Ertuğrul Özkök’ü yerden yere vurdu
Abone olEtyen Mahçupyan'ın başlattığı "Ertuğrul Özkök tartışması"na Zaman Yazarı Türköne de çok sert bir yazıyla katıldı.
Elindeki kalemi bir kadife parçası gibi kullanıp askerin
postalını parlatıp sonra parlattıkları postalda gördükleri
akislerine hayran oluyorlar… Özkök'ü okurken elinizin vıcık vıcık
olduğunu hissedersiniz… O kadar komploya-kana bulaşmış ve varlık
sebebi güce hizmet etmek olan bir kalemin var olma biçimi bu…
Hizmet ettiği güç tarih olunca geriye bu kalemin bukalemun gibi
yeni bir kalıba dökülmesi kalır…
Bu ağır nitelemeler Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne’ye ait.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök için “Merkezin eskimiş
safraları” diyen Etyen Mahçupyan’ın başlattığı tartışmaya “Beyaz
aydınların düşüşü” yazısıyla katılan Türköne’nin değerlendirmeleri
çok tartışma yaratacak.
”Etyen Mahçupyan'ın başlattığı tartışma ilham verici ve yol
gösterici. Birilerinin ipliğini pazara çıkartıyor” diyen Türköne
yazısında şunları söylüyor:
Bu safraların talihsizliği, çok düşük profile sahip güç sahiplerine
hizmet etmekti. Kaba gücü meşrulaştırmak zordur. Böyle zorlu ve
ahlâk dışı bir görevi üstlenenlerin, peşinen bir yığın ahlâkî zaafa
sahip olmanın yanında birçok meslekî deformasyonun cenderesinden de
geçmesi gerekir. Boyacı çocukları gözünüzün önüne getirin. Elindeki
kalemi bir kadife parçası gibi kullanıp askerin postalını
parlatıyorlar. Sonra ayna gibi parlattıkları postalda gördükleri
akislerine hayran oluyorlar. Yıllar boyu postaldaki aksine hayran
olan bu adamların kibirli kibirli ortalıkta dolaşmasını seyretmedik
mi?
Etyen Mahçupyan'ın kaleminden çıkan bir köşe yazısı ile Ertuğrul
Özkök'ünkini karşılaştırın. Mahçupyan sağa sola yalpalamadan,
muradını sağlam bir muhakeme ile anlatır. Katılırsınız veya
katılmazsınız. Özkök'ü okurken katılmak veya katılmamak gibi bir
şansınız yoktur. Okurken önce elinizin vıcık vıcık olduğunu
hissedersiniz. Hem bir şey söylemekte, hem de söylememektedir.
Söylediklerine itiraz edemezsiniz, çünkü 'ancak'lar ve 'ama'larla
itirazlarınız da karşılanır. O kadar komploya-kana bulaşmış ve
varlık sebebi güce hizmet etmek olan bir kalemin var olma biçimidir
bu. Hizmet ettiği güç tarih olunca geriye bu kalemin bukalemun gibi
yeni bir kalıba dökülmesi kalır. Ama safralar, adı üzerinde
safradır. Ağır gelince atılır.
Bu kalemlerin ortak özelliği fikirlerine değil, dayandığı yere
güvenmektir. Okuyanlar onları zaten bir yerin temsilcisi olarak
okudukları için onlar da rahatça birinci tekil şahısla yazarlar.
Okuyucu onların analizlerini ve yorumlarını değil ne düşündüğünü
merak ettiği için okumaktadır. Elbette onların değil.
'Beyaz Türk' tabiri, bu zümrenin kibrinin ve görgüsüzlüğünün bir
alameti oldu. Toplumumuzda aristokratik gelenekler yok. Kendisine
'Beyaz Türk' diyenlerin tamamı sonradan görme orta sınıf takımı. Bu
takım bir yandan kendilerine bir toplumsal taban bulmak, öbür
taraftan postal parlatıcısı rolünden sıyrılmak için kendi şehir
efsanelerini üretmeye giriştiler. Güç ve iktidar sahiplerinin
devşirdiği kalemlerin üstünlük iddiası, ancak
ağızlarını-burunlarını silerken yüzlerine bulaşan boya karasını
postalın aksinde fark edemedikleri için ileri sürülür. Ellerindeki
komplo ve kan bulaşığı olmasa komik görünürler