Etyen Mahçupyan Zaman'da daha ne kadar barınır?
Abone olHükümete verdiği destek ile eleştirilerin hedefi olan Zaman yazarı Etyen Mahçupyan neden AK Parti'nin yanında durduğunu anlattı...
Zaman'ın AK Parti yanlısı tek
kalemi olarak kendi sinin yazarlarından da eleştiri alan
Etyen Mahçupyan Habertürk'ten Kübra
Par'a konuştu. AK Parti cemaat savaşında cemaate
yönelttiği eleştiriler ve seçim sonuçları için "halk ihtilali"
diyerek dikkat çeken Mahçupyan, hükümete olan desteğinin
nedenlerini anlattı. Gazetesi Zaman ile ilişkisi konusunda merak
edilenleri yanıtlayan Mahçupyan "Fikirlerimi biliyorlardı,
bir sürprizle karşılaşmıyorlar." dedi.
‘STAR'DA YA DA YENİ ŞAFAK'TA OLSAYDIM
ÇOK DAHA ELEŞTİREL YAZARDIM'
Cemaat ve hükümet arasındaki ilişkinin en gergin olduğu
dönemde Zaman'da gazetenin çizgisine uymayan yazılar yazıyorsunuz.
İçeriden eleştiri alıyor musunuz?
Yayın politikasına uymayan bir yazar her zaman huzursuzluk yaratır
ama orada 13 yıldır yazıyorum. Fikirlerimi biliyorlardı, bir
sürprizle karşılaşmıyorlar.
BEN SOSYOLOJİNİN
TARAFINDAYIM
AK Parti'yi eleştirmekten kaçındığınız
söyleniyor...
Ben sosyolojinin tarafındayım. Ak partiyi denetleyen şey toplumsal
dönüşüm ve sosyolojik yapı. Başka hiçbir parti o toplumsal
dönüşümle bağ kuramıyor. Türkiye'nin geleceğinin daha iyi olmasını
istiyorsak mecburen bunun AK Parti içinde olmasını bekliyoruz.
Örneğin neden insanlar Abdullah Gül diyor da başka bir aday
üretemiyorlar? Çünkü geleceği temsil eden parti AK Parti. Böyle bir
durumda AK Partiye karşıt bir pozisyon aldığınız zaman zaten
marjinalsiniz ve Türkiye siyasetinin dışındasınız. Keşke AK Parti
başka türlü bir parti olsaydı da bir seçim yapabilseydik ama öyle
bir şey yok. Ayrıca benim tüm yazılarımda AK Parti'nin yaptığı
yanlışlar üç beş satır geçer. Onlar veridir. Ama bütün Türkiye
başka şeyler yazmaya doğru gidiyorsa ve ben de bu gazetede bu yönde
yazan tek kişiysem tabii ki diğerini yazarım. Şu anda Star'da ya da
Yeni Şafak'ta olsaydım hükümete karşı çok daha eleştirel yazardım.
Zaman'da yazıyorum ve okuyucuma "öteki tarafa bak" diyorum.
Aydın bulunduğu yere göre fikir değiştirir mi?
Her aydın yazısını kaleme alırken muhatabını düşünmek zorundadır.
İlle de tutarlı bir şekilde aynı şeyleri tekrarlamak uğruna
okuyucumla bağımı koparmak istemem. Bir uçtan öteki uca savrulup
bambaşka şeyler yazmazsınız zaten. Üslup farkı, denge farkı,
ağırlık farkı vesairedir...
O halde sanki Star'da yazıyormuşsunuz gibi AK Parti'yi
eleştirmenizi istesem...
Her şeyden önce bir üslup sorunu var. Başbakan daha kontrollü bir
üslup kullanabilse kendi tabanı başta olmak üzere herkes memnun
olacak. Yargıyla ilişkisinde de çok net bir durum var. HSYK
düzenlemesinin bizzat yargıya müdahale olduğu çok açık. Yasayı
yapanlar bile çok doğru olmadığını söylüyor. Türkiye şartlarında
oldukça uzun süre iktidarda kaldığı için, "ben her şeye hâkimim"
demeyi seviyor ama her şeye hakim değil. Devleti yönetmek
konusundaki zaaflarını itiraf etmek zor geliyor. Kendi yaptığı
reformları bozan işler yapıyor.
"BAŞBAKAN'IN MEDYA PATRONLARINI ARAMASI
ÇOK MASUM"
Ya medya üzerindeki baskı?
O Başbakandır, böyle şeyler söyleyebilir. Bunlar aslında çok masum
şeyler. Bir tane haber görmüş. "Ya böyle şey yapılır mı, biz o
kadar uğraşıyoruz, çıkıp böyle bir haber yapıyorsunuz" falan diyor
mesela...
