Eski istihbaratçı paşadan Hakan Fidan bombası
Abone olGenelkurmay Eski İstihbarat Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Pekin'den MİT, Genelkurmay ve Hakan Fidan bombaları...
Ergenekon davasından hapis yatan Genelkurmay İstihbarat
Eski Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne
yönelik eleştirilerini "Asker ve Siyaset" başlıklı kitapta
topladı.
Hapisten çıkması sonrası siyasete atılan ve Vatan Partisi Genel
Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Pekin'den TSK'ya sert
eleştiriler geldi.
"TSK’da değişiklik yapmak çok zor. Daha doğrusu zor geliyor" diyen
Pekin, TSK'nın ortak bir fikir üretemediğini, her dönem göreve
gelen komutana göre hareket edildiğini söyledi.
HAKAN FİDAN'IN İSTİHBARAT HAYALİ
Eski İstihbaratçı Pekin, MİT'in Genelkurmay Elektronik
Sistemler-GES'i bünyesine katması sonrası Genelkurmay'ın
istihbaratının güdük kaldığını ileri sürdü ve ekledi:
"Hakan Fidan'ın Türkiye’de büyük bir istihbarat
çiftliği yaratmak gibi bir projesi vardı."
FÜZE SAVUNMA SİSTEMİNİZ YOKSA...
Al Jazeera'ya konuşan Pekin'in açıklamalarından öne çıkan bölümler
şöyle:
"... Eğer ülkenizin bekasını savunacak bir hava ve füze savunma
sisteminiz yoksa yerde tankınızın, havada uçağınızın olması çok
fazla bir şey ifade etmiyor. Türkiye ilk kez 1991’de Saddam
döneminde füze tehdidini yaşadı. Komşumuz İran’ın, İsrail’in
füzeleri var. Şimdi de Suriye’nin füzeleri yanı başımızda
tehdit. Şu an Suriye’nin 217 tane füzesi, Scud’u var ve
bunlarla İstanbul’u vurabilecek kabiliyette.
NEDEN FÜZE SİSTEMİ YOK!
Yapmamız gerekiyordu, yapamadık. TSK bunu devletten talep etti,
hala da söylüyor. Bunlar her dönemde konuşuldu. Sorun, belki
biraz bizde, SK’da. Çünkü SK’nın önce ne istediğini bilmesi
gerekiyor. Füze savunma sistemine mi yoksa tanka mı helikoptere mi
ihtiyacımız var? Mesela Yunanistan’ın elindeki tankların ilk atımda
vuruş kabiliyetleri çok yüksek. Biz de ona göre tank projesi
yapıyor, parayı oraya harcıyoruz. SK’nın Soğuk Savaş döneminden
kalma, uçağın uçakla karşılanmasına dayalı bir hava savunma sistemi
var. Bu yanlış. Ama asıl Türkiye’de caydırıcılığı sağlayacak olan
sisteme para harcanmadı. Bu konuda tabii SK’nın suçu var.
TSK'NIN HATASI!
Bu bizim biraz düşünce sistemimizden, eğitimimizden kaynaklanıyor.
TSK’nın hatası. Ben Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü yaparken şunu
gördüm: Bize daha evvel Amerikalılar malzemeleri vermiş. Bir kısmı
hibe... Biz istediğimiz silahı değil, onların bize vermek
istediklerini almışız. Ve biz Türkiye’ye hangi silah lazım,
Türkiye’nin savunmasıyla ilgili nasıl sorunlarımız var, bu
konularda biraz cahil kalmışız. Sonra Soğuk Savaş dönemi bitmiş,
cebimizde biraz paramız olmuş. Kendi silahımızı alma olanağı ortaya
çıkmış. Mesela 1996’da rahmetli Doğu Aktulga ve Çevik Bir’in
ortaklaşa hazırladıkları 150 milyar dolarlık bir milli savunma
sanayi planı vardı. Onu gerçekleştiremediler. Hava savunma sistemi
için kendi sanayi sistemlerinizi kuracaksınız. Şimdi cebimizde para
var, alamıyoruz. Birisi roket, birisi başka bir şey istiyor. Ama en
önemli konularda neye ihtiyacımız olduğunu bilmiyoruz. En kötüsü
bu. Amerika’da kullanıcı ve üretici birlikte çalışıyor. Ama bizde
bu tabu gibi...
ABD YAZILIMLARI VERMİYOR
Evet, füze savunma sistemi lazım. Ama bunları Amerika bize satıyor
ve bunların yazılımlarını vermiyor, teknoloji transferi yapmıyor.
Bu füzeleri alıyorsunuz ama bu füzeler her gün, her dakika
geliştiriliyor. Ve bunlara bir mühendislik hizmeti olarak yıllık
bir para ödemek zorundasınız. İkincisi, bunlar ömürlü. 10-15 sene
sonra yenilemelisiniz. Belli zamanlarda bunlar modernize edilir. Bu
işin için de, yazılım olmazsa, gene Amerika’ya ihtiyacınız var.
Dolayısıyla TSK bunu ortak yapma çalışmalarını başlattı. İsrail ile
ortak füze yapacaktık, o proje de yarım kaldı.
TSK MİLLİ DÜŞÜNEMEDİ!
TSK ihtiyaçları konusunda ‘milli’ düşünemedi
Bu durumun sebebi, Türkiye’nin NATO’ya katılması. Biz
Akademi’deyken de, Genelkurmay’dayken de, Soğuk Savaş döneminde de
istihbaratı hep Amerika’dan aldık. Peki Türkiye’nin neye ihtiyacı
var? Neyle karşılaşacak? Milli planlarımız vardı ama o planlar
tamamen savunmaya yönelik. Tüm planlar üç aşağı beş yukarı aynı.
Maalesef bu konuda milli düşünmedik.
ERGENEKON... NEREDE HATA YAPTIK?
Bir defa yeni baştan düşünme olanağı elde ettik. “Nerede
hata yaptık, neler yaptık?” diye sorduk. 2002’de Personel
Başkanı olduğumda, TSK’nın iki konuda sorunu vardı:
toplumla iletişim kopukluğu ve kendi içimizdeki iletişim
sorunları. Astın üstle, üstün astla hemen her rütbede büyük bir
kopukluk vardı. Bunları nasıl önleyebiliriz diye çalıştık.
Ama karar mekanizmalarımız farklı çalışıyor. Herkes komutana karar
verdirmek için hazırlık yapıyor ama her şey komutanın bir sözüne
bağlı. Bu özeleştiriyi yaptık. Bunun dışında TSK içerisinde, pek
çok bu tür olay oldu. İntiharlar, bazı başarısızlıklar var.
Bunların bir kısmı maalesef kapatıldı. 2007’nin Eylül ayında,
istihbarat başkanlığına geldiğimde, bir komutanıma gidip gördüğüm
her şeyi anlattım. ‘Bakın, bütün bunları halının altına
süpürüyoruz. Yarın bir gün bu halı patlayacak, hepimiz bunun
altında kalacağız.’ dedim.
Öngörmek değil ama gerçekten böyle bir şey vardı. Bizim almadığımız
tedbirleri, bazı açıklarımızı ortaya çıkartmak suretiyle maalesef
bizleri “Komutanlara suikast, Ergenekon” gibi çok
kötü şeylere bulaştırdılar. Aslında kendi içimizdekileri
temizleyebilseydik, daha dikkatli olabilseydik ya da bu gördüğümüz
olayları önleyebilseydik veya en azından sadece kendi işimizle
uğraşabilseydik, belki farklı olurdu.
NE YAPILSAYDI?
Mesela 2002’den sonra yapılan komutan konuşmaları var. Her kafadan
bir ses çıkıyordu. Ordu komutanı, kuvvet komutanı, Genelkurmay
Başkanı hepsi farklı bir şey diyor. Bunları yapmamalıydık. 2003 –
2004’te birlikleri dolaştığımda, genç arkadaşların bana
söyledikleri şuydu: “Komutanım, komutanlara söyleyin de bir
kişi konuşsun, hepsi konuşmasın!” Genç subaylar çok
seslilikten rahatsızdı.
Benim gibi özeleştiri yapan çok asker var. Benim gibi çok
arkadaşım var ama aidiyet duygusundan dolayı TSK’ya söz
söyletmiyorlar. Ben de o aidiyeti hissediyorum ama bu, benim
hatalarımız konusunda özeleştiri yapmamı engellemiyor.
TSK'NIN EN BÜYÜK HATASI NEYDİ?
