Ersin Özince'den olay açıklama: Balayı bitti!
Abone olİş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, ekonomide 'balayı dönemi bitti' dedi ve ekledi: Ümitlerin çatırdayıp patladığı dönemdeyiz!
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin
Özince'den Türkiye ekonomisiyle ilgili korkutan açıklamalar
geldi.
Ekonomide 'Balayı dönemi'nin bittiğini söyleyen Özince,
“Biten dönem ümitlerin çatlayıp patladığı dönemdi. Bu da
realize oldu. Bu dönemin bir sürü olumlu yanını da gördük. Şimdi
olumsuzlukları görüyoruz. Şimdi gerek kuruluşlar olarak gerek ulus
olarak şeffaf olmak, hesap verebilir durumda olmak
zorundayız” uyarısında bulundu.
Cumhuriyet gazetesine konuşan Özince'nin açıklamalarının
satırbaşları şöyle:
HİSSETTİĞİMİZ ENFLASYON ZATEN ÇİFT
HANELİ
Orta Vadeli Program’da enflasyon hedefleri artırıldı. Çift hane
riski var hem de fazlasıyla hatta gerçekleşti. Bakın 2014’te
yapılan belli başlı iş sözleşmelerini alın. Bende rakamlar yok ama
ben ciddi addedilebilecek büyük özel sektör kuruluşlarında tek
haneli ücret artışı yapan hiç duymadım. Hatta yüzde 10’lu oranların
ortasına doğru 13-14 gibi rakamlar. Devletin şu ya da bu
politikasının değerlendirmesini yapmıyorum. Ama kendi evin
alışverişini yapan benim gibi bir tüketici zaten enflasyonun tek
hanede olduğuna kanaat getiremez. Gıda fiyatlarının yüzde 14
arttığı söylenen bir ekonomide başka benim bildiğim tüketici
açısından başka neye ihtiyaç var. Ulaşımı koyarsanız daha da kötü
olur. Benim hayatıma dokunmayan kalemlerin olsa olsa istatistiki
önemi vardır.
SANAYİ DEVRİMİNİ KAÇDIRDIK
BİLE
Önemli hususlardan biri de gayrimenkul meselesi. Ekonomist değilim.
Bir Fransız vardı IMF başkanlarından Jacques de Larosiere diye... O
adam bir kere dedi ki sizin gibi ülkelerde aslında gayrimenkul
fiyatının da enflasyona yansıması lazım. Biz enflasyon hesabında
elma ile armutla, sivri biberle uğraşırken 3 oda, bir salon, 2
otomobil parasıydı. TBMM’nin arkasında 2 Renault parasına 1 ev
alınıyordu bu ülkede. Şimdi Ankara’da 600-800 bin TL’ye ev
satılıyor. Bir otomobil 50 TL olsa 12 otomobil eder. Bu da bir
enflasyon. Türkiye belli bir dönemi yaşadı geçti. Sanayi devrimini
kaçırmak deniyor şimdi; bana göre sanayi devrimini kaçırıyoruz,
kaçırdık hatta.
ÜRETİM DE KAÇAR YATIRIM
DA
Enflasyonun hızla yükseliyor olması her şeyi kaçıracak. Üretimi
değil, yatırımı da. Bir kere benim değerlendirmelerime bankacı
perspektifinden bakmamak lazım. Dokunduğumuz kitlelerin
eğilimlerinin ifade edilmeye çalışılmasıdır. Ama zaman zaman
deniyor ki tasarruf olması için özendirici bir reel getirinin
olması lazım. Aksi takdirde toplumun büyük bölümünü teşkil eden,
tasarruf edilmesi beklenen kitle aptal mı? Çok ciddi bir reel faiz
vermeniz lazım. Tasarruf istiyorsanız.
Sonuç itibarıyla bu bizi nasıl etkiliyor?
Hep söylediğim hadise, Türkiye’de üretim maliyetleri artık emsal
ülkelere nazaran avantajlı konumda değil. Geçenlerde bir haber
vardı. Levi’s Türkiye’deki faaliyetlerini sonlandırmış. Nereye
gittiği bakılırsa o ülkede üretim maliyetlerinin daha iyi olduğu
görülecektir. İlk akla gelen işçilik. Sadece işçilik değil, direkt
ve dolaylı vergilere kadar her şey. Hep verdiğim örnek; bir bardağı
İstanbul’da satmak için Eskişehir’de de üretebilirsiniz, Bursa’da
da, Bulgaristan’da da. Bulgaristan’daki üretim maliyeti işçilik,
vergi enerji çok fark etmiyor ama vergide bile olumlu fark var.
Artı istihdam koşulları açısından daha iyi görünüyorsa kentsel
hayatın yarattığı hayat pahalılığı ve enflasyon nedeniyle.
BABACAN GİBİ...
