Evren yalan mı söyledi?
Abone olEvren'in "nü" tabloları konusundaki sözleri Hakan'ın dikkatini çekti. Evren tabloyla ilgili yalan mı söylüyor?
İşte Ahmet Hakan'ın köşe yazısı...
----------
İlhan Abi! Ne olur yalan olduğunu söyle
KENAN Evren’in "Genç Bakış" programında sergilediği sahne
performansı, herkes gibi beni de etkiledi...
Mesela...
"Emel Sayın gibi bir kadını kim istemez" dedikten sonra eklediği
"Ama ben devlet başkanıydım, bana yakışmazdı" cümlesi beni de
resmen kopardı!
Mesela...
En karmaşık ve tartışmalı konuları bile, bir "kahvehane bilgesi"
edasıyla alabildiğine basitleştirebilmesi, ardından da raconu
kesmesi beni de hasta etti.
Ancak...
Bunların hiçbiri Evren Paşa’nın İlhan Selçuk ile ilgili anlattığı
anekdot kadar etkileyici değildi.
Nedense...
Paşa’nın Fethullah Gülen eleştirilerine dört elle sarılan
matbuatımız, İlhan Selçuk ile ilgili ilginç anekdotu es geçti.
Gözden mi kaçtı?
Yoksa Hasan Cemal’in akıbetine uğramaktan mı korkuldu?
Bilemiyorum...
Ama bence üzerinde durulması gereken bir mevzuydu.
Efendim, konu şudur:
Evren Paşamız, devri iktidarlarında...
Yani bu kadar "şeker" olmadıkları dönemlerde...
Ankara’da düzenlenen bir "bienal"e katılmışlardı.
Sergiyi dolaşırken birden Polonyalı "terbiyesiz" bir ressamın
yaptığı "ayıp mı ayıp" bir tabloyla karşılaşmasınlar mı?
Epey "münasebetsiz" bir "münasebet"i resmeden tablo karşısında alı
al moru mor olan Paşa’mız, "Behey gafiller! Bu da ne demek oluyor?
Tiz bu rezalete son verile!" diye haykırmışlardı.
Etraftakiler hemen atılmışlar, tabloyu yerinden kaldırmışlar, doğan
boşluğa da bir "necefli maşrapa" resmi asmışlardı.
Bir tür erken dönem "tükürürüm böyle sanatın içine" vakıası olarak
kabul etmemiz gereken bu girişim, sanat ve basın camiasında birkaç
küçük mırın kırın dışında büyük bir tepkiye yol açamamıştı.
Dedik ya... Devir "istibdat" devriydi.
"Genç Bakış" programında bir genç kızımız, Paşamıza işte bu olayı
anımsattı ve ardından da sorusunu patlattı:
"Vaktiyle müstehcen olduğu gerekçesiyle bir resmi sergiden
kaldırtmıştınız; ama şimdi siz Marmaris’te ’nü’ resimler
çiziyorsunuz. Ortada bir çelişki yok mu?"
Paşamız, önce soruyu soran genç kızımıza dönerek şöyle dedi:
"Ah be kızım! Sen o resmi görseydin utancından nereye saklanacağını
bilemezdin."
Ardından da olayın İlhan Selçuk ile ilgili bölümünü başladı
anlatmaya...
"Bakın size bir olay anlatayım: Cumhuriyet Gazetesi’nde İlhan
Selçuk, bu olay nedeniyle beni ’Paşa resimden ne anlar’ diye
eleştirmişti. Ben o eleştirinin çıktığı gün İstanbul’da Harbiye
Orduevi’ndeydim. ’Çağırın bana İlhan Selçuk’u’ dedim. Çağırdılar,
geldi. Baktım karşımda oturuyor. Başıma neyin geleceğini bildiğim
için o rezil tablonun fotoğrafını çektirmiştim. Fotoğrafı çıkardım
ve İlhan Selçuk’a uzattım... Dedim ki: ’Bak bakalım İlhan Selçuk.
Sen olsan bu resmi oradan kaldırmaz mıydın?’ İlhan Selçuk resme
baktı, ardından da ’Paşam ben resmin böyle olduğunu bilmiyordum.
Kusura bakmayın. Siz haklıymışsınız’ dedi."
İşte bu "anekdot" beni müthiş etkiledi.
Ekran başında "Hayır, olamaz, böyle olmamıştır" diye
sayıkladım.
Ama bir yandan da "Acaba" filan diyerek uğursuz kuşkunun pençesine
düştüm.
Bu nedenle buradan bütün içtenliğimle İlhan Abi’ye
yalvarmaktayım:
İlhan Abi ne olur konuşun.
Gerçekten böyle mi oldu?
Gerçekten 12 Eylül’e karşı gösterdiğiniz dirençle kalbimizde taht
kuran siz, Harbiye Orduevi’nde "Haklıymışsınız Paşam" diye bir
yanıt verdiniz mi?
Siz ki Ziverbey’de işkence sınavından alnınızın akıyla çıkmışsınız,
Harbiye Orduevi’nde mi döküldünüz?
Ne olur "Paşa yalan söylüyor" deyin.
Hadi diyelim ki "Yalan söylüyor" tarzı bir çıkışı "nezakete aykırı"
buldunuz.
O zaman "Paşa doğru hatırlamıyor" deseniz de kabulümüzdür.
Yeter ki susmayın, ne olur bir şeyler söyleyin.