Ersun Yanal'dan müthiş itiraflar
Abone olMilli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal "Bu göreve geldiğimde her şeyle daha kolay başa çıkarım, istediğim değişiklikleri yaparım sandım" diyor ve anlatmaya başlıyor.
''Zaman zaman yapamadığım oldu ama vazgeçtim zannedilmesin, çok
ama çok kararlıyım. Ersun olacağım ve aklımdaki takımı, heyecanlı
kadroyu oluşturacağım''. Ağlayamayan bir adam var karşımda. ''En
son ne zaman ağladınız?'' diye soruyorum ''Hatırlamıyorum'' diyor,
sonra ekliyor ''İnsan nasıl hatırlasın, siz hatırlar mısınız?''
Hatırlarım tabii. Nurcan halterde olimpiyat şampiyonu olunca
ağladım örneğin. A Milli Takım gol atınca da gözlerim dolar. Ezan
sesi, İstiklal Marşı da duygulandırır beni. Ersun Yanal'a böyle
şeyler olmuyormuş. ''Duygularımı kontrol etmeyi becerebiliyorum''
diyor. Oğlunuz telefonda ''Seni özledim baba'' deyince ağlamışsınız
ama diyorum, ''Yok eşim öyle sanmış'' diye cevap veriyor. Bir süre
sessiz kalıyor. En sonunda dayanamayıp sadece ''Kızım yurtdışına
giderken duygulandık tabii'' cümlesini kullanıyor. Ağlamayan bir
adam var karşımda. Milli Takımlar Teknik Direktörü o. Kazandığı
sürece var olabildiği bir dünyada mücadele ediyor. Yaklaşık 2 yıl
önce Gençlerbirliği Teknik Direktörü'yken tanışmıştık. O zaman daha
heyecanlıydı. Bir oraya bir buraya koşup tesisi gezdiriyor,
yaptıklarını anlatıyordu. O günkü Ersun Yanal ile bugünkü arasında
dağlar kadar fark var. Daha sakinleşmiş sanki, durulmuş gibi. Stres
yoğun, her soru defans mekanizmasını tetikleyen bir yanıta
dönüşüyor. Röportajın ilk 15 dakikası bildik cevaplar, ''aman açık
vermeyeyim'' kaygısıyla geçiyor. Yakınlarınız sizi ''Ersun ol''
diye eleştiriyormuş. ''Ne demek Ersun olmak?'' diye soruyorum. İyi
ki de soruyorum. Çünkü artık karşımda 2 yıl önceki Ersun Yanal var.
Çalışkanlığı, titizliği, endişeleri, sevinçleri, üzüntüleri,
kızgınlıklarıyla tüm çıplaklığıyla bir Ersun Yanal. ''Olamadım''
diyor ''Zaman zaman Ersun Yanal olamadım. Olurum zannettim. Daha
kolay başa çıkarım istediğim değişiklikleri yaparım, altından daha
kolay kalkarım zannettim. Ama yapamadım. Vazgeçtiğim zannedilmesin.
Mutlaka Ersun olacağım, başaracağım. Çok kararlıyım.'' A Milli
Takımı'nı yönetmek, nasıl bir stres, nasıl bir ağırlık. Alınan iki
beraberlik, eleştiriler, hakkındaki dedikodular... Bugün bu
sayfalarda farklı bir Ersun Yanal okuyacaksınız. Yanal, ''Beni
tanımadan, ne hissederim ne düşünürüm, neyi ne amaçla yapmak
isterim bilmeden hakkımda yazmaları beni yaralıyor'' diyor. Diyor
ama onu anlamak, tahlil etmek, ne hissettiğini bilmek de öyle bir
günlük iş değil. Kapalı bir kutu sanki. Bazen gözleri ışıldıyor
''Tamam'' diyorsunuz şimdi ipuçları verecek, hemen kendine geliyor,
teybe bakıp vazgeçiyor. AKLIMDAKİLERİ YAPAMADIM Ne demek ''Ersun
olamadım''? Bakın G. Birliği'ndeyken ara arkaya beş tane maç
kaybederdik, kimse tepki göstermezdi çünkü takım olma adına bir
şeyler yapardık. A Milli Takım'da işler böyle değil. Bir günde
takım olalım isteniyor ama olmuyor işte. Yolları geçerken yeterince
kararlı olmak lazım. Biz de bu sürece yaşıyoruz. İşte o noktada
zaman zaman Ersun olamadım. Kararlılık bazen farklı yerlere gitmeyi
gerektiriyor. Hata yapmaktan mı bahsediyorsunuz? Hata yaptığımızı
düşünenler olabilir ama bazen o gün şartlar öyle gerektirdiği için
o şekilde davranılmıştır. Kendi felsefeme, kendi mantığıma ve oyun
anlayışıma uygun bir takım yaratmaya çalışıyorum. Takım dinamik ben
de öyleyim. Takıma bir mentalite vermeye çalışıyorum. Değişiklik
gerek. Önce zihinlerde olmalı bu. Kendim gibi genç, dinamik atak,
heyecanlı, mücadeleyi seven bir kadro yaratmaya çalışıyorum. Kolay
olmuyor doğru. Aklımdakileri tam yapamadım o da doğru. Ama
yapacağım. Kararlıyım, Ersun olacağım. Hakkınızda gittiği hiçbir
yerde çok barınmaz hırsları takımın önüne geçer diye eleştiriler
var. Hırslı mısınız? Hırslıyım ama bu haksız bir eleştiri.
