Ertuğrul Özkök suçlamaları yanıtlayıp veda etti!
Abone olErdoğan'a hakaret soruşturması açılan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yarınki yazısını internette yayımlayarak izne ayrıldı.
Bodrum'da yaşanan mülteci faciası sonrası infial yaratan sahile vuran çocuk cesedi fotoğrafıyla ilgili yazdığı “Utan ey büyük adam” başlıklı köşe yazısı nedeniyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, yazısını yayımlayarak izne ayrıldı.
AK Parti'nin sert sözlerle hedef aldığı Özkök, Erdoğan'a hakaret etmediğini söylerken yazısında hangi cümle ile kimi hedef aldığını tek tek açıkladı.
Özkök 'Cumhurbaşkanına katil diyecek kadar kendimden geçmedim' başlıklı yazısında hakaret unsuru bulunmadığını savundu. “Eleştirdiğim şey, bizim ülkemizin de bu Orta Doğu bataklığına çekilmek istenmesi. Yazımın hiç bir yerinde Cumhurbaşkanın ne adı geçiyor, ne de unvanı. Ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanına katil diyecek kadar da kendimden geçmedim” diyen Ertuğrul Özkök, “Kurban Bayramı’nı da içine alan bir izne ayrıldığını” ifade etti.
Kurban Bayramı 23 Eylül’de başlayıp 27 Eylül’de bitiyor. Bu da Özkök’ün yazılarına en az 23 gün ara verdiği anlamına geliyor.
Ertuğrul Özkök'ün yayımlanan yazısı şöyle:
Yazımı çok dikkatle okumaya bile gerek yok. Kime katil dediğimi şu cümleyle açık seçik yazdım:
“Bak arkadaş. Bu çocuğun katili sensin. Sensin, ey Orta Doğu denilen insafsız, imansız, acımasız mahalle..”
Kullandığım cümle budur.
Yazımda evet eleştirilerim de var. Tarif ederek eleştirdiklerimin kim olduğu da açıktır.
Ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmek isteyen diktatör Esad.
Onunla mücadele ettiğini ileri sürüp, elinde silahla onunkinden beter bir rejim kurmaya çalışan Müslüman kardeşler örgütü.
Müslümanım diye ortaya çıkıp, insanların kafalarını kesen İSİD.
Ve Suriye’nin içindeki bu kavgaya müdahil olan, kavgayı alevlendiren bütün bölge ülkeleri .
Eleştirdiğim şey, bizim ülkemizin de bu Orta Doğu bataklığına çekilmek istenmesi.
Yazımın hiç bir yerinde Cumhurbaşkanın ne adı geçiyor, ne de unvanı.
Ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanına katil diyecek kadar da kendimden geçmedim. Böyle bir kastım kesinlikle söz konusu olmadı. Ama siyasetlerini eleştirebilecek kadar da sorumlu hissediyorum kendimi.
Bütün bu yazdıklarıma bakıp ta, bundan “Cumhurbaşkanı katildir” sonucu çıkarmak iyi niyetli bir davranış değildir.
Ben, bu çocuğun katili, yaşadığımız ve içine çekilmek istediğimiz bu Orta Doğu coğrafyasıdır, anlamsız kavgalarıdır diyorum. Önümde melek gibi yatan küçücük bir çocuğun hala soğumamış cesedi var. Evimde kızım, karım ağlıyor. Bütün dünya ayağa kalkmış. Başka ülkeler, başbakanlarını tatili kesip göreve çağırıyor. Benim ülkemde ise ben bu hissiyatımı dile getirdiğim için hakkımda soruşturma açılıyor. Ama şunu herkes bilmeli. Bu çocuğun cenazesi çok ağır. Hiçbirimizin kaldıramayacağı kadar ağır.
OKUYUCULARIMA NOT: Bu yaz yazılarıma ara vermedim. Her gün yazdım. Ama şimdi uzun süredir tasarladığım ve bayramı da içine alan bir yolculuğa çıkıyorum. Bundan istifade, inanç üzerine yazdığım bir kitabı da tamamlayacağım.
ÖZKÖK NE YAZMIŞTI?
Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinin bugünkü (3 Eylül 2015) nüshasında yayımlanan, "Utan ey büyük adam" başlıklı yazısı şöyleydi:
Utan ey büyük adam
Ey büyük adam,
Sen...
Ortadoğu'yu dünyanın en gaddar toprağı haline getiren sen...
***
Ülkesini babasının çiftliği sanan diktatör... Sen...
***
Güya ona karşı savaşıyorum diye kendi kininin davasını sürdüren güya Müslüman kardeş, Sen...
***
Güya İslam'a hizmet ediyorum diye, insanlık dışı her tür vahşeti gözünü kırpmadan yapan, kafa kesen kara cani... Sen...
***
Ve komşudaki diktatörü yıkıp yerine kendinin ve kendi adamının heykelini dikeceğim diye elinden geleni yapan güya komşu. Sen de...
