Ertuğrul Özkök'ten ince mesaj
Abone olDün, kendisini arayan üst düzey bir AK Parti yetkilisi ile arasında geçen konuşmayı köşesine taşıyan Ertuğrul Özkök, bugünkü yazısında siyasiler ince mesajlar verdi.
"Bütün yayın organlarını ‘parti gazetesi’ gibi görmek
isteyenlere anlatacak çok çarpıcı, derslerle dolu bir hikáyem var."
diyen Ertuğrul Özkök'ün anlattığı hikaye, Sovyetler Birliği'nin
dağılmadan öncesine dayanıyor. Hikaye şöyle... Duvarlar yıkılmadan
önce Sovyetler Birliği’nin üç efsane gazetesi vardı. EFSANE
GAZETELER Bunlardan biri Pravda’ydı. ‘Pravda’, Komünist Partisi’nin
resmi yayın organıydı. İkincisi ‘Komsomolskaya Pravda’ idi. O da
Komünist Partisi gençlik kollarının yayın organıydı. Üçüncü efsane
gazete ise ‘İzvestia’ idi. O da işçi sendikalarının gazetesiydi.
Bütün bu gazeteler, Komünist Partisi yöneticilerinin, parti genel
sekreterlerinin konuşmalarını çarşaf çarşaf yayınlardı. Pravda’nın
tirajı 5-6 milyon civarındaydı. Gençlik yıllarımızda hepimiz bu
gazetelerin tirajlarına bakıp, Sovyet rejiminin nasıl gazete okuyan
bir nesil yetiştirdiğini düşünür ve onlara özenirdik. Bu
gazetelerde tek muhalif ses, tek muhalif satır yer almazdı. Bütün
parti yöneticileri bu gazetelerden son derece memnundu. Sonra bir
gün Berlin Duvarı yıkıldı. Sovyet rejimi çöktü. Şimdi size bir
soru: Nüfusunun neredeyse tamamı okuma yazma bilen, hepsi eğitim
almış, bir zamanlar 15-20 milyon gazetenin satıldığı iddia edilen
145 milyonluk bu ülkede bugün günlük gazete satışı nedir? Şimdi
sıkı durun, çünkü okuduğunuza inanmayacaksınız. Sadece 3 milyon 200
bin gazete. ACABA NEDEN Hepimiz biliyoruz ki, Ruslar okumayı seven
bir ulus. Demek ki parti yöneticilerinin büyük bir aşkla sevdikleri
bu gazetelerden halk nefret ediyormuş. Şimdi size Türkiye ile
ilgili bir başka gerçeği anlatacağım. ‘PricewaterhouseCoopers’
firması geçtiğimiz günlerde bütün dünyada eğlence ve medya sektörü
ile ilgili analizleri ve bilgileri içeren mükemmel bir çalışma
yayınladı. Türkiye’de çoğu aydının kafasına yerleşmiş şöyle bir
önyargı vardır. Türk halkı gazete okumayı sevmez. Zaten Türkiye’de
gazeteler de iyi yapılmaz, halkın ihtiyaçlarını dikkate almaz. O
nedenle de nüfusu arttığı halde, gazete tirajları hiç artmaz, tam
aksine azalır. Evet klasik aydınımızın basına bakışı bu basit
cümlelerle özetlenebilir. Gelelim gerçeklere. 145 milyonluk
Rusya’da 3 milyon 200 bin gazete satılıyor. Peki Türkiye’de satılan
gazete sayısı kaçtır? Geçen hafta itibarıyla hafta içi günlerde 4
milyon, pazar günlerinde ise 4.5 milyona yakın gazete satılıyordu.
Evet, nüfusu Rusya’nın yarısı kadar olan Türkiye’de satılan gazete
sayısı onun bir buçuk katıdır. YUNANİSTAN TİRAJI Orası Rusya.
Komünizmden yeni çıkmış. Demokrasi henüz oturmamış. Öyleyse gelin
Avrupa’nın gelişmiş demokrasilerine bakalım. Mesela Yunanistan’da
sadece 595 bin gazete satılıyor. Bütün Yunanistan’da satılan günlük
gazete sayısı, hafta içinde Hürriyet kadar. Hürriyet pazar günü,
Avrupa baskısı hariç 740 bin satıyor. Bu da bütün Yunan
gazetelerinin toplamından fazla. Diyeceksiniz ki Yunanistan’ın
nüfusu Türkiye’nin altıda biri. Öyleyse bu tirajı altıyla çarpıp
karşılaştırın. Ne ediyor? 3 milyon 600 bin gazete. Yine
Türkiye’dekinden az. Üstelik şunu da unutmayın. Yunanistan
nüfusunun yüzde 80’inden fazlası 18 yaş üzerinde. Yani gazete satın
alacak yaşta. Türkiye’de ise tam tersi nüfus çok genç ve gazete
alacak yaşta değil. Kişi başına düşen gelir 16 bin dolar. Nüfusunun
tamamı okuma yazma biliyor ve bu nüfusun yarısı Atina’da oturuyor.
Gazete dağıtmak çok ucuz ve kolay. Ve çok önemli bir fark daha var.
Yunanistan’da promosyon serbest, bizde ise Sanayi Bakanlığı
neredeyse günlük ilaveleri bile yasaklayacak bir uygulamaya doğru
gidiyor. Öteki ülkelere de bakalım. Nüfusu 57 milyon olan İtalya’da
6.3 milyon; 61 milyon olan Fransa’da 8.5 milyon; 40 milyon olan
İspanya’da 4.3 milyon; 11 milyon olan Portekiz’de 695 bin gazete
satılıyor. TÜRKİYE OKUYOR Türk halkını ‘Gazete okumuyor’ diye
suçlayanları şok edecek rakamlar. İşte Avrupa, işte Türkiye. Türk
halkı gazete okuyor. Hem de çok iyi okuyor. Belki de siyasi
partileri ve iktidarları sinirlendiren de bu... Bir de önyargılı
bazı sözde aydınları