Evet aldattım %52
Abone olAldatmanın sadece erkeklerin tekelinde olduğunu inananlara parmak ısırtan sonuçlar...
Elele?nin mahmure.com?la yaptığı anketten sarsıcı bir sonuç
çıktı. Ankete katılan 7 bin kadının yüzde 52?si eşini ya da
sevgilisini aldattığını itiraf etti. İşte aldatmanın evliliğin
renklerinden biri kabul edildiği bugünlerde, olayın sadece
erkeklerin tekelinde olduğunu inananlara parmak ısırtan
sonuçlar...
Okuduğum bir kitaptan "-mış" gibi yapmanın kadınsılık kavramıyla
yakından bağlantılı olduğunu ve hatta erkek kültürünün kadınlara
öğrettiği bir şey olduğunu hatırlıyorum. Seviyormuş veya cesurmuş
gibi yaparken, gerçekten sevgi ve cesaretin varlığını fark
edebiliriz. Dürüstlük, her zaman doğruyu söylemek değildir, biraz
da kime-neyi söyleyeceğimizi bilmektir.
Aynı kitaptan öğrendiğim başka şeyler de var: Mahremiyet bir
insanlık hakkıdır ve doğru ya da yanlış kendimize ayırdığımız
duygusal ve fiziksel alanla ilgili denetim hakkını da içerir.
Mahremiyet hakkı, bedenimizi ve onunla ilgili kararları
başkalarının müdahalesinden, onların istenmeyen denetimlerinden
koruma hakkını da kapsar. Büyüdükçe sansürsüz benliklerimizi
dizginlemeyi ve neyin kime, ne zaman söylenmesi gerektiği konusunda
düşünceli ve bilgiye dayanan seçimler yapmayı öğreniriz. Bilgi güç
ise; gizli kapaklı bilgi, gücün karesidir. Üstelik, prestij
sağlayan görevlerden ya da dünya çapında etkili uygulamalardan
geleneksel olarak dışlanmış bulunan kadınlar için sır tutmak,
bildikleri tek güçtür. Ve asıl sorun kiminle yatıldığından çok,
kime yalan söylendiğidir.
"Erkek yemeğini evde yediği sürece, iştahının nereden geldiği hiç
önemli değildir" özdeyişini yaşam felsefesi haline getiren kadınlar
yanımızda-yöremizdeler. Ancak tek eşliliğe insanlardan daha yatkın
pek çok memeli türünün olduğunu da biliyoruz. Tıpkı hiçbir şeyi
güvence altına alamayacağımızı bildiğimiz zaman, o şeye daha kolay
ulaştığımız gibi; tek eşliliğin de ancak bu tür garantici
yaklaşımlardan uzak kaldığı sürece mümkün olabileceğini düşünmeye
başlamamızın vakti çoktan gelmedi mi?
Korku, kadınların en büyük düşmanı. Üstelik korkmak, bize tesadüfen
öğretilmiş bir kavram da değil. Bizi felç etmeye yarar, önemli
işlere adamamız gereken enerjiyi zayıflatır, dikkatimizi dağıtır,
yaratıcılığımızı kısıtlar ve bizi eve kapatır, susturur.
Ama çağımızda korku kadınları sadece eve kapatmakla kalmıyor, artık
evden de çıkarıyor, evin dışına, ilişkinin dışına, hayat
karmaşasının ta içine alıp atıveriyor. Zaten evlilik ne zamandır
kuyruğunda fitil yanan çizgi film kahramanı misali, ortalıkta
dolanıveriyor. Yalanlarla, dolanlarla da olsa; erkekler de kadınlar
da evliliğin devamından yana. Aldatışlar, giderek evliliğin
içindeki "renk"ler olarak algılanıyor. Dünya çapında yapılan
araştırmalar bunu doğrularken; Türkiye?de yaşayan kadınlar da
kendilerinin bu renk cümbüşüne katıldığını itiraf ediyor.
elele