Buna masum demeniz problemli değil mi?
Araması şık değil ama o telefondan hareketle patronlar adam atmaya
kalkıyorsa bu doğru düzgün bir Başbakanımız olmadığını değil doğru
düzgün bir medyamızın olmadığını gösterir.
"BENİ ELEŞTİRENLERİ
ANLIYORUM"
Seçim sonuçlarını ‘halk devrimi' olarak nitelediniz.
Toplumların manipülasyona açık olma ve yaratılan soyut düşmanlara
inanma potansiyelini nereye koyacağız?
İnsanların aldatmak çok zor ama çatışma dönemlerinde oylarını almak
çok kolay. Bu AK Parti'nin başarısından değil, muhalefetin
beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Muhalefet ortamı ne kadar barışçı
yöne sürüklerse AK Parti'yi o kadar kırılganlaştırır. O zaman AK
Parti yanlış yaptıklarının hesabını halka vermek zorunda kalır.
İnternet ve HSYK düzenlemesi, MİT yasası... Gidişat güven
veriyor mu size?
Evet bunlar demokratik değildi ama bu AK Parti'nin hep yaptığı bir
şey. Maksimalist yaklaşıyor sonra halktan eleştiri gelince geri
adımlar atarak bir yerde duruyor
Bu demokrasi açısından ne kadar sağlıklı bir
durum?
Halk dediğimiz zaman gidip de referandum yapmıyor. Esas olay
Meclis'te oluyor. Özgül ağırlığı yüksek olan bir CHP var. Laik
burjuvaziyi temsil ediyor, Batı dünyasına çok daha yakın bir parti.
Arkasına Kürt desteğini almış BDP de mecliste.
Peki, siz aydın olarak bu yaklaşımı nasıl
benimsiyorsunuz?
AK Parti bir siyasi aktör. Benim yapacağım ilk şey neyi niçin
yaptığını anlamak. Ondan sonra eleştirebilirim. Türkiye'de artık
aydınların yüzde doksan dokuzu kendi beğendiklerini ve
beğenmediklerini söylüyorlar. Bunun hiçbir yararı yok çünkü toplum
bunları zaten biliyor.
ÇANDAR'A "DALKAVUK" YANITI: DUYGUSAL
BİR KARAKTERİ VAR!
Cengiz Çandar sizin için "AK Parti dalkavuğu"
dedi.
Bu saçma bir tartışma. Cengiz Çandar sıradan bir gazeteciliği aşan
entelektüel tarafları olan bir insan ama duygusal bir karakteri
var.
Esasında aydınlar üzerine büyüyen bir tartışma var son
günlerde. Bir taraf halkı anlamamakla, diğer taraf da otoriterleşme
eğilimlerini görmezden gelmekle suçlanıyor...
Aydın diye geçiniyorlarsa önce "niçin böyle oluyor" diye
sormalılar. Bunun cevabını verdikten sonra taraf tutabilir ya da
eleştirebilirler. AK Parti laik kesimin aydınları karşısında doğru
duruş sergileyemedi. Bu insanları irrite ediyor. Bu yüzden beni
eleştirenlerin hislerini anlıyorum ve onlara kızmıyorum.
"TABAN OTORİTERLEŞMEYİ DOĞRU
BULUYOR"
AK Parti'de bir otoriterleşme eğilimi görüyor
musunuz?
Bir sarkaç gibi. Ak Parti yerinin sağlam olduğunu düşünürse
demokrasiye doğru gider. Eğer tehdit altında hissederse
otoriterleşir çünkü otoriterleşmesini doğru ve mantıklı bulan bir
kitle var. AK Parti otoriterleştiği zaman anti-demokratik olmuyor.
Halk bu farkı aydınlardan daha iyi anlıyor. Tehdit olmadığı zaman
otoriter bir Tayyip Erdoğan'a çok karşı çıkıyor ama tehdit varken
"adam haklı" demeye başlıyor.
AK PARTİ DEMOKRAT DEĞİL
ATAERKİL
Otoriterleşme eğilimlerini tehdit algısına dayanarak
meşrulaştırmanız problemli değil mi?
Ben AK Partinin sonradan otoriterleştiğini düşünmüyorum, baştan
beri zihniyet olarak otoriter olduğunu düşünüyorum. AK Parti
demokrat bir parti değil. Aksine ataerkil ve tehdit altındayken
otoriter bir parti. Ama demokratikleşme adımları atıyor. Önümüzdeki
üç seçimi de AK Parti kazanırsa bambaşka bir dünyanın eşiğindeyiz
demektir. Tabandan umutluyum. Otoriter bir Erdoğan kendi tabanını
bile yönetemez.
