Teksas'ta yaşayan 13 yaşındaki Nicholas Barclay en son arkadaşlarıyla basketbol oynarken 13 Haziran 1994 yılında esrarengiz bir şekilde kayıplara karıştı. Olayın üzerinden geçen 3 yılın ardından Barclay'in ailesi aldıkları bir telefonla sevince boğulmuşlardı. Barclay bulunmuştu. Bir an önce evlatlarına kavuşmak isteyen aile, hemen Barclay'in yanına gitmek istedi ancak onlar için bir engel vardı. Barclay sanılanın aksine Amerika'da değil oknayusun ötesinde bir ülke olan İspanyada'ydı. Bu durum aileyi oldukça şaşırtmıştı. Ancak yine de sevinçlerine engel olmamıştı. Nisholas'ın ablası ve aynı zamanda bir sinema oyuncusu olan Carey Gibson ilk uçakla birlikte İspanya'ya kardeşinin yanına gidiyor. Nicholas Teksas'a döndüğünde çok sessiz ve karakter olarak bir hayli farklıydı. Yakınları bu durumu yaşadığı travmaya bağladı. Ancak gerçek çok daha farklıydı! Aile, Nicolas'a tekrar kavuşmanın sevinciyle beş ay geçirdi. Ta ki yerel bir dedektif durumdan şüphelenip olayı FBI'a anlatana kadar.. FBI, DNA örnekleri ve parmak izi almak için Barclay'nin yaşadığı eve geldi. Sonuçlar ise birkaç hafta sonra açıklandı: İspanya'dan Nicolas Barclay olarak gelen çocuk aslında 23 yaşındaki Fransız Frederic Bourdin'di ve Bourdin yıllardır Interpol tarafından aranıyordu! KİMLİK HIRZISI: FBI, DNA örnekleri ve parmak izi almak için Barclay'nin yaşadığı eve geldi. Sonuçlar ise birkaç hafta sonra açıklandı: İspanya'dan Nicolas Barclay olarak gelen çocuk aslında 23 yaşındaki Fransız Frederic Bourdin'di ve Bourdin yıllardır Interpol tarafından aranıyordu! O, kayıp çocukların hayatlarını çalıyor, sürekli farklı ailelerin yanında refah içinde hayatını yaşıyordu. Bunun için de her şeyi yapabiliyordu. Mesela kahverengi gözleri olmasına rağmen, mavi gözlü Nicolas Barclay'nin yerine geçmek için saçlarını boyatmış ve Barclay'nin sahip olduğu dövmeleri kendi vücuduna da kazıtmıştı. Kahverengi gözleri için de Nicolas'ın ailesini inandıracak bir açıklaması da vardı: Onu kaçıranların gözlerinin rengini değiştirmek için gözlerine bir çözelti damlattıklarını iddia etmişti. Nasıl kaybolduğu hakkında bir soruşturma yürüten FBI'a, üst düzey askerler tarafından kaçırıldığını, işkence ve tecavüze uğradığını söylemişti. Bourdin'in söyledikleri bunlarla sınırlı değildi. Bourdin kendisini kaçıranların İngilizce konuşmasını yasakladıklarını da iddia etti. Aksanı da bu nedenle değişmişti! ŞÜPHELİ EBEVEYNLER: 'Hayat Avcısı', kimliği konuyla ilgilenen FBI görevlisi Nancy Fisher ve özel dedektif Charlie Parker tarafından ortaya çıkarılınca illegal yollarla pasaport almak suçundan altı yıl ceza aldı. Cezasını tamamladıktan sonra 2003'te ABD'den ülkesi Fransa'ya geri döndü. Ama FBI görevlilerinin aklında tek bir soru vardı: Bir aile yabancı birini nasıl olur da çocuğu sanabilir? Görevliler bu soruya tek bir cevap bulabildi: Bir şeyler saklıyor olmalılar. Tüm bunlar 1994'te 13 yaşında kaybolan Nicolas Barclay'nin ailesinin bir ferdi tarafından öldürüldüğü şüphesini doğurdu. Bu teoriyi Frederic Bourdin de destekledi ve Barclay'nin ailesine karşı soruşturma başlatıldı. Fakat delil yetersizliğinden bu dava da sonuçlanamadı. Nicolas Barclay hâlâ kayıp. Ailesi de hâlâ umutla onu bekliyor. Tabii Frederic Bourdin rahat durmadı. Bu kez de 1996'dan beri kayıp olan Leo Balley'nin yerine geçti, fakat yine bir DNA testi aksini kanıtladı. Bourdin gene durmadı: 2005'te Francisco Hernandes-Fernandez adlı bir çocuğun yerine geçti, hatta onun yerine okula bile gitti. Ancak durumunu öğretmeni açığa çıkardı. Tüm bu hayat avcılığının ardından Bourdin evlendi. Şimdi üç çocuk babası. Ve bir daha hiç kimsenin kimliğini çalmayacağını söylüyor. İnanılmaz bir hikayenin kahramanıydı Bourdin. Vukuatları basında yer alınca sinemacılar da peşine düştü. 2010'da The Chameleon (Bukalemun) adıyla sinema uyarlanan Bourdin'in hikayesi daha sonra bir belgesele konu oldu. Hayat Avcısı / The Imposter.