***
Gördünüz mü Ege sahilinde yatan o küçücük masum bedeni...
Vicdansızlığın katarakt gibi çöktüğü gözünüzde bu yavruya dökecek tek damla yaş kaldı mı...
***
Gevşet biraz Rabia selamıyla takallüs etmiş parmaklarını...
Kara siyasetinin sıktığı yumruğunu aç, o eller duaya kalksın biraz...
***
Bak arkadaş bu çocuğun katili sensin.
Sensin, ey Ortadoğu denilen insafsız, imansız, acımasız mahalle...
***
Ey güzel ülkemin insanı...
Sen de bil ki, bu yavrunun katili, beş yıldır bizi de içine çekmeye çalıştıkları bu çamur deryasıdır...
***
Ve siz bu uğursuz mahallenin bütün sakinleri...
Bu küçücük masum yavrunun cansız bedeni Ege'nin sonbahar kıyısına vururken, hepiniz oradaydınız...
***
Hiç olmazsa utanın biraz be...
Utanın artık bu pis ve gaddar siyasetinizden...
DARBECİYİM, PARALELCİYİM, TERÖRİSTİM
İki günlük cezam bitti....
Müthiş, iddialı, riskli ve cesur bir cümle ile yeşil sahalara dönüyorum.
***
Lafım şu:
Ey bu ülkenin samimi insanı...
m Ülkende demokrasi mi istiyorsun...
-Tek arzun, adaletin gelmesi mi...
-Özlediğin şey, huzur, kardeşlik ve barış mı...
***
Arkadaş, yapacağım 3 şey var.
-Bir, "darbeciliği" göze alacaksın.
-İki, "paralelci" diye suçlanmayı, etiketlendirilmeyi, trol sürüsünün tecavüzüne uğramayı kabul edeceksin.
-Üç, "terörist" diye hakarete uğrama, hatta içeri alınma cesaretini göstereceksin.
***
-Ergenekon, Balyoz, Odatv davaları başladığında yapılanlara baktığımda, evlerinden alınan insanlara reva görülen zulmü seyrettikçe şunu hissetmiştim:
Feci bir adaletsizlik, zulüm ve intikam dönemi açılıyor.
Bana ve benim gibi düşünenlere "Darbeci" demişlerdi...
Sonunda ben haklı çıktım...
***
-Önceki gün, polisin Koza-İpek Grubu'nun kapısına dayandığında eline verilen arama gerekçelerine baktım.
Bugün "Paralelci" denilenlerin, o gün iyi birer müttefik olarak, Odatv, Ergenekon ve Balyoz davalarında yaptıklarından çok farklı değil.
* * *
Yine "Aman" diyorum... Aman dikkatli olun...
Biliyorum, şimdi bunları söylediğim için "Paralelci" diyecekler...
Hayhay, desinler...
Sonunda yine ben haklı çıkacağım.
-Türkiye'nin, çocuğunun, torunlarının geleceğini düşünen makul bir insan olarak, HDP ile PKK arasına bir çizgi çekmenin doğru olduğuna inanıyorum.
Çünkü Kürt meselesinin sokakta ve dağda değil, Meclis'te çözülebileceğine inanan bir insanım.
Böyle düşündüğüm için, ben ve çalıştığım kurum haftalardır "terörist" olmakla, "PKK'ya destek vermekle" suçlanıyor.
***
Hayhay, suçlayın...
Ama sonunda ben ve benim gibi düşünenler haklı çıkacak.
***
O yüzden diyorum ki...
Evet kardeşim.
Ben bugün, darbeciyim, paralelciyim, teröristim...
***
Ama bilin ki...
Empati yapmaz, aynı hataları, aynı kumpasları tekrar ederseniz, yarın, bugünün suçlarını üzerine atacak kimse bulamayacaksınız.
Kendi zulmünüzle baş başa kalacaksınız.
Yeni Şafak gazetesinin sahibi Sayın Albayrak o sahneyi hatırladınız mı
YENİ Şafak gazetesinin sahibi Mustafa Albayrak...
Şimdi sizden bir mertlik bekliyorum. Bir insanlık jesti, bir delikanlılık.
Koza-İpek Grubu'nun başkanı Akın İpek, evine gelen polislerin, çocuğunun odasına bile girdiğini söyledi.
Hatırladınız mı bu sahneyi...
Hani bir 28 Şubat sabahı, polis evinize gelmişti. Çocuklarınızın önünde sizi alıp götürmüşlerdi. Yengenizin çocuklarını bile almışlardı. Bu sahneyi yıllarca 28 Şubat'ın zulmünün en çarpıcı örneği olarak durmadan anlatmıştınız.
Merak ediyorum, Akın İpek'in sözlerini okuyunca ne hissettiniz?
O günlerde, bizim mahallenin Gazete Sahipleri Birliği bunu kınayan bir bildiri yayınlamıştı.
Bakalım bugün de sizin mahallenizden de insaflı bir ses gelecek mi.