Etik davranmayan magazinciler
Abone olMehmet Barlas, magazin gazeteciliği yapıp da etik kurallarına uymayanlara sitem etti. Barlas, Nuri İyem hakkıda gereksiz ve aşağılayıcı yazı yazan yazarı da eleştirdi.
Mehmet Barlas, magazin gazeteciliğinin gerekli olduğunu fakat sık sık yapılan etik dışı haberlerin insanları olumsuz yönde etkilediğini yazdı. Barlas, Nuri İyem hakkındaki gereksiz ve çirkin bir yazıyıda eleştirdi. Barlas'ın sorusu konuyu şöyle açtı:
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
Magazin gazeteciliği elbet basının vazgeçilmez öğelerinden biri. Dedikodu sütunları da, dünyanın belli başlı bütün gazetelerinde var.
Ama aynı şekilde bazı konuların ve alanların sorumlu ve ciddi gazeteciliğin ilgi alanında tutulması da, kaçınılmaz bir meslek gereğidir. Siyaset, ekonomi, sanat, edebiyat, tarih, sağlık, eğitim gibi alanlar bunlara örnek olarak verilebilir.
Mesela Mısır'ın piramitlerini kazıp firavun mumyalarını çıkartanların tek amaçlarının Nefertiti'nin burnunun uzunluğunu veya Kleopatra'nın göğüs ölçülerini anlamaya çalışmak olduğunu sanmak, tarihi yanılgı olur. Tarihi anlamaya çalışırken bu gibi konular da yan ürün olarak "Tarihi Magazincilik "e ilgi duyanlara konu olur.
Ancak Türk basınında bir süreden beri hemen her uğraş ve her insan, magazin ve hatta dedikodu gazeteciliğinin konusuymuş gibi sunuluyor. Kültürlerine, bilgi birikimlerine, üsluplarına güvendiğim bazı meslektaşlarımın da bu genel eğilime kapılmaları, açıkçası beni şaşırtıyor.
Bu eğilim, toplumun ve insanların birikimlerini, ömürlerini adadıkları mesleklerini hafife almakta.
Örneğin Türk tiyatrosuna hayatını vermiş bir simge isim için "Sen artık yaşlandın, ölsen daha doğru olur" içerikli yazılar okumadık mı? Ercan Arıklı, Türk dergiciliğinde bir dönemi başlatmış, sayısız genç insanı bu alanda yıldızlaştırmıştı. Ama şimdi Ercan Arıklı'nın özel hayatındaki dramlar medyanın sakızı halinde. Bu çizgide, sanattaki başarıları ile dünya çapında değerler olan piyanist Pekineller de, Ercan Arıklı üzerinde sürdürülen dedikodu gazeteciliğine katkı maddesi kılındı. Herhalde "Bu ülkede bilinmek ve başarılı olmak iyi bir şey değil" diye düşünüyorlardır şimdi bu virtüöz kardeşler...
Dün baktım, Nuri İyem hakkındaki bir yazıda da "Zaten hep köylülerin resmini yapardı" diye aşağılayıcı ifade kullanılmış. Bu arada bir dönemde köy romanı yazan edebiyatçılar da toptan benzetilmiş.
Bir köşe yazısında veya bir haberde, hayatlarını bir mesleğe adamış, yol açmış, öncü olmuş insanları yok saymak, aşağılamak ne kadar kolay değil mi bu açıdan?
Zaten artık kimse onun oynadığı oyuna gitmiyor...
Zaten o eskiden şöyleydi, böyleydi... Zaten o cinsel eğilimleri açısından sapkındı...
Birkaç tane böyle cümle kurarak herkesi yaralamak mümkündür.
Ama bir de şu var. Bu tür yazıları ve haberleri yazanlar acaba kendileri öldükten sonra, haklarında kimin ne yazacağını hiç düşünüyorlar mı? Kendi yarattıkları hangi ürün, başkaları tarafından değerlendirilmiş şimdiye kadar? Hangi alanda neyi yaratmışlar ve bu, başkaları tarafından yorumlanmaya değer görülmüş? Toplumda öne çıkan ne varsa ona giydirerek yaşamlarını sürdürenlerden hatırlanan kim var? Mesela Nuri İyem'in tabloları gelecek yüzyılda da kapışılırken, onları hatırlayan olacak mı? Neyse. Ben de bugün başkalarının yaptıklarına takıldım istemeden.