Yaşadıklarım tamamen hedefle alakalı şeyler. Hiçbir yerde 2 yıldan
az kalmadım. Gittiğim her yerde benimle birlikte şimdiye kadar
yaşanmamış başarılar yaşandı. Ve tabii ki benim hedefim daha
yükseklerde. Eğer takım, kulüp benim gibi gözünü yükseğe dikmiyorsa
ben ne yapabilirim? Ben ayrılmasam onlar zaten benimle çalışmak
istemeyecekler. Neden? Çünkü bir süre sonra hedefler örtüşmüyor.
Onun hedefi yerinde saymak benim yukarı çıkmaksa, olmuyor işte.
Milli Takım'ın başında olmak nasıl bir duygu? Ülkenin futbolunun
başındasınız, ülke futbolunun taşlarını oynatıyorsunuz. Müthiş bir
güç tabii. Yarışmayı bir kenara bırakın futbolun altyapısını idare
edebilme misyonu çok güzel. Bütün takımların koçluğunu yapmak gibi.
Futbolun cumhurbaşkanı olmak gibi bir şey. Kazandığınız sürece
varolduğunuz bir mertebe bu... Korkutmuyor mu? Doğru ama ülke
futbolunun kaybederken kazanacağı çok şey olduğu kanısındayım.
Sadece zirvedeki takım kaybettiğinde herkes kaybetmemeli.
Türkiye'de futbolun sürekliliğini sağlayacak bir altyapı sağlamamız
şart örneğin. Çok ciddi insan kaynağımız var, bunları ortaya
çıkarmamız gerekiyor. A MİLLİ TAKIM DEĞİŞİYOR Bu işin kuşkusuz
önemli bir yönü, ama A milli takımının başarısı da çok önemli. Bir
sürü eleştiri var genelde ilk 11'de görmeye alıştığımız bir sürü
futbolcuları oynatmıyorsunuz. Nedir kriteriniz? Şahsi meseleleriniz
mi var? Hiçbir futbolcuyla şahsi bir meselem olamaz benim. Şu anda
yaş ortalamamız 25. Gençleşiyor takımımız. Takımda bir değişim var
evet doğru. Ama inanın bu bir anda olmadı. Belki daha radikal
kararlar almalıydım, bir anda değiştirmeliydim her şeyi ama
yapmadım. Hassas ve önemli bir bölgede çalışıyoruz. Fazla
deneme-yanılma şansımız yok. Hep bilgisayarınız ve
istatistiklerinizle anıldınız. Kimin oynayacağına karar verirken bu
istatistikler ne kadar geçerli? Tabii ki geçerli. Bir oyuncunun
neler yapabildiğini uyguladığımız testlerle görebiliyoruz. Zor
değil mi yıldızlarla çalışmak? Çok ünlü bir futbolcuyu kadro dışı
bırakmak nasıl bir his? Niye zor olsun ki? Onlar milli takım için
oynuyorlar. Yıldız oyuncu olabilirler ama hizmet ettiğimiz yer
milli takımdır. Şöyle bir kanı var. Aman yıldızlara dokunmayın,
onlar yıldız gibi oynasın. Yok böyle bir şey. Yıldızlar kendilerine
değil takıma katkıda bulundukları zaman takımda yer alabilirler.
Takım her şeyin üstündedir. Gökyüzü olmadan yıldızlar da olmaz.