TSK’da bence iki büyük hata var. Biri, SK öncelikle kendi görevine
odaklanmalıydı. İkincisi, TSK’da hiç kimse kendi kafasının
içindekini söylemiyor. Komutanın kafasındakini söylemeye çalışıyor.
Komutanlar değiştikçe, fikirler de değişiyor. Mesela bir durum
muhakemesi hazırlatıyorsunuz, sonuç ‘uygundur’. Komutan değişiyor,
aynı adamlar tekrar aynı durum muhakemesine ‘uygun değildir’ diyor.
Aslında komutanlar da birbirlerine fikirlerini gerçek anlamda
söylemiyor. Sağlıklı, devamlı işleyen bir sistem oluşamıyor.
TSK'NIN İSTİHBARATI GÜDÜK KALDI
Uzun süre MİT müsteşarı korgeneral rütbesinde biriydi. 1992’de
Sönmez Köksal ile bu değişmeye başladı. O sırada MİT Kanunu çıktı
ama SK istihbaratıyla ilgili bir kanun çıkartılmadı ve SK
istihbaratı güdük kaldı. Elinde bir tek GES (Genelkurmay Elektronik
Sistemler) Komutanlığı vardı. 2006’da yeni malzemeler alınmaya
başlandı. Arkasından GES Komutanlığı’yla ilgili birtakım iddialar
ortaya atıldı, şunu, bunu dinliyor diye. Sonuçta Başbakan MİT’e
katılmasına karar verdi. Ve zaten budanmış olan şey iyice
budandı.
GENELKURMAY İSTİHBARATI MİT'TEN ALIYOR
Stratejik istihbaratı MİT’ten alıyoruz. Dışarıdaki ataşelerimizden
alıyoruz. Buradaki yabancı ataşelerle, başka istihbarat
örgütleriyle irtibattayız. İstihbaratın yüzde 80 – 85’i açık kaynak
istihbaratıdır. Yüzde 10’u belki sinyal istihbaratı, yüzde 5’i de
insan istihbaratıdır. En zor ve en gerekli olan, insan
istihbaratıdır. MİT’in de emniyetin de insan kaynağı zayıf. Dinleme
çok basit. İsrail’in sattığı cihazları baz istasyonlarının yanına
koyunca bütün bilgileri alırsınız. Ama bu istihbaratçılık değil.
İstihbaratçılık, muhalifleri dinlemekten çok, olayları önleme
amaçlı ve stratejik olmalı. Böyle bir istihbaratçılık yok
Türkiye’de.
Analiz yeteneğimiz yetersiz. İngiltere’de Amerikalılara ait Joint
Analysis Center diye bir analiz merkezi var. Tüm Avrupa istihbaratı
bilgileri oraya gider. Orada PKK ile ilgili bir birim vardı. O
bölümde benim terörle ilgili iç istihbarata bakan 2.dairemde
çalışandan daha fazla adam vardı. Bölümün başındaki uzmanın
analizlerini biz yapamıyoruz. Maalesef Türkiye’de stratejik, taktik
ve operatif istihbaratın yeterli olduğunu sanmıyorum. Mesela
uydumuz yok. İsrail’in ise bölgede en az 8-10 uydusu var.
HAKAN FİDAN'IN İSTİHBARAT HAYALİ
Uydu ihalesi de yapıldı. Dinleme sistemlerinde de eksiğimiz var.
MİT GES’i aldı. Hakan Fidan’ın Türkiye’de büyük bir
istihbarat çiftliği yaratmak gibi bir projesi vardı. Ama
askeri istihbarat farklı bir şey. Dünyanın her yerinde askeri
istihbarat var. Bir tek Almanya’da BND ile askeri istihbarat
2009’da birleşti. BND’nin karargahında bir tümgeneral var, ona
bağlı 600 – 700 asker çalışıyor. MİT’te şu an 30 asker çalışıyor.
Ortak analiz gerekli. İstihbaratçılar çok fazla bilgi sahibi
olursa, bize karşı kullanabilirler diye bir korku var. O darbeleri
düşününce, haklı da olabilirler, bir şey demiyorum. Kontrol altında
tutulmaya çalışılıyor, çok fazla gelişmiyor. Genelde iç ve dış
istihbaratın ayrı olması gerekirken, ayrı değil. Bizde de mutlaka
ayrılmalı.