Eşcinsel oğlunu silahla taradı!
Abone olO hep 'ailemin sevgili oğluyum derdi' ama Türkiye'de işlenen ilk eşcinsel töre cinayetine kurban gitmişti. Polis katil zanlısını belirledi.
Türkiye'nin ilk eşcinsel namus cinayetine kurban giden
26 yaşındaki Ahmet Yıldız'ın katil şüphelisinin öz babası olduğu
ortaya çıktı.
Ahmet Yıldız (26), kıllı bedenini, yüzündeki sakalı saklamayan,
Türkiye’de "Ayı Grubu" diye adlandırılan eşcinsellerden biriydi. 15
Temmuz 2008’de evinin önünde kurşun yağmuruna tutuldu. Öldürülmeden
dokuz ay önce, Üsküdar Savcılığı’na başvurarak ailesinin onu ölümle
tehdit ettiğini bildirmişti.
CİNAYETTEN SONRA BABA SIR OLDU
Yıldız'ın öldürülmesini araştıran polis, katil zanlısının
cinayetten sonra 'sır' olan öz babası Y. Yıldız olduğunu
belirledi.
Yıldız'ın babasının cinayetten sonra ardında yüklü bir borç bırakıp
Kuzey Irak'a kaçtığı iddia ediliyor.
AİLESİNE EŞCİNSEL OLDUĞUNU
AÇIKLAMIŞTI
Öldürülmeden iki ay önce, Beargi Dergisi’ne bir yazı yazmış,
ailesine eşcinsel olduğunu nasıl itiraf ettiğini ve nasıl tepki
gördüğünü anlatmıştı. Ahmet öldürüldükten sonra, sevgilisi Türk
asıllı Alman vatandaşı İbrahim C., eşcinsel kamuoyunu harekete
geçirdi.
AHMET'İN HİKAYESİ DİĞER
SAYFADA
Ahmet Yıldız, Marmara Üniversitesi Fizik öğretmenliği son
sınıfta okuyor, geçimini öğrencilere ders vererek sağlıyordu.
Öldürüldüğü 15 Temmuz 2008 tarihinden sadece bir gün sonra, son
sınavını verip mezun olacaktı.
Kendisine ölüm pususu kuranlardan habersiz o gün sabahtan akşama
evde ders çalıştı. Almanya’da yaşayan sevgilisi İbrahim C. de vardı
evde. Gece 11’de, "Biraz hava alayım, bir de dondurma
alırım" diyerek evden çıktı ve arabasına biner binmez
kurşun yağmuruna tutuldu. Silah seslerini duyan İbrahim C.
pencereye koştu, Ahmet’in arabasının geri geri gittiğini,
bir eczaneye çarparak durduğunu gördü.
CESEDİNİ ONA VERMEDİLER
Ahmet’i hemen cebinden aradı, cevap yoktu. Aşağı arabanın yanına
koştu, Ahmet ölmüştü. İbrahim ifadesini verdikten sonra, Ahmet’in
bilgisayarını, iki cep telefonunu ve evinin anahtarlarını polise
teslim etti. Üç dört gün sonra Ahmet’in morgda bekleyen cesedini
teslim almak istedi, ancak hiçbir hukuki bağı yoktu onunla,
vermediler.
TEHDİTLERİN CİDDİ OLDUĞUNA HİÇ İNANMADI
İbrahim C., Ahmet’in ailesinden başka kimseyle bir sorunu
olmadığını, ailesinin ölüm tehditleri yüzünden Ahmet’in savcılığa
başvurduğu sırada, kendisinin de şahit olarak imza attığını
söylüyor: "Ailesi, 20 yaşından beri Ahmet’in eşcinsel
olduğundan şüphe ediyordu. Telefonlarını dinliyorlardı.
Hatta annesi bir hacker bulup Ahmet’in bilgisayarının şifresini
bile kırdırmıştı. Ailesi Adana’da yaşıyordu. Önce kız kardeşini
Ahmet’le yaşaması için İstanbul’a gönderdiler. Bir süre sonra
annesi de geldi..."
TELEFONDA BABASINA İTİRAF ETTİ
İş artık öyle bir noktaya gelmişti ki, Ahmet, babasına telefonda
eşcinsel olduğunu itiraf etmişti. İbrahim’e göre, tehditler o
günden sonra başladı: "Bu yüzden ailesiyle sekiz ay hiç görüşmedi.
Ama hep umudu vardı. Ben ailemin sevgili çocuğuyum, bir gün
mutlaka kabul edecekler, diyordu. Tehditlerin korkutmaktan öteye
gidebileceğini hiç aklına getirmedi. Eğer savcılık
Ahmet’in ölüm tehditleri şikayetini ciddiye alsaydı, belki de bugün
hayatta olacaktı..."
TEK GÖRGÜ TANIĞI BİR DİN HOCASI
Öldürüldüğü mahallede tanıyan herkes, "Efendi, kimseye
zararı olmayan biriydi" diye tarif ediyor Ahmet’i.
Vurulduğu gece, tek kurban değildi. Mahallede bir kafe işleten din
hocası Ümmühan Darama da seken kurşunlar nedeniyle ayağından
yaralanmıştı. Olayın en önemli görgü tanığı olan Ümmühan Hanım,
şöyle anlatıyor:
"Ahmet’i mahalleden tanıyordum. Kendi halinde saygılı bir çocuktu.
Mahallede bir kebapçı, olaydan iki gün önce Ahmet’i iki kişinin
sokakta sıkıştırıp tartakladığını söyledi. Cinayetin işlendiği gece
ben kafenin dışında oturuyordum. Birden aralıksız silah sesleri
başladı. Kendimi kafenin içine zor attım. Dışarı baktığımda
siyah renkli bir Mercedes ve sarı renkli bir arabadan ateş
edildiğini gördüm. Ben içeri girdikten sonra da silah sesleri devam
etti. Yaralandığımı ayağımdaki kanları görünce anladım.
Ben imam hatip mezunu bir din hocasıyım. Kimsenin cinsel
hayatı bizi ilgilendirmez. Ben onu cinsel kimliğini bilmeden çok
saygılı bir çocuk olarak tanıdım. Böyle bir ölümü hak
ettiğini düşünmüyorum. Dinimizde hiçbir şey, öldürmekten daha günah
değildir."
Ümmühan Darama, görgü şahidi olarak ifade verip, "Hedef kim olursa
olsun ben de yaralandığım için iş kaybına uğradım, ne olursa olsun
bu işin peşini bırakmayacağım" deyince, polislerden aldığı cevap
"Fazla bulaşma, şükret ki, kafana gelmedi" oldu. "Polisler bana
davacı mısınız, diye soruyorlar. Tabii ki davacıyım, bu sorunun
sorulması bile beni kızdırdı. Bu olayın mutlaka aydınlatılması
gerekir."
GÖRGÜ TANIĞININ KAFESİ İKİNCİ KEZ
KURŞUNLANDI
Ümmühan Darama, hastanedeki 10 günlük tedavisinden sonra, soluğu
savcılıkta aldı ve davaya müdahil olmak istediğini söyledi. Üç gün
sonra, yine bir gece yarısı bu kez onun dükkanı kurşunlandı. Kurşun
izleri hálá camlarda.
Ahmet Yıldız dosyası, şu anda Üsküdar savcılığında "gizli"
ibaresiyle duruyor. Ahmet Yıldız’ın arkadaşlarının tuttuğu, aynı
zamanda Ümmühan Darama’nın da avukatı olan Fırat Söyler, dosyaya
herkesin bakmak istediği için savcının böyle bir karar aldığını
söylüyor: "Ben bile dava dosyasına göz ucuyla bakabildim..."
İNTERNETTE EŞCİNSELLER ONUN İÇİN BLOG KURDU: AHMET IS MY
FAMILY
Başta Ahmet’in sevgilisi İbrahim C. olmak üzere arkadaşları olayın
aydınlatılması için çaba sarfediyor. Alman Parlamentosu’nda 16
milletvekili, Alman hükümetinin cinayetin aydınlatılması için Türk
hükümetine başvurmasını istedi. Uluslararası Af Örgütü de işin
içine girdi. İngiliz ve Alman gazetelerinde Ahmet’in cinayeti konu
edildi. İnternette "Ahmet is my family" blogu kuruldu ve dünyanın
her yerindeki eşcinseller tarafından destek buldu. Bu kampanyaya
öncülük yapan İbrahim C., olayın namus ya da nefret cinayeti, her
neyse, çözülmesi için uğraşacağını söylüyor: "Cinsel kimliğimiz
nedeniyle niçin hukuksal olarak çifte standart görelim. Cinsel
terörün hepsine karşıyım. Bu konunun kapanmaması için elimizden ne
geliyorsa yapacağız."