Yazı : Mehmet Barlas
Kaynak :
Magazin gazeteciliği elbet basının vazgeçilmez öğelerinden biri. Dedikodu sütunları da, dünyanın belli başlı bütün gazetelerinde var.
Ama aynı şekilde bazı konuların ve alanların sorumlu ve ciddi gazeteciliğin ilgi alanında tutulması da, kaçınılmaz bir meslek gereğidir. Siyaset, ekonomi, sanat, edebiyat, tarih, sağlık, eğitim gibi alanlar bunlara örnek olarak verilebilir.
Mesela Mısır'ın piramitlerini kazıp firavun mumyalarını çıkartanların tek amaçlarının Nefertiti'nin burnunun uzunluğunu veya Kleopatra'nın göğüs ölçülerini anlamaya çalışmak olduğunu sanmak, tarihi yanılgı olur. Tarihi anlamaya çalışırken bu gibi konular da yan ürün olarak "Tarihi Magazincilik "e ilgi duyanlara konu olur.
Ancak Türk basınında bir süreden beri hemen her uğraş ve her insan, magazin ve hatta dedikodu gazeteciliğinin konusuymuş gibi sunuluyor. Kültürlerine, bilgi birikimlerine, üsluplarına güvendiğim bazı meslektaşlarımın da bu genel eğilime kapılmaları, açıkçası beni şaşırtıyor.
Bu eğilim, toplumun ve insanların birikimlerini, ömürlerini adadıkları mesleklerini hafife almakta.
Örneğin Türk tiyatrosuna hayatını vermiş bir simge isim için "Sen artık yaşlandın, ölsen daha doğru olur" içerikli yazılar okumadık mı? Ercan Arıklı, Türk dergiciliğinde bir dönemi başlatmış, sayısız genç insanı bu alanda yıldızlaştırmıştı. Ama şimdi Ercan Arıklı'nın özel hayatındaki dramlar medyanın sakızı halinde. Bu çizgide, sanattaki başarıları ile dünya çapında değerler olan piyanist Pekineller de, Ercan Arıklı üzerinde sürdürülen dedikodu gazeteciliğine katkı maddesi kılındı. Herhalde "Bu ülkede bilinmek ve başarılı olmak iyi bir şey değil" diye düşünüyorlardır şimdi bu virtüöz kardeşler...
Dün baktım, Nuri İyem hakkındaki bir yazıda da "Zaten hep köylülerin resmini yapardı" diye aşağılayıcı ifade kullanılmış. Bu arada bir dönemde köy romanı yazan edebiyatçılar da toptan benzetilmiş.
Bir köşe yazısında veya bir haberde, hayatlarını bir mesleğe adamış, yol açmış, öncü olmuş insanları yok saymak, aşağılamak ne kadar kolay değil mi bu açıdan?
Zaten artık kimse onun oynadığı oyuna gitmiyor...
Zaten o eskiden şöyleydi, böyleydi... Zaten o cinsel eğilimleri açısından sapkındı...
Birkaç tane böyle cümle kurarak herkesi yaralamak mümkündür.
Ama bir de şu var. Bu tür yazıları ve haberleri yazanlar acaba kendileri öldükten sonra, haklarında kimin ne yazacağını hiç düşünüyorlar mı? Kendi yarattıkları hangi ürün, başkaları tarafından değerlendirilmiş şimdiye kadar? Hangi alanda neyi yaratmışlar ve bu, başkaları tarafından yorumlanmaya değer görülmüş? Toplumda öne çıkan ne varsa ona giydirerek yaşamlarını sürdürenlerden hatırlanan kim var? Mesela Nuri İyem'in tabloları gelecek yüzyılda da kapışılırken, onları hatırlayan olacak mı? Neyse. Ben de bugün başkalarının yaptıklarına takıldım istemeden.