Ertuğrul Özkök'ün kızılelması

Yok etmenin bir kaç yöntemi vardır... Son yılların en geçerli tekniği, küreselleşme adı altında yok edilme... Batı bu tekniği sonuna kadar kullanmakta...

İsmail GÜZEL iguzel@nestech.net

Yok etmenin bir kaç yöntemi vardır... Son yılların en geçerli tekniği, küreselleşme adı altında yok edilme... Batı bu tekniği sonuna kadar kullanmakta... Fakir ülkeleri daha fazla sömürüp milletleri aç bırakarak, soykırım yaparak ya da yapana göz yumarak...

En başarılı teknik; yok edilmek istenen milletin örf, adet, kültür ve en önemlisi dini inançlarına yine o milletin kendisini kullanarak, köklü bir yerleşme hareketi içerisine varolan kültür varlıklarını elinden almasını başardığından o millet millet olmaktan çıkar bir takım insan kalabalığı haline dönüşür... Özellikle dini inançla desteklenmeyen, hedefi olmayan, milli bir duygudan uzak yaşayan bu kitleninde, küresel güçler tarafından sürekli sömürüleceği ve ezileceği kaçınılmaz bir gerçektir...

Devam,

Dünyamız küreselleşme adına yavaş yavaş yok edilmek isteniyor... Şeytanın planlarını işleten küresel ülkeler ve dahilindeki yöneticileri dünyamızı yaşanmaz hale getirmek için her türlü planı gerçekleştirme peşinde...

Globalleşme stratejisi milletleri esir almanın başka bir yoludur... Globalleşme yani küreselleşmenin varacağı son nokta; devletler arasında sınırları kaldırıp, maddi manevi tek devlet olmaya varacaktır... Olabilir mi? Çok zor görünüyor. Ama küreselleşme perdesi arkasında fakir devletlerin daha fazla sömürülmesi mümkün olacaktır.

Küreselleşme, kültür emperyalizminin ve sömürünün kılıfıdır... Dünya finans ve siyasi sisteminin bir arada ve tek bir merkezden yönetilip uygulamaya sokulmasıdır...

Küreselleşmenin amacı olan Yeni Dünya Düzeni'nde Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, NATO ve Dünya Kiliseler Birliğinin öncülüğünde Müslüman ülkelere amansız bir savaş başlatılmıştır...

Bu savaşta Avrupa'da ki müslümanların sindirilmesi, Afrika'dan Kafkaslar'a, Çin'den Orta Avrupa'ya kadar olan bölgelerde yaşayan müslümanların imhası hedef alınmakta...

Son günlerde Arakan'da yaşananlar buna açık delildir... Feryatlarını Türk halkından ve devletinden başka ne duyan var ne yardım eden... Zulüm gören ve katledilen Müslüman olunca tüm dünya sesizliğe bürünüyor... Hiç kimse çığlıklarını duymuyor... Halbuki iki budist olaylar sırasında öldürülseydi, Hollywood'da filmi yapılır Oskar'ada aday gösterilip en iyi film dalında ödül verilirdi... Ne yazık ki Arakan'da yaşanan vahşete ve soykırıma kurban edilen müslümanlara Türkiye dışında yardım elini uzatan yardım etmek isteyen sağduyu vicdan sahibi olan başka bir ülke, devlet yok.

Kalkınmakta olan ülkelerde bölünmeler ve çatışmalar desteklenmekte. Zengin ülkeler fakir ülkelere silah satarak daha zengin olurken, fakir ülkeler bu silahlarla savaşarak tükenmektedir...

Kürelleşmeyi yönlendiren, küresel sermaye yöneticileri ve küresel ülkeler başka güçlü ülke görmek istemiyorlar.. Başta Türkiye olmak üzere engel gördükleri bütün ülkelerin bölünmesini istiyorlar... Avrupa Birliğinin en büyük amacı Türkiye'yi parçalamak ya da parçalanmış olduğunu görmek... Çünkü Türkiye'nin varlığı bir çok planlarına engel teşkil etmekte...

Türk milletinin ve devletinin iradesinden sadece batılılar rahatsız değil. Maalesef ülkemizde bu küresel çeteye hizmet eden bir takım kuruluş, medya ve maaşlı çete elemanları var...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta Anadolu'nun Fethi Malazgirt 1071 anma programında konuştu ve şiir okudu..

Okuduğu şiir yakın bir dostum olan Gökbörü Gençosmanoğlu'nun rahmetli babası Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'na ait.

Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, Anadolu başlar, vatan olmaya, Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya, En güzel marşını vurmadan mehter, Ya Allah Bismillah Allahuekber...

Hürriyet gazetesinin "Şansölyesi" şiirde geçen "Kızılelma" sözünden rahatsız olmuş ki rahatsızlığını köşesine taşıyarak dile getirmiş...

Türk medya tarihine Almanların operasyonel adamı olarak geçen, Müslüman Türklerin herşeyinden rahatsız olduğu gibi Kızılelmasından da rahatsız olan, cenazesinin bile kiliseden kalkmasını arzulayan, "ben çok orjinalim" deme adına her türlü marjinal söylem ve tavırlarıyla bilinen dünyanın en büyük beyaz Türk'ü. O çok sevdiği Almanlar adına 28 Şubat'ta başrol kapan, inançlı Türk halkını attığı gazete manşetleriyle aşağılayan, dönemin hükümetine dönemin askerleri tarafından darbe yapmaları adına cesaret veren Alman damgalı koşer, artık son demlerini yaşıyor...