Muhafazakâr kesimin demokrasi arzusuna güveniniz nereden
geliyor?
20 yıldır gözlemliyorum. TESEV bu anlamda önemli bir zemin.
İçki düzenlemesi, kürtaj, kızlı erkekli öğrenci evleri gibi
laik kesimi korkutan meseleler muhafazakârları ne kadar
endişelendirdi?
Muhafazakâr kesim de bunlardan hoşlanmıyor. AK Parti bir saha
araştırması yaptı ve "Andımızın" kaldırılmasını kendi tabanının pek
onaylamadığı ortaya çıktı çünkü sorun çıkmasını istemiyorlar.
Başbakan Kürtaj meselesine de çok inanıyordu ama anket yaptırdı.
İslami kesimdeki kadınların yüzde altmıştan fazlası yasağa karşı
çıktı. Bir daha hiçbir AK Partili ağzına kürtaj lafını almadı.
Ama bu ülke muhafazakârlardan ibaret değil...
Doğru, laik kesimde böyle bir algı oluştu ki bu haksız bir algı da
değil.. Hele de ki Cumhurbaşkanı olmak isteyen bir insan tüm
Türkiye'ye hitap etmek zorunda. AK Parti'nin burada bir açığı var.
Eğer bu seçimlere çatışma ortamında gitmeseydik AK Parti daha az oy
alırdı.
"PARALEL DEVLET PEK ANLAMLI BİR LAF
DEĞİL"
Peki, paralel devlet iddiasına siz ne
diyorsunuz?
Paralel devlet pek anlamlı bir laf değil ama bu tür klişeler akılda
kalır ve tekrarlanır. Cemaatin yüzde doksanı bu olayları
gazetelerden öğreniyor. Yatay bir ağ var ve onlar gerçek anlamda
hizmetle uğraşıyorlar. Bir de bürokrasi içindeki karmaşık yapılanma
var. İçinde gerçek cemaat üyeleri var, kendini cemaat üyesi gibi
gösterenler var, bir de şu andaki kavgada cemaate yaklaşarak
kariyer yapanlar var. Bunların nerede başlayıp nerede bittiğini
bilmek mümkün değil. Hizipçilerin bunu Cemaat adına mı başka bir
grup adına mı yoksa kendi kariyeri için mi yaptığını bilemiyoruz.
Ayıklamak gerçekten çok zor.
17 ARALIK'TA O ÜÇ DOSYANIN BİR ARAYA
GELMESİ NORMAL DEĞİL
Ya 17 Aralık sürecindeki iddialar?
Birinci dosya eninde sonunda doğru dürüst bir yargılama sürecinden
geçecek ve bakanlar ve çocukları muhakkak yargılanacaklar. O dava
toplumsal vicdanı tatmin edecek şekilde bitmek zorunda. Öte yandan
bu üç dosyanın bir araya getirilmesi normal bir durum değil. Bütün
o tepelerin bekletilip aynı anda ortaya çıkması bir iradenin
olduğunu gösteriyor.
Planlı olduğunu kabul etseniz bile dosyaların içeriği vahim
değil mi? Sağlıklı bir hukuksal süreç yürütülebildi
mi?
Yürütülmedi ama bu bir kavga dönemi. Türkiye'deki muhafazakâr kesim
ve Kürtler esas olarak bu gerçekliğin bütününe baktı. AK Parti'ye
şu anda zımnen destek veriyorlar ama yolsuzluk olduğunu da kabul
ediyorlar.
‘HAŞİM KILIÇ'IN SÖZLERİ ERDOĞAN'A
YARAR'
Haşim Kılıç yargıya sahip çıkmaya ve yargının hareket alanını
genişletmeye çalışıyor. Söylediği doğru, Türkiye'de yargıya zaten
güven yoktu, şimdi daha büyük bir güvensizlik ortamı var. Yargının
siyasi kararlar aldığı söylemi, demokrasinin hakemi olması gereken
yargıyı işlevsizliğe doğru sürüklüyor. Fakat usulen çok yanlış bir
şey yaptı. Tek başına kürsüye çıkıp oraya misafir ettiği insanlara
karşı çok sert bir üslupla, siyaseti belirleyen bir edayla konuştu.
Bu şu anki ortamda siyaset dışı yorumlanmaya müsait değil. Bilerek
yapmış olması lazım. Böyle olunca söyledikleri güme gitmiş oldu.
Yargı siyasallaşmasın diyen adam bizzat kendisini bir tür rakip,
bir tür siyasi aktör haline getirdi. Kimse kızmasın ama çatışma
ortamında bu açıklama da Erdoğan'a yarar.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN