Eski ülkücü liderden PKK'ya af çağrısı
Abone olBahçelievler Katliamı'ndan hüküm giymiş eski ülkücü Haluk Kırcı'dan radikal çağrı: Dağdaki PKK'lılar affedilsin!
Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir'e konuşan eski ülkücü
Haluk Kırcı'dan radikal çağrı: Dağdaki PKK'lılar affedilsin...
Dün Sabah'ta Yükselir'e Bahçeliğevler katliamını itiraf eden Haluk
Kırcı bugün de sarsıcı açıklamalar yaptı: Pazarlıkla idamdan
kurtuldum, Dağdaki PKK militanları affedilsin.
İşte Yükselir'in kaleminden o açıklamalar:
Haluk Kırcı sadece geçmişe değil, günümüzdeki sorunlara dair de
çarpıcı tespitler yapıyor. Özellikle PKK terörü, ülkücü gençlerin
bu konuya bakışı ve de zaman zaman gündeme gelen af meselesine
bakış açısı hayli konuşulacak, tartışılacak gibi...
İçerdeyken ülke gündemini takip ediyor
muydunuz?
Her gün... Her olayı.
ÜLKÜCÜLER EMPATİ YAPSIN
Peki ne düşünüyorsunuz mesela demokratik
açılımla ilgili olarak?
Geç bile kalındı bence.
Ama maalesef istenen neticeler alınmadı. Çünkü, dışarıdan PKK'yı
yöneten güçler buna asla müsaade etmez.
Camianız açılıma şiddetle karşı çıkıyor ama...
Karşı olanlara şunu söyleyeyim ben; "İstense de
istenmese de netice oraya gidecek zaten!" Ülkücü gençlere
söyleyeceğim tek bir şey var. Empati yapsınlar... İnsanlar neden
ayrımcılığa tabi tutulsun? Annesinin dilini biliyorsa konuşacak!
"Ben bazı şeyleri devlette göremiyorum. Devlet bana bunları
göstersin" demek her vatandaşın hakkı değil midir? 15 milyon insana
toplu katliam mı yapacağız? Ya da süreceğimiz bir yer mi var? Bu
insanlara hadi bu ülkeden gidin mi diyeceğiz? Yapacağımız en iyi
şey aklını kullanmak. Akıldan başka hiçbir çare yok...
Peki dağdaki PKK'lıların affedilmesi meselesi için ne
düşünüyorsunuz?
Eğer kardeşliğimizin devam etmesine yardımcı
olacaksa niye olmasın? Biz bu işe PKK perspektifinden baktığımız
için içinden çıkamıyoruz. Ben de oradan baksam ben de derim ki,
"Yok çıkmaz!" Hergün benim kardeşlerimin tabutları geliyor. Bunu
başka nasıl izah edebilirsin? Hepimizi televizyon karşısında
ağlıyoruz. Lanetler yağdırıyoruz. Bunu insanlara nasıl kabul
ettirebilirsiniz? Öncelikle PKK'nın yöneticilerinin buna irade
göstermesi lazım. PKK'lıların kendini yönetenlerden kurtulması
lazım. Bu olmaz ise Türkiye'de hiçbir şey yapılamaz... Barış da
sağlanamaz, sevgi de sağlanamaz. O af da gelmez!
PAZARLIKLA İDAMDAN KURTULDUM
Haluk Kırcı'nın pazarlıkla nasıl darağacından kurtulduğunu okumak
için ikinci sayfaya geçiniz
Bahçelievler Katliamı'ndan hüküm giymiş, ülkücü Haluk Kırcı ile
röportajımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önceki gün, "Evet,
üniversite öğrencisi 7 TİP'liyi ben öldürdüm" diyen Kırcı,
söyleşimizin ikinci ve son gününde de yine gündemi sarsacak
iddialar ortaya atıyor, açıklamalarda bulunuyor. İşte Kırcı'nın
sözleri..
Dediniz ki, darbe öncesi 5 bin insan öldü. Ama 1980
sonrası da çok ölen oldu. Özellikle Güneydoğu'daki yargısız
infazlar... Orada da kod adı Yeşil olan Mahmut Yıldırım ve bazı
insanlar kullanıldı. Siz onu tanıyor musunuz?
Ne Mahmut Yıldırım'ın yüzünü gördüm, ne de bir
yerde oturdum. Hiçbir şekilde tanımam. Sadece bir gün şöyle bir şey
oldu. Abdullah Çatlı, "Yeşil diye biri var tanıyor musun?" dedi.
Yıl 1993 filandı. "Abi tanımıyorum" dedim. "Güya beni öldürecekmiş.
Birileri bana yönlendirmiş. Bir araştır. Elazığlıymış" dedi. Ben de
sağa sola, Elazığlı arkadaşlara sordum. Dediler ki, "Böyle biri
var. Konumu şu. Güneydoğu'da jandarma ile birlikte hareket ediyor."
Bunu dışlamışlar, Ankara'ya gelmiş. Ankara'da da birtakım gençleri
etrafında toplamış onlarla birlikte bir yazıhanesi var orada oturup
kalkıyormuş. Tabii bizim araştırdığımız buydu bir şekilde. Bir gün
Abdullah Çatlı'nın telefonu bendeydi. Telefon çaldı. Baktım,
derinlerden gelen bir ses... "Kimsin" diye sordum" "Ben Mahmut"
dedi. "Hangi Mahmut?" dedim."Yeşil" dedi. Sonra da, sanki orduda
görevliymiş de emekli olacakmış gibi; "Abi söyle reise. Emekli
olunca onun emrine gireceğim. Sein Nehri'nde abdest alanlara büyük
saygım vardır" dedi...
ÇIKAR İLİŞKİLERİNE GİRMEDİ
Ne demek Sein Nehri'nde abdest alan?
ASALA operasyonlarını kastediyor yani. Oysa
Çatlı ASALA operasyonlarının içinde olmadı hiç. Onun yurtdışındaki
operasyonları 1990'dan sonradır. Özellikle Dev-Solcu Dursun Karataş
ile ilgili bir çalışması olduğunu biliyorum. Çünkü bir gün onun
adına şirkete fakslar gelmişti. Tesadüfen gördüm. Adresler,
çizilmiş krokiler, birisinin giriş çıkış saatleri gibi şeylerin
bilgileri vardı. Ben dosyalayıp kendisine teslim etmiştim.
Sormadınız mı nedir bu bilgiler diye?
Mümkün mü? Saygımdan dolayı hiçbir şey
sormuyordum. Kaldı ki, kendisinin de anlatmayacağını zaten
biliyordum. Ama biliyordum, Ankara'da birileri ile çok iyi ilişkisi
olduğunu. Zaten başka türlü de olmaz. İki çocuğunuz okula gidiyor.
Kendiniz aranıyorsunuz. Türkiye'de tanınan bir insansınız. Başka
türlü normal bir hayat yaşama şansı da yoktu bu insanın. Ama Çatlı
kesinlikle yurtiçi operasyonların içinde olmamıştır. Tamamen
yurtdışıydı onun görev alanı.
Reis diyordunuz değil mi?
Evet. Onu da hak eden bir insandı. Maalesef
ülkücü harekette reis enflasyonu vardır. Ama ben onun dışında
kimseye reis demedim.
Neden bu kadar çok seviyorsunuz onu?
Allah rahmet eylesin. Çok düzgün bir adamdı.
Hiçbir zaman kişisel bir çıkar peşinde olmadı. Elinde imkân olduğu
halde çıkar ilişkilerine girmedi. Benim için de özel bir yeri var.
Hayatımı ona borçluyum.
BAHÇELİEVLER KATLİAMI NEDİR? |
Tarihe Bahçelievler Katliamı olarak geçen ve Haluk
Kırcı'nın "Evet ben yaptım" dediği kanlı saldırı, 9 Ekim 1978'de
Ankara Bahçelievler'de gerçekleşti. Ülkücü bir grup, 7 Türkiye İşçi
Partisi (TİP) üyesi genci öldürdü. 15. sokak 56/2 numaralı evde
meydana gelen olayda; Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin,
Latif Can, Osman Nuri Uzunlar, Faruk Erzan ve Salih Gevence can
verdi. Olaydan sonra Haluk Kırcı yakalandı ve 7 kez idama mahkûm
oldu. Bir diğer fail Ercüment Gedikli ise müebbet hapse
çarptırıldı, ancak aflardan yararlanıp tahliye oldu. Katliam emrini
veren Abdullah Çatlı ise Susurluk kazasında öldü. |
SUSURLUK BİR DEVLER SAVAŞIYDI
Nasıl yani?
Benim idam edilmemi Abdullah Çatlı engelledi.
İdam kararım verilmiş, asılmayı bekliyordum. Kenan Evren'in
talimatı ile devletin gizli birimleri ASALA'ya karşı eylem yapmak
için Çatlı ile irtibata geçmişler. O günlerde Türk diplomatları
ASALA tarafından öldürülüyordu. Çatlı bazı şartlar ileri sürmüş. Bu
şartlardan biri de benim idamımın durdurulması imiş. Beni,
Ankara'da Mamak'tan Ulucanlar Cezaevi'ne götürdükleri zaman, idama
gittiğimden emindim. Çok sonra, böyle bir pazarlıkla hayatımın
kurtulduğunu öğrendim. Meğer benim idam edilmemi, Çatlı pazarlık
yaparak engellemiş.