AHMET’İN ÖLDÜRÜLMEDEN İKİ AY ÖNCE YAZDIĞI SON YAZI
Ben çok soru sorarım. Nedenini araştırırım her olayın. Lise
yıllarında arkadaşlarımın bana taktığı lakaplardan biri
"Nedenahmet"ti hatta. Benden yaşça büyük gay arkadaşlarıma en çok
soru yönelttiğim konular, ebeveynlerine out olduktan (eşcinsel
olduklarını açıkladıktan) sonra onlarla geçirdikleri
süreçlerdir.
Birçok arkadaşımdan ebeveynleriyle yaşadıkları süreci dinledim.
Teorik olarak tecrübeli olduğumu söyleyebilirim. Ve bu
tecrübelerime göre benim ailem, out olunmaması gereken tipte bir
aileydi. Babam doğulu bir Kürt ve annem de yine aynen
doğulu bir Kürt olmasının yanına, İslamiyet’e çok bağlı yaşamayı
tercih etmiş bir annedir çünkü. Küpe takan erkeklere tepki vermek,
kısa etek giyen kadınları namussuz gözüyle görmek gibi marjinal
tepkileri olan bir ailedir. Daha çocuk yaştayken başlayan
cinselliğimi tanıma vakaları sürekli hayatımda oldu. Ve aileme bu
vakalardan dolayı 4 defa yakalandım.
Ailem durumumu çözmek istedi. Sürekli sorular sordu, sıkıştırdılar,
araştırdılar. Öyle bir yere geldik ki söylemek zorunda kaldım.
Söyledim. Babama. Telefonda. Şimdi bile kalp atışımı hızlandıran
bir diyalogdu. Uzun zamandır gay olduğumdan emin olduğunu kardeşime
söyleyen ve öğrenince bana neler neler! yapacağını söyleyen babam,
telefonda şoke olmuştu. Günlerce birbirimizi aramadık. Çünkü 1.
dönem başlamıştı ilişkimizde. Onlar çıkış yolu arıyorlardı.
Oğullarını acilen değiştirmeleri gerekiyordu.
8 ay kadar yüz yüze görüşmedim ailemle. Görüşmeden geçireceğimiz
zamanın onların durumumu kabul etmelerini sağlamasını bekledim. Ama
böyle bir şey olmadı. İnançları, örfleri ve ananeleri, ahlaksal
olayları kendi iç dünyalarında bile tartışmaya izin vermeyen
cinsten korkular oluşturmuştu. En çok sevgiyi koz olarak
kullanmaya çalıştılar. Ailem, her telefon görüşmesinde bir bahane
bulup hemen bir silah doğrultuyordu bana değişmem için. Ya
annem 1 kilo daha kaybetmiş oluyordu, ya da babam hüngür zangır
ağlıyordu.
Bir doktor varmıştı yaşadığım metropolde. Babam gelecekmişti
gidecekmiştik o doktora. Ve beni tedavi edecekti. Hastalıkmıştı gay
olmak! Anlattım onlara. Hastalık değil bu. Gay olmak insanların ela
gözleri olması, siyah saçları olması gibi genlerle taşınan bir
özellikti.
Ben ailemi kazanmak istiyordum. Dostum olarak yaşamımda olmalarını
istiyordum. Ama sanırım vazgeçmek daha doğru. Sanırım yine zamanın
gücüne inanmak zorundayım. Evet, inanıyorum zaman
halledecek. Bir süre daha AİLESİZ kalmayalım. Evet, onur duyuyorum
yalandan kurtulduğum için. Ama söylemekten her zaman
kaçının derim, ailenizin sizi anlamasının zor olacağını
zannediyorsanız.
(Ayı grubunun yayın organı Beargi Dergisi’ne Blackbeary rumuzuyla
yazdığı yazıdan).