Eşref Bitlis kazasında şok açıklama!
Abone olEşref Bitlis'in şehit düştüğü 1993'teki uçak kazasının raporunu yazan albay 17 yıl sonra suskunluğunu bozdu. Albay'ın ifşaatlarını ses getirecek.
Emekli orgeneral Eşref Bitlis'le ilgili 2 ay sonra kaza
raporunu hazırlayan ekibin içinde bulunan bir emekli
albay vicdanının sesini dinledi ve çarpıcı açıklamalarda
bulundu.
Ankara dışında eşinin de bulunduğu ortamda gerçekleşen görüşmede
emekli albay, kazanın olduğu 1993'te Etimesgut Havaalanı'nda önemli
bir görevde bulunduğunu belirterek şu açıklamaları yaptı...
Sabah Gazetesi'nden Mutla Çölgeçen'e konuşan emekli albaydan can
alıcı satır başlıkları şöyle:
17 YILLIK VİCDAN AZABI: Eşim karşı çıktı,
"Bizi rahat bırakmazlar" dedi. Ama artık bunu
taşımayacağımı anladım. Vicdanen rahatlamak istiyorum. 2 gündür
gözüme uyku girmiyor. 17 yıldır içimde bir yara olarak duruyor.
Hazmedemiyorum artık...
O GÜN UÇUŞ YAPILAMAZDI: 16 Şubat akşamı şiddetli
bir soğuk ve buzlanma vardı, 17 Şubat günü de yoğun bir tipi...
Etimesgut'ta sabah erken saatlerde kalktım, gerekli kontrolleri
yaptım. Meteoroloji ile görüştüm. "Bugün uçuş yapılamaz" raporunu
verdikten sonra dinlenmek için eve gittim. Fakat 4-5 saat sonra şok
haber geldi, "Bitlis Paşa uçak kazasında ölmüş" diye... Dondum
kaldım, inanamadım önce. İlk tepkim, "Allah belalarını versin,
paşayı bile bile ölüme göndermişler" oldu.
'BİZE BİLGİ VERMEDİLER'
ÖZEL İZİN VERİLMİŞ: "Uçuş yapılamaz" uyarımıza rağmen
Jandarma Genel Komutanı için uçak kaldırılıyor, hem de bize bilgi
verilmeden. Sonra öğrendim ilgili komutanın yani Tuğgeneral Armağan
Kuloğlu'nun özel izniyle uçuş izni çıkmış. Hemen üsse geldim, ekibi
aldım, doğruca kazanın olduğu yere gittim.
MANZARA KORKUNÇTU: Kalkıştan tam 7 dakika sonra
düşen Beech Super King Air BE-200 çift motorlu uçakta Bitlis paşa
ile birlikte Emir Subayı Albay Fahir Işık, pilotlar binbaşı Yaşar
Erian, yüzbaşı Tuğrul Sezginler ve teknisyen Astsubay Başçavuş Emin
Öner şehit olmuştu. Manzara ise çok korkunçtu. Bitlis Paşa'mın
kolları bacakları kopmuştu. Diğer personelin durumu da pek farklı
değildi.
KİMSE YAKLAŞMASIN: Kazanın olduğu alana hiç
kimseyi sokmadım. Hatta dönemin ANAP lideri sayın Mesut Yılmaz
güvenlik bariyerinden ileri bir noktaya geçmek istedi, nazikçe geri
çevirdim. İlk etapta olayın siyasi yönü olabileceği hiç aklıma
gelmedi. Teknik açıdan bakıyordum olaya ve tek düşündüğüm şey,
"Bu havada uçuşa nasıl izin verildi" sorusuna
cevap bulmaktı.
'İDARE YÜZDE 40 HATALI'
İDARİ KUSUR BÜYÜKTÜ: Teknik heyetin
çalışması bir ayı aşkın sürdü. Son çalışmayı Genelkurmay
Karargâhı'nda yaptık. Tespitlerimize göre idare yüzde 40 kusurluydu
ve raporu bunun üzerine kurduk. En büyük oran buydu. Sonra diğer
oranları sıraladık. Çok ayrıntılı olmuştu rapor.
KARARGÂHA ÇAĞRILDIM: Raporu yazdıktan 1 veya 1.5
ay sonra Genelkurmay'a davet edildim. Rapor önümüze geldi, baktım
değiştirmişler. İdari kusur oranını neredeyse sıfırlamışlar, yüzde
5'e düşmüş. İtiraz ettim. Ancak masanın karşı tarafında duran 4
general (Bu isimlerden birisi daha sonra kuvvet komutanı oldu) sert
bir ifadeyle "Rapor bu, imzalayın" dediler. Şok
içindeydim.
RÜTBELERİMİ SÖKÜN!: Bu isteğe karşı çıktım. Bunun
bir istek olmadığını "emir" olduğunu söylediler. Yutkundum ve
"Komutanım isterseniz rütbelerimi sökün, ama ben raporu bu
şekilde imzalamam" dedim. Çünkü önüme konan rapor bizim
hazırladığımız rapor değildi, çok ciddi farklılıklar vardı.
"SONUÇ" ve "KARAR" bölümlerini
okudukça hayretim daha da arttı.
'ORGENERAL OLDULAR'
ŞERH KOYMA ŞARTIYLA İMZALADIM:
Karargâhta bulunduğum o süre içinde sert tartışmalar oldu. Üzerimde
artık taşımayacağım kadar psikolojik baskı oluştu. Ben de
"Ancak bir şartla, şerh koyarak imzalarım" dedim
ve raporu o şekilde imzaladım. Eğer rapor değiştirilmemiş olsaydı o
gün birçok komutanın görevden alınması gerekirdi. Ama maalesef o
kişiler bir süre sonra tek tek terfi aldılar, orgeneral bile
oldular. Ve sonuçta rapor değiştirilen son şekliyle dönemin
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş'e arz edildi.