Sadece yurtdışındaki operasyonlar için görevliydi
dediğiniz Çatlı, Susurluk'ta kaza yapan Mercedes'teydi ama...
Bakın çok net söylüyorum size... Susurluk'taki
algı yanlış. Birileri bilerek, kasten o olayı başka mecralara
çekmek istedi. Oysa Susurluk bir devler savaşıydı... Yani, fillerin
tepiştiği, çimlerin ezildiği bir olay!..
Peki kim bu devler?
Devler, Türkiye'de zaman zaman belli kilit
noktalarda oturup, inisiyatif alıp sonradan da işleri ellerine
yüzlerine bulaştıran güvenlik görevlileri...
Kim onlar? İsim verebilir misiniz?
Niye ben isim vereyim ki?.. Türkiye'de bilmeyen
mi var? İsim vermem. Çünkü tanımadığım insanlar hakkında konuşmak
istemem.
Mehmet Ağar ve Mehmet Eymür'ü mü kastediyorsunuz?
Ben isim vermiyorum ama kamuoyu bu isimlerin kim
olduğunu biliyor. 1988 MİT raporuna bakın kimin dev olup olmadığını
anlarsınız. Ben niye insanları karşıma alayım?.. Bundan sonra
huzurlu, normal bir hayat yaşamak istiyorum.
VELİ KÜÇÜK'Ü ASLA GÖRMEDİM
Rapora bakarız ama... Bildiklerinizi
paylaşın bizimle...
Raporda her şey var. Kimin
kimle kavga ettiği belli. Şimdi bakın. Ciddi bir devlette, devlet
adamları gelir, inisiyatif alır ve kendi sistemleri içinde belli
işler yaparlar. Ondan sonra tarihe mal olur ve unutulur gider.
Bizde öyle değil. Bizde inisiyatif alan insanlar bir müddet sonra
birbirlerinin altından çekmeye başlarlar. Birbirleriyle makam,
mevki kavgasına başlarlar. O arada maalesef devletin bütün sırları
ifşa olup gider. Benim anladığım ve idrak edebildiğim kadarıyla
devlerin savaşında Türkiye rezil olmuştur
Emekli general Veli Küçük'ün adı da karışmıştı
Susurluk'a... Çatlı ile ilişkisini biliyor muydunuz?
Abdullah Çatlı'nın, Veli Küçük ile ilişkisini
bilmediğim gibi, "Olabilir, olmaz" da demiyorum. Ben asla ve asla
Veli Küçük'ü görmedim. Hiç de konuşmadım. Telefonla dahi bir
görüşmem olmadı. Yıllar sonra Susurluk meselesi ile gündeme geldi,
adını oradan biliyorum. Ben kitabımda, o mahkeme sürecinde "Bunlar
general diye mi hesap sorulmuyor?" diye yazdım. Bana haber geldi,
"Sana kızıyor" diye. "Kızarsa kızsın" dedim ben de. Size şunu
söyleyeyim yalnız... Çatlı'nın bunlarla para pul ilişkisi filan
yoktu. Öldüğü zaman parası bile yoktu. Bu kadar büyük oynayan bir
adamın çocuklarının kurs parasını arkadaşı verir mi? Ben o kişinin
kim olduğunu bile biliyorum.
ADIMI PİS İŞLERDE KULLANANLAR VAR
Kim?
Eski arkadaşlarımızdan, işi gücü düzgün olan
biri veriyordu. Şimdi benim çocuklarımın da okul parasını arkadaşım
veriyor. Hürriyet, "Kumarhaneler Kralı'nı Haluk Kırcı öldürdü. 17
milyon dolar para almışlardı. Yeşil ile bölüşemediler" diye manşet
attı. Nerede bu paralar? Para varsa 22 senedir ben hapis yatarken
çoluğuma çocuğuma niye arkadaşlarım bakıyor? Biz 7 kardeşiz. Sadece
benim değil, kardeşlerim de dahil hepsinin mallarını toplasınlar, 1
milyon dolar çıkarsa kendi payımı vereceğim Sevilay Hanım. Sizden
özellikle rica ediyorum şunu yazın lütfen.
Neyi Haluk Bey?
1980'den sonra asla elime silah almadım ve eylem
içinde de olmadım. Bakın söylüyorum!.. Benim adımı kullanarak
bazıları tahsilâtçılık yapıyormuş. Pis işler yapıyormuş. Kimse
inanmasın bu tür adamlara. Benim böyle işlerde bezim tarağım
yok!