ESP'den vazgeçmek mümkün değil
Abone olMercedes'in S600 Coupe modeliyle hayatımıza giren ESP sistemi kısa sürede vazgeçilmez donanımlar listesine girdi. ESP'yle bundan tam on yıl önce tanışmıştık.
Mercedes'in S600 Coupe modeliyle hayatımıza giren ESP sistemi
kısa sürede vazgeçilmez donanımlar listesine girdi
Sıfır otomobil satın almaya karar verdiniz. Fiyat ve boyutlar kadar
güvenlik kriterini de göz önünde bulunduruyorsunuz. ABS, hava
yastıkları anlaşılır da bu ESP’de neyin nesi?
Şimdi bunun için 1000-1500 YTL daha fazla vermeye değer mi? Onun
yerine bir sunroof çok daha fiyakalı olurdu.
İşte bu tip ikilemleri ortadan kaldırmak ve ESP’nin önemini
hafızalara kazımak için minik bir araştırma yaptık.
Uzun şekliyle Elektronik Stabilite Programı, bilinen kısaltılmış
haliyse ESP….Bundan tam on yıl önce tanıştığımız bu teknolojik
ekipmanın kahramanlarıysa Bosch ve Mercedes…
1995 yılında S600 Coupe modelinde standart olarak sunulan bu
sistemi inceleyen otomobil üreticileri kısa süre içinde kendi
ürünlerine taşıdılar. On yıl önce Mercedes’in ancak amiral
modelinde kullanabildiği bu sistem, şimdilerde mini sınıftaki
otomobillerin bile donanım listesi süslüyor.
Gelelim ESP’nin yaratılış öyküsüne…Hikayemiz ‘50’li yılların sonuna
kadar uzanıyor. O zamanki Mercedes şef mühendisi Fritz Narlinger,
tekerleklerin boşa dönmesini engelleyen bir sistemin patentini
almıştı. Ancak o yıllarda bunu gerçekleştirebileceği bir teknoloji
(sensörler, işletim sistemleri) bulunmuyordu. ESP’nin fitili 1978
yılında Mercedes’in ABS sistemini bulması ve bunu otomobillerinde
kullanmaya başlanmasıyla ateşlendi.
Lastiklere müdahale eden ilk elektronik sistem olan ABS kısa sürede
geliştirilerek 1981 yılında çekiş kontrol sistemi adındaki ASR
yaratıldı. ASR sistemi kalkış anında tekerleklerin boşa dönmesini
önlüyordu. Ama hala ESP’nin elektronik düzeneği kurulamamıştı. Bazı
firmalar ESP benzeri çalışan hidrolik ve mekanik sistemler üzerinde
çalışmalarını sürdürüyordu. Bunun sonucunda kilitli diferansiyel
olarak tabir edilen teknolojiler doğdu. Takvim yaprakları 1994
yılını gösterdiğindeyse tamamen elektronik olarak çalışan ilk
stabilite kontrol sistemi ortaya çıktı. İsveç’te buzlu bir göl
üzerinde tanıtılan Mercedes S600 Coupe işte bu hayati güvenlik
ekipmanını taşıyordu. Otomobil dairesel pistte savrulmadan
dönerken, sistemi taşımayan aynı otomobil bir türlü izinde
ilerleyemiyordu. Prömiyerin bir yıl sonrasındaysa ESP sistemi S600
Coupe modelinde standart olarak sunulmaya başlandı. Ardından
Mercedes’in tüm modellerinde yer verildi. Bosch, ESP teknolojisini
diğer markalara da pazarlayarak sistemin tüm dünyada yayılmasını
sağladı. İlk yıllarda 8 kg gibi bir ağırlığa sahip olan ESP’nin
2002 yılında tanıtılan sekizinci jenerasyonunda ağırlık 2.3 kg
kadar düşürüldü.
ESP sistemi temelde tekerleklere yerleştirilen bir kaç adet sensör,
işletim bölümü ve müdahale bölümünden oluşuyor. Sensörler önden
veya arkadan kayma durumundan boş dönen tekerleği tespit ediyor.
Ardından bu bilgiyi sistemin kalbine gönderiyor. İşletim bölümü
kaymanın düzeyini belirleyerek hangi tekerleklere ne miktarda fren
basıncı uygulayacağını belirliyor. Sonra frenlemeyi yapacak üniteye
bu bilgileri gönderip gerekli frenlemenin gerçekleşmesini sağlıyor.
Fren uygulanan tekerlek yere tekrar güç iletmeye başlayarak,
otomobilin izine dönmesini sağlıyor. Yaşam kurtarma konusunda
iddialı olan ESP sistemiyle donatılan Mercedes marka araçlar
geçtiğimiz yıl yüzde 42 oranında daha az kazaya karışmış. Amerikan
Otoyol Güvenlik İdaresi (NHTSA) tarafından 1997-2002 yılları
arasını kapsayan başka bir araştırmaya göreyse; savrulmadan dolayı
yaşanan ölümcül kazalar ESP sayesinde yüzde 30 oranında azalmış.
SUV sınıfındaki kaza oranındaki azalmaysa yüzde 63’lere kadar
yükseliyor.
Kaynak: