Ertuğrul Özkök'e fena giydirdi!
Abone olYeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu bugünkü köşesinde Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök ile ilgili ağır bir yazı kaleme aldı.
Ertuğrul Özkök'ün şimdiye kadar ne dediyse tersi
olduğunu söyleyen Ali Bayramoğlu Hürriyet yazarı için demediğini
bırakmadı...
Ertuğrul Özkök'ü 'kaybedenler' listesine alan Yeni Şafak yazarı
Bayramoğlu yazısına şöyle başladı:
- Ne dediysen tersi oldu, ne tahmin ettiysen tersi çıktı, neye
destek verdiysen o kaybetti.
Destek verdiğin bir nebze "demokratik" olsa, karşı çıktığın bir dirhem "anti demokratik" olanı temsil etse neyse...
Durum her zaman tam tersiydi...
28 Şubat'ta askeri müdahalenin gönüllü manivelası oldun. Korku ve tehdit politikalarının, cuntacıların operatörlüğünü yaptın. Andıçlarla insanların dışlanmasına, kimilerinin kurşunlanmasına yol açtın. EMASYA'lara, onbinlerce insanın fişlenmesine göz yumdun, meşruluk kazandırdın.
O arada iş takipçiliğine soyundun. Hükümetler kurmaya
kalktın.
Susurluk katillerine kahramanlık menkıbeleri yazdın.
İnsanların linç edilmesine yol açan manşetler attın. Yetmedi katillere empati yaptın.
Entelektüel düşmanlığında görülmemiş noktalara ulaştın. Orhan Pamuk'u günlerce hedef gösterdin.
Kaosa kalkan eller manşetleriyle, darbe hukuku kokan Anayasa ihlallerini okşadın. Muhtıraya destek verdin...
Satırlara sığmazsın...
Ama sıkılmadan hâlâ konuşuyorsun, konuşabiliyorsun...
Kim olduğunu, ne yaptığını dağ taş biliyor.
Neşe Düzel'e konuşan "balıkçı" bak neler diyor:
"1993-1996 arasındaki dönemde bu ülkenin medyası kirliliğe gözlerini kapattı, görmezlikten geldi... Devlet onlara, onlar da devlete gözlerini yumdu... İnanılmaz paralar, hak edilmemiş saygınlıklar oluştu... 17 bin insanın öldürülmesine göz yumuldu..."
Sembolik olarak ve prototip olarak tarif ettiği sensin...
Ama bedeller var.
Demokratikleşme süreci yükselirken, sen "düştün"...
O gün bugün geçmişini yeniden yazmak ve kendini aklamak için
yapmadığını bırakmıyorsun, "babamın malı değil" dediğin köşende
sadece kendinden bahsediyor, kendi imajını parlatmaya
çalışıyorsun.
Hürriyet yazarının Etyen Mahçupyan'la ilgili polemiğe atıfta
bulunan Bayramoğlu, Özkök'ün kendini temizlemeye çalıştığını şu
satırlarla öne sürdü:
- Ertuğrul Özkök'ten söz ediyorum...
Artık şaşırmış durumda...
Değil mi ki, son yazılarından birinde Etyen Mahçupyan'ı diline dolamış, onu Ermeni cemaatine şikâyet edip, üstelik Hrant'tan güç almaya çalışarak kendisini temizlemeye girişiyor...
Ne demeli?
Hayır, Özkök, hiç bir zaman aklanamayacaksın...
Senin aklanma gayretine karşı durmak bana "ahlaki bir vasiyet"tir...
Hrant'ı ölüme götüren "cümle"nin cımbızlanarak ilk kez yayınlandığı "gammaz" yazı Hürriyet 'te çıkmadı mı?
O Hürriyet'in yayın yönetmeni sen değil miydin?
Hrant o cümleden ötürü yargılanırken adliye koridorlarında Kerinçsizler, Veli Küçükler ve benzerlerinin tükürük ve küfür yağmurunu "sivil protesto" diye veren gazete senin Hürriyet'in değil miydi?
Hrant'ı ensesinden vuran katili anlamamızı vaaz eden, cinayeti sıradanlaştıran yazıları sen yazmadın mı?
Şu satırlar sana ait değil mi:
"Bu işi çözmek istiyorsak, hepimiz empati duygularımızı geliştirmeliyiz. Mahalledeki o çocuğu da anlamaya çalışmalıyız. İkinci Cumhuriyetçi fikirlere sahip birisi, kendisi için 'Vatan haini' ifadesinin kullanılmasından rahatsız oluyorsa, başkalarının da başka ifadelerden rahatsız olabileceğini düşünmelidir" (23 Ocak 2007)
31 Ocak 2007 tarihli yazını hatırlıyor musun?
Hrant'ın ölümünün üzerinden daha 10 gün geçmeden bu kez Etyen Mahçupyan'ı yine diline dolamıştın. İğrenç tabir ettiğin, acıyla kaleme alınmış yazısından "bu Türkler adam olmaz" cümlesini cımbızla çekmiş, onu yeni Türk düşmanı olarak ilan etme işine girişmiştin.
Agos'a verdiği mülakatta "Dink'in ölümünde Hürriyet'in etkisi olmuştur" diyen Ersin Kalkan'ın Hürriyet'ten atılması işini nasıl takip ettiğin unutuldu mu sanıyorsun...
Ertuğrul Özkök'ün serencamı böyledir...
Peki, saldırdığı Etyen Mahçupyan kim?
1990'ların başı, Özkökgillerin, merkez medyanın, merkez entelektüellerin, merkez işadamlarının askerle iş tutuğu yıllar...
Kürt sorununun en can yakıcı, en ölümcül evresi yaşanıyor, 28 Şubat ortamı solunuyor, askeri vesayet rejimi tabana yayılıyor, Susurluk skandalı ortalığı altüst ediyor, sert fikri ve siyasi tartışmalar içinde "demokrat" tabir edilebilecek bir kategori, sonraları liberal diye geçiştirilecek "beyaz kökenli ama çok da beyaz olmayan bir aydın tipi" doğuyordu.
Toplumsal aktör ve hareketleri içinden anlamaya çalışan, demokratlığı çok-kültürlülük ya da kimlikler çokluluğu, çoğulculuğu içinde tanımlayan, kültürel olanı merkeze alan, topluma değmek ve toplumu anlamayı şiar edinen bir anlayıştı söz konusu olan.
İşte bu dalganın birkaç kurucusu ve taşıyıcısından biri Etyen Mahçupyan'dı...
O dalga bugün yaşanan değişimde, değişimin siyasi ve zihni kıvrımlarında önemli yer tutar.
Evet, Etyen kim? Ertuğrul kim?
Ertuğrul'un yönettiği gazete, yani "en çok" satan gazete, ülkenin otoriterleşme öyküsünde, ülkeyi çıkmaza sürükleme işinde belirleyici bir rol oynarken, Etyen gibilerin, az satan gazetelerde, aldığı ağır riskle çıkardığı ses yeri göğü kaplıyordu.
O ses bugünü doğurdu...
O sesin sahipleri bugün Türkiye'de değişimi, şeffaflığı demokratikleşmeyi temsil ediyorlar.
Direnci, köhneyi, statükoyu temsil edenler ise Özkökgiller...