Ertuğrul Özkök'ten 'feci dikkatsizlik'
Abone olHürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, kendisine '2 gün yazı yazmama' cezası verdi. Cezanın nedeni ise Hulusi Akar'ın 30 Ağustos mesajı!
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yeni Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hulusi Akar'ın 30 Ağustos Zafer Bayramı mesajında
kullandığı bir ifadeyi yanlış anlayınca özür dilemek zorunda
kaldı.
"Kendi kendime iki gün yazmama cezası veriyorum" başlıklı bugünkü
yazısında Ertuğrul Özkök, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi
Akar'ın 30 Ağustos mesajında kullandığı ifadeleri yanlış anladığı
ve haksız eleştirilerde bulunduğunu yazdı.
Dün "Devletimizin adı nedir?" başlıklı yazısında
Özkök, Orgeneral Akar'ın Türkiye Cumhuriyeti yerine 'Türk
Cumhuriyeti' ifadesini kullandığı yazmış ve Akar'ı
eleştirmişti.
Özkök dün şunları yazmıştı:
"Biliyorum, absürd bir soru.
Devletimizin içte ve dışta bütün resmi tabelalardaki adı şudur:
" Türkiye Cumhuriyeti..."
Öyleyse neden böyle bir soru, neden böyle bir başlık...
Anlatayım.
Yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Hulusi Akar'ın 30 Ağustos
Zafer Bayramı mesajını okurken, çok ilginç bazı şeyler dikkatimi
çekti.
Özetle şunlar:
-"Türk" ifadesinin yeniden yükselişi: Konuşmada
tam 14 ayrı yerde "Türk" ifadesi geçiyor.
-Dikkatle seçilmiş tamlamalar: Bu 9 ayrı kelime, 9 ayrı
tamlama olarak kullanılmış.
"Türk tarihi", "Türk yurdu", "Türk devleti", Türk ordusu",
"Türk subayı', "Türk milleti", "Türk inkılabı", "Türk Silahlı
Kuvvetleri", "Türk Silahlı Kuvvetleri günü".
-"Türk yurdu" tanımı: Konuşmada, 1071'deki
Malazgirt Savaşı'nın, "Anadolu'nun Türk yurdu haline gelişini
tescillediği" belirtiliyor.
Çok kuvvetli bir ifade bu.
-"Türk devleti" tanımı: En dikkat çekici ifadeyi
sona bıraktım.
Orgeneral Akar konuşmasında, "Türk Cumhuriyeti"
diyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, resmi internet sitesindeki
anayasa metnine baktım.
Oradaki resmi ifade şöyle:
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası..."
Çözüm süreci başladığında "Türk" kelimesinin
günlük dilimizden çıkarılmayacağını, "Türk
hassasiyetinin" de dikkate alınması gerektiğini ilk yazan
kişiyim.
Dönemin AKP 'sinden ve liberallerinden bir hafta içinde yediğim
küfür ve hakaretler şunlardı:
"Irkçı", "faşist", "bölücü", "Hitler", "Nazi", "Suratına
tüküreyim", "kof", "şaklaban", "puşt..."
O gün o eleştirileri göze alan ben, bugün şunu da yazıyorum.
Bizim sistemimizde çok önemli 2 yerde "Türk"
değil, özellikle "Türkiye" ifadesi kullanılır.
"Türkiye Büyük Millet Meclisi" ve "Türkiye
Cumhuriyeti..."
Ve çok doğrudur...
İşte o yüzden dikkatimi çekti.
Zafer Bayramı mesajındaki bu ifade, özel bir imada mı bulunuyor,
yoksa öylesine kullanılmış bir ifade mi...
Herhalde bu ülkede bu soruyu en rahatça sorabilecek insanlardan
biri benim...
Üstelik çalışmaktan gurur duyduğum gazetenin logosunda hâlâ
"Türkiye Türklerindir" yazıyor.
Yoksa fiilen savaşa girdik de cumhura haber verilmedi mi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın konuşmasında çok dikkati
çeken bir ifade daha var. Aynen aktarıyorum:
"Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun
başkomutanı olduğumdan mutluluk ve bahtiyarlığım
sonsuzdur."
Kafam karıştı. Tekrar Anayasa'ya baktım. 117'nci madde şöyle
yazıyor:
"Başkomutanlık, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi
varlığından ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil
edilir."
* * *
Ya Genelkurmay Başkanı?