Kimsenin ''ben Ahmet'im oynamak zorundayım'' deme şansı yok.
KİMSENİN YERİ BANKO DEĞİL Hakan Şükür'den mi bahsediyoruz? Hakan
bir oyuncu. Oynaması gereken bir oyunu var. Hiç kimse milli takım
dışına çıkamaz. Bu yanlış bir düşünce. İnanın takımın değerleri ve
kuracağımız değerlerin getireceği başarı her şeyden önemlidir.
Hakan'ı taktik gereği, oyun sistem gereği oynatmadım. Takımı analiz
ettik, değerlendirdik öyle karar verdik. Peki bundan sonra
oynayacak mı? -Bunu bugün söyleyemem. Kimsenin yeri bugünden
garanti değildir. Performans ve testler önemlidir. O zaman oturalım
karar verelim beraberce, ilk 11'i oluşturalım bugünden. İşin
heyecanı, rekabeti, hırsı kalır mı? Kimse banko değildir. Ya siz?
Ben de banko değilim. Ama hayat böyle zaten. Kendi takımım
yaratmalıyım. Kendi istediğim kriterlere göre oynatmalıyım. Bunu
başarana kadar bildiğim gibi davranacağım. Fener'e yaranmak için
Galatasaray'lı futbolcuları oynatmadığınız dedikoduları var. Çok
şaşırıyorum ve üzülüyorum. İnanılmaz komik bunlar. Acı çekiyorum
bunları duyduğumda çünkü ben milli takımı yönetiyorum, başarısız
mıyım ki kendime yer arayayım? Kimse milli takımın üzerinden başka
takımların rekabetini yapmasın lütfen. Başka takımları da kullanmak
çirkin, kullanılmak daha çirkin. Benim hakkımda beni tanımadan
gerçek Ersun Yanal'ı bilmeden öyle çok yorum yapılıyor ki,
inanamıyorum. Fenerbahçe teknik direktörü Daum ile bir probleminiz
mi var? Alakası yok. Ben herkes gibi futbolcular hakkında görüşmek
için kendisini de aradım. 3 kez telefon edip görüşme talep etmeme
rağmen bana randevu vermedi. Herkesle iletişimim son derece
düzgündür ama onunla kuramadım. Daum kimseyle görüşmüyor nedense.
Yardımcısını da aradım randevu talep ettim. Geri bile aramadılar.
Beni bulamadıklarını söylüyorlar, oysa telefonlarım 24 saat açıktır
benim, herkes ulaşır. Oğlum futbolu bıraktı Ersun Yanal ''Sade
hayatı seviyorum'' diyor. ''Öyle medyatik arkadaşlarım yoktur. Eviş
arası geçer ömrüm. Tek eğlencem maket uçağı yapmaktı şimdi ona
zaman ayıramıyorum.'' Ersun Yanal'ı futbol hayatında en çok üzen
olay oğlunun kendisi yüzünden tartaklanıp babası hakkında küfür
işitmesi olmuş. ''Oğlum futbol oynuyordu, bu yüzden bıraktı. Bana
gelip anlattığında ne diyeceğimi bilemedim. Gerçekten de acımasız
bir dünya, oğlumun o olayı yaşamasını istemezdim. Yerinde olmak ise
hiç istemezdim.'' Ersun Yanal ve ailesi bugünlerde İstanbul
yaşamına alışmaya çalışıyor. Evdekiler hangi takımı tutuyor? diye
soruyorum. ''Sormayın'' diyor. ''Benim yüzümden takım tutamaz
oldular.'' Ersun Yanal son derece disiplinli, düzenli ve aşırı
derece planlı bir isim. ''Plansızlık süpriz getirir süpriz
sevmiyorum'' diyor ve ekliyor? ''Ayrıca futbolculara karşı
söylenildiği gibi sert değilim, sadece mesafeliyim.'' Peki neler
kızar neye en çok tepki gösterir? Tribünden küfür duyduğunda ne
yapar? İnişler çıkışlar yokmuş hayatında. Yanal çok dengeli.
Küfürlere gelince, ''Önceleri alınır , üzülürdüm şimdi duymamayı
öğrendim. Seyirciyi muhatap alma derler. Küfür yiyeceğim ama
aldırmayacağım, olur mu böyle bir şey? Türkiye'de tribünlerin
gelişmesi, taraftar bilincinin bir an önce oluşması gerekiyor
artık.'' Kaynak: Sabah Gazetesi