Eşini öldürene maaş yok
Abone olYargıtay , eşini kasten öldüren bir kadına SSK'dan ölüm aylığı bağlanamayacağına karar verdi. Buna göre eşini kasten öldüren onun maaşınından yararlanamayacak.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, bir kadının SSK'dan aldığı
ölüm aylığı, kocasını kasten öldürdüğü gerekçesiyle kesildi ve
ödenen aylıkların iadesi istendi. Kadın, öldürme olayının kocasının
ağır tahriki nedeniyle meydana geldiğini savunarak, ölüm aylığı
bağlanması ve ödenmeyen aylıkların iadesine karar verilmesi
istemiyle dava açtı. Adana 1. İş Mahkemesi, davayı reddetti. Davacı
kadın, yerel mahkemenin kararını temyiz etti. Temyiz istemini
görüşen Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını
bozdu. Daire bozma gerekçesinde, kişilerin sosyal güvenlik
hakkından yoksun bırakılmamasının sosyal güvenlik hukukunun temel
ilkelerinden olduğu belirtildi. Gerekçede, ''Bu ilke, anayasal
niteliği ve insan yaşamına ilişkin bulunduğu gözetildiğinde hiç
kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesine karşı belirli
bir üstünlük ve uygulama önceliğine sahiptir'' denildi. Davacının
SSK'dan yaşlılık aylığı almakta olan nikahlı eşini maruz kaldığı
ağır tahrik sonucu kasten öldürdüğü kaydedilen gerekçede, Sosyal
Sigortalar Kanunu'nun sigortalının ölümü ile dul kalan kadın eşe
ölüm aylığı bağlanabilmesinin koşulunu, sigortalı ile aralarında
yasal bir evliliğin bulunmasına bağladığı, dul eşe bağlanan ölüm
aylığının devamı için de tekrar evlenmemenin gerekli ve yeterli
olduğu belirtildi. Gerekçede, Türk Medeni Kanunu'nun ''Miras
bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye
teşebbüs edenlerin'' mirastan yoksun bırakılacağını öngören
hükmünün, Sosyal Sigortalar kanunu kapsamında ölüm aylığına hak
kazanmayı önleyici nitelik taşıdığından söz etmenin mümkün olmadığı
kaydedildi. YEREL MAHKEME KARARINDA DİRENDİ Bozma kararından sonra
dosyayı yeniden inceleyen yerel mahkeme, ilk kararında direndi.
Direnme kararında, ''Davacı her ne kadar üzerine atılı suçu ağır
tahrik altında işlemişse de kanunlarca suç sayılan adam öldürme
eylemi sonucu hak elde etmesi, ister Anayasamızdaki sosyal devlet
ilkesine isterse sosyal güvenlik hukukunun genel ilkelerine
dayandırılarak açıklanmaya çalışılsın, yaşam hakkının en temel hak
olması ve hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi
karşısında savunulamaz'' denildi. Sosyal Sigortalar Kanunu'nda hak
sahibi eşin sigortalıyı kasten öldürdüğü durumlarda ölüm aylığı
bağlanıp bağlanamayacağı konusunda yasal bir boşluk bulunduğu
belirtilen kararda, bu boşluk doldurulurken sosyal güvenlik
hukukunun genel ilkelerinin yanında hakkaniyet ve iyi niyet
kurullarının göz önünde bulundurulması gerektiğine işaret edildi.
GENEL KURUL DİRENME KARARINI ONADI Davacının bu kararı da temyiz
etmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na geldi. Hukuk
Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme kararını oyçokluğuyla onadı.
Genel Kurul'un kararında, bu noktada çözümlenmesi gerekenin, aylığa
''hak kazanma'' olgusunun eşini kasten öldüren davacı eş yararına
gerçekleşip gerçekleşmediği hususu olduğu belirtildi. Bu konuda
Sosyal Sigortalar Kanunu'nda ayrı bir düzenleme bulunmadığı ifade
edilen kararda, bu nedenle sorunun çözümünde genel hükümlerden
yararlanılması gerektiği vurgulandı. Türk Medeni Kanunu'nun miras
bırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye
teşebbüs edenlerin mirasçı olamayacakları gibi, ölüme bağlı
herhangi bir hak da edinemeyeceklerini hükme bağladığı anımsatılan
kararda, Emekli Sandığı Kanunu'nun aylık bağlanacak kişiyi kasten
ve haksız yere öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenlere dul ve
yetim aylığı bağlanamayacağını öngördüğü kaydedildi. Kararda, şöyle
devam edildi: ''Türk Medeni Kanunu ve Emekli Sandığı Kanunu'nda
belirtilen hükümler sosyal güvenlik hukuku alanında evrensel hukuk
ilkeleri arasında yer alan ''hiç kimsenin kendi kusurundan
yararlanamayacağı'' ilkesinin gözetilmesini zorunlu kılmakta,
sigortalının kasten öldürülmesi halinde Sosyal Sigortalar
Kanunu'nda öncelikle aranan 'ölüm aylığına hak kazanma' olgusunun
gerçekleşmediği sonucunu ortaya koymaktadır. Aksine düşünce, yasa
koyucunun temel kavramlar yönünden sosyal güvenlik kurumları
arasında farklılık yaratmak istediği sonucunu ortaya koyacaktır ki,
bu durumda buna ilişkin düzenlemeye yasa metninde açıkça yer
verilmiş olması gerekirdi.'' KARŞI OY YAZISINDAN Çoğunluğun
görüşüne katılmayan 9. Hukuk Dairesi Üyesi Mustafa Kıcalıoğlu,
karşı oy yazısında, bu durumda bir kanun boşluğu bulunduğunu
belirterek, kanun koyucunun bu boşluğu bilinçli bıraktığı
düşüncesinin daha doğru olacağını savundu. Ölümün yaşama hakkını
ortadan kaldırdığını, bunun karşılığının ceza hukukunun konusu
olduğunu ifade eden Kıcalıoğlu, ''Sosyal güvenlik hakkı ise
bağımsız bir hukuk alanıdır. İnsanı hedefler, ihtiyaç halindeki
herkesi kapsamalıdır. Kaldı ki davacı, eşini ölüm aylığı almak için
öldürmemiştir. Ağır tahrik altında öldürmüştür. Miras hukuku ve
hukukun genel kurallarının uygulama alanı bulunmamaktadır''
dedi.