Eski Beyaz Saray yetkilisi: Brunson kararı ABD'ye tokat gibi geldi
Abone olEski Beyaz Saray ve Dışişleri yetkilisi Amanda Sloat, papaz Brunson'ın tutukluluğunun devamıyla ilgili “Evanjelikler bastırıyor, normalde Türkiye'nin iç politikasıyla ilgilenmeyen Amerikan kamuoyu davayı yakından takip ediyor. Mahkemenin kararı Amerika'ya tokat gibi geldi.” dedi.
İzmir'de FETÖ'ye destek suçlamasıyla yargılanan Amerikalı rahip
Andrew Craig Brunson için mahkeme tutukluluğunun devamına karar
verdi. ABD'de şok etkisi yaratan karar sonrası iki ülke ilişkeleri
arasında yeniden sert rüzgarlar esiyor.
Habertürk'ten Nalan Koçak, iki ülke ilişkileriyle ilgili merak edilen soruları Brookings Enstitüsü'nün Türkiye uzmanı Amanda Sloat'a sordu. Sloat, Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda müsteşar yardımcılığı yaptı. Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan'dan sorumluydu. Bir diğer görevi de Beyaz Saray'ın Ortadoğu koordinatörüne danışmanlıktı.
“KONGRE İÇİN S400 VE RAHİP BRUNSON EN BÜYÜK İKİ
SORUN”
Bu sorunların içinde sizce hangisi en büyüğü?
Sanırım iki tanesi çok önemli Brunson ve S400. En azından
Kongre'nin perspektifinden böyle. Brunson'ın terör suçlaması
nedeniyle hapiste tutulması Kongre açısından çok büyük mesele.
Başkan Trump konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüştü,
Başkan Yardımcısı Pence ve bazı senatörler meseleyi gündeme
getirdi. S400'e gelince... Kongre'de Türkiye'nin yüzünü Rusya'ya
dönüp dönmediği ya da Türkiye'yi artık güvenilir bir savunma
partneri olarak görüp göremeyeceğimiz konusunda hararetli
tartışamalar yapılıyor. Bence bu iki meselenin kombinasyonu
Kongre'deki tasarıların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yönetim
Türkiye'yle ilişkilerdeki sorunları biliyor ama stratejik öneminin
ve hükümetle iletişimi sürdürmeleri gerektiğinin de farkında.
Brunson neden bu kadar önemli? Yönetim içindeki
Evanjelikler bastırdığı için mi?
Evet. Hristiyan bir
Pastör olması, normalde Türkiye'nin iç meselelerine pek de ilgi
göstermeyen Amerikan kamuoyunun ilgisini çekti. Trump'ın konuyla
ilgili tweetine bakacak olursanız Brunson'ın Hristiyan olduğunu
vurguluyor. Evanjelik gruplar da konu nedeniyle hayli hareketli.
Ayrıca “Türkiye'de 30 yıldır barışçıl bir şekilde yaşayan bir
Amerikan vatandaşı adil olmayan suçlamalarla tutuklandı” fikri de
hakim. Erdoğan'ın “ver imamı al papazı” sözleri de Washington'da
“bir rehine politikası mı yürütülüyor?” sorusunu akıllara
getirdi.
“SENATÖRLERİN ERDOĞAN'I ZİYARETİ SON
ÇABAYDI”
Brunson meselesi, Amerikalılar için, ilişkileri rayına
oturtmak için en önemli koşul diyebilir miyiz?
Bence
Kongre'nin perspektifinden kesinlikle böyle. Biliyorsunuz
Senatörler Lindsey Graham ve Jeanne Shaheen Erdoğan'la görüştüler.
Hem S400 hem Brunson meselesini konuştular, çok açık şekilde
endişelerini dile getirdiler. Görüşmenin ardından “Erdoğan
senatörlerin endişelerini daha önce anlamadığı kadar anladı”
yorumları yapıldı. Fakat mahkeme kararı yüzümüze atılan bir tokat
gibi geldi. Bu nedenle bence Kongre'deki tasarılardan bazılarının
geçmesi için baskı artacaktır. Kongre'nin perspektifinden,
senatörlerin Erdoğan'la görüşmesi sorunu çözmek için son
çabaydı.
