inşaat veya bir kentte yapılacak bir faaliyet
konusunda herhalde yerel yöneticilerin, belediye başkanları da
belediye meclisi de olsa, bu konuyla ilgili STK’ların çok daha
fazla söz söyleme hakkı vardır. Çünkü karar alma mercileri
onlardır, kurullar vardır, Kültür Bakanlığı’na bağlı kurumlar
vardır. Onların bu konudaki ikazları dikkate almak gerekiyor. Bu
olaylar bize şunu hatırlattı; bu konularda çok daha hassas
olmalıyız, dikkatli olmalıyız ve kamuoyunun duyarlılıklarını peşin
hükümle değil doğru, makul, haklı bularak tartışmalı ve
görüşmeliyiz."
"OLAYLARA SOĞUKKANLI BAKMALIYIZ"
"Açıklamanızda öz eleştiri yapabileceğinizi söylediniz. Bu olaylar
sonucunda siz hükümet olarak nasıl bir özeleştiri yaparsınız?"
sorusuna ise Arınç, "Hükümet ülkeyi yönetiyor. Bu dünyanın bütün
demokratik ülkelerinde böyledir ve hükümetimizde ortak sorumluluk
esastır. Biz ülkeyi yönetirken yanlış da yapabiliriz, fazla da
yapabiliriz, eksik de yapabiliriz. Bizim yaptığımız her şeyin bir
yargısal denetimi vardır ve eğer istenmeyen olaylar olursa veya
yanlış işlerimizin karşılığını düşünmek gerekirse, buna idari
yargıda hizmet kusuru derler. Hizmet kusuru da izlemiş olabiliriz.
Bunu bize hatırlatacak olan insanlara peşin, ret gözüyle de
bakmayız. Benim demokrasi anlayışım bu. Dolayısıyla yargısal
denetimle, kamuoyunun denetimiyle ayakta durmaya çalışan bir
hükümetin yapacağı şey, olaylara soğukkanlı bakmak, kamuoyunun
duyarlılıklarını paylaşmak ve demokrasinin iki önemli koşulu var:
Çoğulculuk ve katılımcılık. Bunları inkar etmeden, herkesin, 76
milyonun karar alma mekanizmalarındaki konumunu, söyledikleri
sözlerin özgül ağırlığını bilerek hareket etmek mecburiyetindeyiz.
Olaylar başladığında meseleye çok daha net bakabilseydik, bunu bir
çevre duyarlılığı olarak görmek ve kabul etmek durumunda kalırdık
ama o sırda belki bir aşırı güç gösterimiyle olaylar çizgisinden
kaçmış ve bugün maalesef hiçbirimizin tasvip etmediği bir noktaya
gelmiştir" cevabını verdi.
"BUGÜN ÇÖZÜM SÜRECİ İÇERİSİNDE DEVASA BİR MESELEYLE KARŞI
KARŞIYAYIZ"
Taksim’de gezi parkındaki üç ağacın kesilmesiyle böyle bir olayın
hedefinden sapmasına değil bugün çözüm süreci içerisinde devasa bir
meseleyle karşı karşıya olunduğuna üzüldüğünü belirten Arınç,
"Hamdolsun ki bugüne kadar çözüm süreci başarıyla devam ediyor.
Sonuç olarak karşımızda 30-35 yıldır her şeyimizi mahveden bir
terör sorununu çözebilecek ve sona erdirecekse bundan daha büyük
bir başarı düşünülemez. Türkiye ekonomide en büyük göstergelere
kavuşmuşsa, ülkemiz zenginleşiyorsa, temel hedefimiz bunu 2023’te
daha da büyütmekse bizim bunların üzerinde odaklanmamız lazım...
Elbette burada kamu görevlilerinin kademe kademe veya farklı farklı
yanlış anlamaları, yanlış hareket etmeleri söz konusu olabilir.
Bunu hükümetimiz içerisinde ilgili bakanlarımızla görüşürüz,
bürokratlar içerisinde de görevli olanları yaptıkları görevde
sınırı aşıp aşmadığı konusunda da elbette sadece eleştiri değil bir
soruşturma da başlatabiliriz. Yani bir hükümetin bir olaydan dolayı
kendisini sorumlu tutması olağan değildir. Bu hükümetin zafiyetini
gösterir ama açık yüreklilikle söylüyorum; sadece bu olayda değil
başka olaylarda da yanlışlıklar yapabiliriz, yapmış olabiliriz,
bundan sonra da yapacak olabiliriz. Bize düşen görev, hükümetimizin
ülkemizi en iyi şekilde yönetmesidir" ifadelerini kullandı.
(İHA)