Yıllar önce, Türkiye'nin
internet ile yeni yeni tanıştığı yıllar.
O dönem çalıştığım, yazılarımın
yayınlandığı gazete ilk kez internet sitesi
kurmaya karar verdi.
Ben de "Yeni medya"
üzerine araştırmalar yapmak üzere uluslararası bir gazetecilik
vakfının organizasyona katılmak için bir kaç aylığına gittiğim ve
dünya'nın çeşitli ülkelerinden gazeteciler ve üniversitelerle
toplantılar yaptığı ABD'den yeni dönmüşüm.
Bir de baktım benim yazılar
gazetenin internet sitesinde de aynen
yayınlanıyor.
Hemen gazetenin yöneticisine
gittim.
"Benim anlaşmamda yazılarımın
internette yayınlanması yer almıyor.
Yayınlayamazsınız"
Marazi ve hatta yer yer gıcık bir
tip olduğum için böyle yaptığımı zanetti gazetenin yöneticisi
abim.
"Fatih git işine manyak
mısın. İnternet işte ne önemi var" dedi.
"Çok önemi var.
Hem madem önemli değil niye yayınlıyorsunuz. Önemli bir yer değilse
benim yazımı koymayın gitsin" dedim.
Anlaşamadık.
Konu patrona kadar
aksetti.
Patron çağırdı.
"Oğlum sen
deli misin? Kimse sesini çıkarmıyor. Hatta herkes yayınlansın
istiyor. Senin derdin ne?" dedi.
"Bence bu
çok önemli bir olay ve benim anlaşmamda yer almıyor. Emeğimin
sömürüsüdür. İzin vermiyorum" dedim.
Patron ısrarla
"Yahu ne sömürüsü . Bunun ekonomik bir değeri yok
ki" dedi.
Sonunda patrona
bir teklif sundum.
"O
zaman şöyle yapalım. Siz bana gazeteden maaş vermeyin. İnternetteki
yazılarımın her tıklanması için bana 1 kuruş verin. Başka para
istemem." dedim.
Patron güldü.
"Aç
kalırsın" dedi.
"Bir kaç
sene belki aç kalırım ama bir kaç sene sonra gazeteyi bana vermek
zorunda kalabilirsiniz" dedim.
Patron tabii ki,
bu teklifi kabul etmedi.
Beni de ikna
etti.
Yazılarım
gazetenin internet sitesinde yayınlanmaya başladı.
O gazeteden
ayrılmadan önce bir gün şeytan dürttü bir hesap yaptım.
Eğer o gün patron
teklifimi kabul etseydi ne kadar para alacağımı görmek istedim.
Kabaca bir hesapla maaşım 150 bin TL civarında
olacaktı.
İnternetin
gücü buydu.
Aynı dönemde
bir kaç "Akıllı" gazeteci geleceği gördü ve
internet gazeteciliğine başladılar.
En bilinen öncü
Ufuk Güldemir'di.
Habetürk'ü
kurdu.
Bir internet sitesinin gücü üzerine attığı temellerle bir
televizyon oluşturdu.
Biz de o internet sitesinin temeli üzerine bir
gazete oturttuk.
O temel bugün 2 televizyonu ve gazeteyi
taşıyor.
Bir diğer
akıllı adam Hadi Özışık'tı.
O da İnternethaber'le girdiği bu yolda ilk "İnternet medya
grubunu" kurdu.
Bugün 60 kişiye iş veriyor, milyonlarca dolarlık
bir bütçe ile pek çok gazete ve televizyondan daha ciddi
bir gazetecilik yapıyor.
Etkisi de pek çok gazetenin üzerinde.
Şimdi diyorlar ki,
"İnternet gazeteciliği bitirecek"
Tam aksine.
İnternet
gazeteciliği bitirmiyor, güçlendiriliyor.
Belki bir gün matbaacılığı bitirir ama
gazeteciliği bitirmek bir yana güçlendirir.
Sabah gazetesi
yayın yönetmenliğinden istifa edip 2 yıl işsiz kaldığım süre içinde
sığındığım gazetecilik limanı internet
gazeteciliğiydi.
Bugün de aynı
limana sığınan bir Hasan Cemal var.
İnternet gazeteciliği gazetecilerin geleceğe ilişkin
umududur.
Gazeteciliğin
yaşayacağı en güvenli limandır.