“TRUMP GÜÇLÜ LİDERLERİ SEVİYOR, TÜRKİYE'Yİ
ELEŞTİRMİYOR”
Beyaz Saray'la Kongre arasında bir duruş farkı var mı,
özellikle bu meselede?
Evet, sanırım ABD'de şu an 3 düşünce merkezi var. Birincisi Kongre,
az evvel bahsettik. İkincisi de yönetim, Dışişleri ve Pentagon
yani. Bu ikisi Türkiye'nin stratejik öneminin farkında. Ve bir de
Başkan'ın perspektifi var. Putin'le görüşmesini biliyorsunuz. Güçlü
liderleri çok takdir ediyor. Mesela Türkiye'nin iç politikasında
yaşananları hiç eleştirmedi, Brunson hariç. NATO zirvesinde
Erdoğan'la Trump'ın yumruklarını tokuşturduğu iddia edildi. Bu da
“Acaba Brunson meselesi çözüldü mü?” dedikodularına neden oldu.
Sanırım Trump göreve geldiğinde Erdoğan yeni başkanın Obama'nın
yaptığı hatalardan geri döneceğini düşündü. YPG, Gülen, Reza Zarrab
gibi konularda. Ama bunlar olmadı. Trump elçiliği Kudüs'e taşıdı,
Müslüman ülkelerden seyahate yasak getirdi. Ama Erdoğan sert bir
şekilde Trump'ın kendisini eleştirmedi.
Brunson meselesinde gelişme yaşanmazsa, Kongre öncelikle
hangi adımları atar? Türkiye'ye kredi vermesinin kısıtlanmasını
öngören bir yasa çıkarmanın dışında...
Tasarılardan
bazıları halihazırda masada biliyorsunuz. Mesela bunlardan biri şu:
Kongre bir yıl önce Rusya'yla ilgili bir yaptırımı kabul etti. Bu
yaptırım yasasında bir ek madde var, “Eğer bir ülke Rusya'yla ciddi
anlamda savunma işbirliği yaparsa, o durumda ABD yaptırımlarına
maruz kalır” diyor. Kongre açısından Rusya'dan S400 alımı bu
maddenin uygulanmasını tetikler. Yönetimin bu meselede duruşu
şöyle: Türkiye S400'lere fiziksel olarak sahip olmadan bu madde
devreye girmez. Masada olan bir diğer yaptırım da biliyorsunuz
Türkiye'nin F35 konsorsiyumununda yer almasını bloke etmek.
NATO zirvesindeydiniz. İttifak içerisinde Türkiye'nin
S400'leri alması nasıl yankılanıyor?
Çavuşoğlu'nun zirvedeki konuşmasını da dinledim. NATO'nun
Türkiye'nin güvenliğine yeterince katkı yapmamasından ötürü duyulan
hayal kırıklığının altını sık sık çizdi. NATO'yla “Güvenlik
endişelerinizi anlıyoruz ve uygun sistemleri size satmaya hazırız”
diyor. Türkiye elbette bir süredir bu konuda teknoloji transferi ve
iyi bir fiyat istiyordu.
“ABD TÜRKİYE'YE PATRIOT SATMAKTAN MEMNUN
OLUR”
Türkiye ve ABD Patriot'larla ilgili görüşme başlattı.
Ankara S400'lerden vazgeçer mi?
ABD uzun süredir Patriot'ları Ankara'ya satmak istiyor...
Ama Ankara tam aksini söylüyor...
Patriotlar konusunda bir teklif verilmişti, Türkiye o noktada Çin
sistemini almak için görüşmeler yaptı. Daha sonra çekildi. Sanırım
ABD Patriot'ları Türkiye'ye satmaktan çok memnun olur.
Ya Türkiye hem Patriot hem S400 alırsa?
Bu çok iyi bir soru. Kongre'nin elindeki güçlerden biri Türkiye'ye
silah satışını onaylamak ya da durdurmak. Böyle bir şey olursa ne
olur, cevaplanması gereken sorulardan biri.