Esra Elönü 'Mahalle cazgırlığı gazetecilik değil!
Abone olSevilay Yükselir'in Gül Huber Köşkü'nü boşaltsın yazısına Esra Elönü çok sert cevap verdi. 'Bunun adı fitneliktir.'
Sevilay Yükselir'in Gül Huber Köşkü'nü
boşaltsın yazısına Esra Elönü "...şımarıkça kalemini beline koyup
mahalle cazgırlığına soyunmanın adı gazetecilik değil fitne
hesabına girmektir." diye yanıt verdi
Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir 5 Şubat günü köşesinde “Huber Köşkü neden boşaltılmıyor?” başlıklı yazısında, "Ne hikmetse elli bin defa gündeme getirilmesi gereken Huber Köşkü'nün hâlâ eski Cumhurbaşkanı tarafından kullanılıyor olması meselesi es geçiliyor. Huber Köşkü'nün bütün giderleri bizlerin ödediği vergilerle karşılanıyor" iddialarını dile getirmişti.
15 günlük bir gecikme ile de olsa, Haber7.com sitesi yazarı Esra Elönü, sert bir yazı ile Yükselir'e yanıt verdi. "Malum yazar" dediği Yükselir'in yazısını yorumlayan Elönü, "Kimse de çıkıp demiyor ki sen kimsin? Kimse de çıkıp demiyor ki zamanında uçağına binmek için türlü takla rötarları yaptığınız , köşkün kapısından girmek için yağ bağladığınız bir dava adamına bunu ne hakla yazıyorsunuz demiyor?" dedi ve ekledi: "...şımarıkça kalemini beline koyup mahalle cazgırlığına soyunmanın adı gazetecilik değil fitne hesabına girmektir." İşte Elönü'nün Siz cüzdanlarınızı boşaltmaya hazır mısınız? diye sorduğu o yazıdan çarpıcı bölümler:
BUGÜN KARŞI KIYIYLA İŞİM YOK
Bugün karşı kıyıyla işim yok. Bugün kendi kıyımızda ayetlerin
sağırı, fitnenin zengini adamlara sözüm. Bugün din kardeşiyle
uzaktan akraba bile olamayacak maval sayacı İslamcılara sözüm.
Bugün ellerindeki fiskeyi kendi kardeşine atıp gül bitmesini umut
eden hasadından emin hasetçilere sözüm. Camia diyoruz, lakin bu
camiada herkes kuyuya atacağı adamın paçasında bekçi.
Demek ki Musa’nın asası bizi nefsimizden ayırmaya yetmemiş, demek
ki kuyularda kaybolan Yusuf’ların ıslıkçı umarsızı olmuşuz. Nerde
rant orda bereket diyen adamların cepleri önünde düğme ilikleyen
kalbi salyalı adamlardan olmuşuz. Ne davası ya? Davaymış. Davayı
cüzdan obezliği zanneden işgüzar birkaç gazetecinin, imitasyon
adamların konforlu basamakları yapacak kadar da sefil olmuşuz.
PARALELE ÖRGÜT VAR AMA ÇOK ŞIMARDIK
Daha önce de yazmıştım, evet paralel hatlarını ayetlere, Müslümanın mahremine çeken bir örgüt var. Bunun aşikarlığı da bizi şımarttı farkında mısınız? Öyle ki kendi kardeşini sırf rantına, süt liman makamına engel gördüğü için haybeden paralel yaftası yapıştıracak kadar şımardık. Şeytanın amatör taktiklerini alma da hevesli, profesyonel Müslüman olmada üşengeciz. Hepsi bu. Zulüm ediyorlar farkında mısınız? Davanla, alakası olmayan adamları koltukla, makamla, köşeyle sıvazlamak, alınterine çamur değdirmemişlere haksızlık değil de nedir? Asla yalnız yürümeyeceksin kabul. Lakin seni yalnızlaştırmak için fitne kalabalığına selam çakan, İslamcı görünümlü modifiye kovboylara ne diyeceksiniz?
SEN KİMSİN? NE HAKLA YAZIYORSUN? SEN CÜZDANINI BOŞALTMAYA HAZIR MISIN?
Önce kendi eteğimizdeki taşları dökmeyelim bir zahmet o taşları
kıralım kıralım ki vefaya, iyi niyete, aynı yolda yürümeye isabet
olmasınlar. Bunları niye yazıyorum. Hemen arşiv yüzücülüğüne
soyunayım. İnternet sitelerinde gezinirken bir yazıya rastladım
yazının başlığı şöyle “ Huber köşkü neden boşaltılmıyor”
işte yazının başından beri kanımıza karışan hadsizlik
rezervasyonuna bağlayacağım nokta bu. Malum yazar soruyor bunu.
Kimse de çıkıp demiyor ki sen kimsin? Kimse de çıkıp demiyor ki
zamanında uçağına binmek için türlü takla rötarları yaptığınız ,
köşkün kapısından girmek için yağ bağladığınız bir dava adamına
bunu ne hakla yazıyorsunuz demiyor? Beni bilen bilir, ne siyaset
malzemesinde ana menü oldum, ne de nabza göre şerbetçi. Bir
haksızlık varsa, ve o haksızlığın kılıcı Gülünden, goncasına kimi
budamaya kalkarsa orada kalkan olurum. Davanın kurucuları arasında
dimdik duran, elini taşın altında eskitmiş, iki yoldaşın niye
çıkmaz sokağı olmaya çalışıyorsunuz? Ayrıca boşalt deme hakkı
nerden geliyor? Siz cüzdanlarınızı boşaltmaya hazır mısınız?
MAHALLE CAZGIRLIĞINA SOYUNMAK
GAZETECİLİK DEĞİLDİR
Kim ne derse desin kimse de kusura bakmasın, bu dava öyle
şişirilmiş, üflediler söndüm repertuarına gark edilecek dava değil.
Siyasetin bittiği yerde vefa başlar. Kaleminiz biz gibi görünüp,
kalbiniz detone olacaksa aradan çekilin. Ve yine kimse kusura
bakmasın, kadim davanın ilkelerine ram olmuş, yıllarca koltuğun
adam ettiklerinden değil o koltukta adamca siyaset yapmış bir adama
bir değil bin Huber, feda olsun diyeceğinize işgüzarlık edip
şımarıkça kalemini beline koyup mahalle cazgırlığına soyunmanın adı
gazetecilik değil fitne hesabına girmektir. Diyeceğim şudur ki
Fitnecilerin vurduğu yerde ne gül biter ne de gonca. Kusura
bakmayın da siz ve sizin gibiler kürek sallarken, deniz çoktan
geçilmiş kıyıya çoktan bayrak dikilmişti. Eyvallah.