O da şöyle tarif ediliyor:
"Genelkurmay Başkanı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanı
olup, savaşta başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına
yerine getirir."
Şimdi Zafer Bayramı mesajında kullanılan
"başkomutan" ifadesini nasıl
değerlendireceğiz?
İlan edilmemiş, fiili bir savaştayız da, başkomutanlık Genelkurmay
Başkanı'na mı geçti...
'İki ayyaş' Milletin ve ordunun gönlünde hâlâ Türk
inkılabının meşalesini yakan insanlar
Genelkurmay Başkanı'nın Zafer Bayramı konuşması bir başka bakımdan
da çok ilgi çekici...
Konuşma, sivil iktidarın, daha geçen yıl "İki
ayyaş" diye aşağıladığı insanlara, milletin zaten
gönlündeki büyük itibarı, bütün açıklığı ile iade ediyor.
-ÜÇ YERDE ATATÜRK : Kısa konuşmanın 3 ayrı yerinde
Atatürk'ün büyüklüğü ve ona duyulan minnet ifade ediliyor.
-KULLANILAN İFADELER: Mesaj, "Kahraman Türk
ordusunun Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal" ifadesiyle başlıyor.
İkinci kavram "Yüce Önder Atatürk".
Üçüncü ifade ise şu: "Bu eşsiz zaferin mimarı,
ebedi başkomutanımız Gazi Mustafa Atatürk".
-Siyasi iktidarın daha geçen yıl "İki ayyaş" diye
aşağılamaya çalıştığı Atatürk'ün 30 Ağustos'ta kazandığı zafer ise
şöyle anlatılıyor:
"Bu zafer, aynı zamanda aziz milletimizin çağdaşlaşma
yolunu açan, modern çağın gerektirdiği siyasi, hukuki, ekonomik ve
sosyal reformları gerçekleştiren Türk inkılabına ışık tutan bir
meşale olmuştur."
Evet neresinden bakarsanız bakın, son yıllardaki en ilginç ve en
kuvvetli Zafer Bayramı mesajı bu...
BUGÜN DÜZELME YAYINLAYIP KENDİSİNE CEZA VERDİ
Özkök, Hulusi Akar'ın mesajında yazan ve 'Türk' ifadesinin
kullanıldığı bölümlerin Atatürk'e ait olduğunu, yaptığı yanlışı
bugünkü köşesinden yayınladığı özür yazısıyla duyurdu.
Özkök bugünkü yazısında şunları yazdı:
"GAZETECİLİKTE ders almanın, öğrenmenin yaşı yokmuş.
Ee benim demeslek hayatımın güzel derslerinden birini bugün
aldım.
Dünkü yazımda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ın 30
Ağustos Zafer Bayramı mesajında bir cümleye takılmış ve kendisinden
"Başkomutan" olarak söz ettiğini, oysa
başkomutanlığın cumhurbaşkanı tarafından temsil edildiğini
yazmıştım.
Hiç kıvırtmadan söyleyeyim.
Büyük ve affedilmez bir dikkatsizlik yapmışım.
Genelkurmay Başkanı o sözleri, Atatürk'ün yaptığı konuşmadan
aktarmış. Yani o cümle kendisine değil Atatürk'e ait. Ah şu
gazetecilik heyecanı, insanı vezir de eder. sefil de...
Bugün beni sefil etti. Kadere bakın...
Güzel bir olay yakaladım derken, sabahtan beri tebrik kabul
ederken, meğer felaket bir gafın ödüllerini topla maya
çabşıyomıuşum.
Sıfırı hak ettim.
Kim ne derse haklıdır, kabulümdür.
Hulusi Akar gibi çok iyi yetişmiş bir komutanın böyle bir hata
yapmayacağını da düşünmem lazımdı.
O yüzden kendi kendime, kırmızı kart gösteriyor, 2 gün
yazmama cezası veriyorum.
Perşembe gününe kadar yazı yazmayacağım.
Benden hazmetmeyenler ödül olarak da kabul edebilir.
Bundan istifade, genç gazetecilere de bir tavsiye.
Genç arkadaş...
Sakın benim yaptığımı yapma, ana metne bak. Bir kere, bir kere daha
oku.
Şüpheci ol, etrafına sor.
Yoksa ders almanın yaşı yok.
Tabii asıl özrü okurlardan dilerim.
Niyetim hiç kötü değildi, ama yaptığım feci bir
dikkatsizlikti...
Bir cezasının olması gerekirdi.
Onu da kendi kendime kestim.