Babacan gibi deneyim sahibi bir devlet adamının hukuk ihtiyacından
bahsetmesi, önemli bir deneyimden yola çıkarak söylüyor olması
lazım. Türkiye daha kurumsal olsun ben de eve götüreyim o hesabı
çocuklarım inansın. Ben inanmaya razıyım. Ama çocuklarım birey
olarak yetişti. Biz hesap verebilir bir ülke olmalıyız. Bu da her
şeye rağmen mümkün olmalı.
BİTEN DÖNEM
BALAYIYDI
Biten dönem balayıydı. Biten dönem ümitlerin çatlayıp patladığı dönemdi. Bu da realize oldu. Bu dönemin bir sürü olumlu yanını da gördük. Şimdi olumsuzlukları görüyoruz diyenler olabilir. Olabilir, bir konsolidasyon olabilir, yabancı hissedar o zaman borsada yüzde 63’ten yüzde 62’ye indik diyebilir. Bu arada THY’yi de aldık. Uluslararası yatırımcı beklentileri beni çok ilgilendirmiyor. Bunlar samimi değil. Yatırımcı diye yere göğe konmuyor ama bunlar çok kısa vadeli yatırımcı. Ama ne biz ne de başka ülkeler bir türlü de vazgeçemiyor.
FİNANS DEĞİL LOJİSTİK MERKEZİ
OLDUK
Bir kere lojistik alanında yapılanın çok büyük önemi var. Bizde de
bir liman vardı ki zurnanın son deliğiydi. Bugün onlarca liman var.
Mersin’i bizimkilerin söylediğinin 5 katına aldılar. Patladı gitti
Türkiye. Kimimiz THY diyoruz, kimimiz 3. havaalanı, 3. köprü
diyoruz ve simgelerle görüyoruz ama hub haline geldiği ve Dubai,
Katar falan gibi ülkelere nazaran çok önemli bir gelir iş kapısı
kazandığı galiba söz konusu. Sadece THY’ye bindiler geçtiler değil,
yolcudan ibaret değil. Oteller her şey bunun içinde. Türkiye’ye
büyük istihdam sağlıyor. Babacan söyledi. Doğu Afrika’dan Batı
Afrikaya Türkiye üzerinden gidiyorlarmış. Heriflerin hepsi küs
birbirine.
SAVAŞA GİRMEK Mİ
ZORUNDAYIZ?
Kabul etmek lazım ki bu siyasada içeride de dışarıda da siyaset
yapmak çok zor. İster onu beğenin ister bunu beğenin. Hiç kolay
değil. Detayları bir tarafa bırakırsak Türkiye Cumhuriyeti şu ya da
bu ifadeden eleştiriliyor. Savaşa girmiyormuş diye. Savaşa girmek
iyi bir şey mi? Amerika’da gazetelerde manşet. Hâkim olduğu
varsayılan güçlerin politikalarına uymak mı zorundasın? Ama çok
ilginç bütün bunlarda bir Brezilya’nın bir Arjantin’in başına
gelmiyor. Türkiye bu coğrafyada var olmaya devam edecek ama hiç
kolay değil. Demografiyle uğraşmak da kolay değil. Doğal kaynaklar
açısından da şanslı bir ülke değiliz. Bu ülkeyi yönetmek çok kolay
değil. Büyük boyutlu eleştirilerde hangi birikimle hangi
sorumlulukla yaptığına da hayret ediyorum.
BANKACILIKTA GERİYE
GİTTİK
Bankacılık sektörü çok güçlendi, yabancı sermayeyi kattık ama
bütünüyle bakıldığında ve gelmemiz gereken sofistikasyon açısından
bakıldığında bana göre ileri değil geri gittik. İhtiyaçların
cevaplanması anlamında geri gittik. Bireysel krediler büyüdü iyi.
Kişinin finansal özgürlüğü açısından iyi oldu. Hem ürünler hem
fiyat açısından tasarruf.
İster istemez bizim gibi ülkelerde devlet hala piyasalarda daha ağır. Devletin belirleyiciliği daha ağır. Türkiye uzun yıllar düşük kur - düşük faiz politikasını oynadı. Bu da başarılı oldu. Sizin belli bir viteste ulaşabileceğiniz belli bir performans, sürat, hız ve güç var. Bunun ötesine geçebilmek için başka perspektife başka aletlere farklı bir sofistifikasyona ihtiyaç var diye düşünüyorum.
HUKUK DEVLETİ
VURGUSU
Ama geldik takıldı kaldı şimdi de gitmiyor. Her şeyin özü şurada.
Ali Babacan net konuşuyor. Şu andaki durumun en gerçek ifadelerle
ve en cesaretli eleştiricisi aslında Ali Babacan. Sözün altına
baktığında hukuk devleti ve güven diyor. Güveni Suzan Sabancı
söyleyince başka, Ali Babacan söyleyince başka oluyor. Bizim de
başımız bundan derde giriyor. Aslında bir dönem bitiyor.
Türkiye’nin de birtakım realitelerin olduğu ve açık olduğu çevre
realiteleri nedeniyle sürprizler yaratabilecek bir ülke olduğu
görüldü.
Bizim gibi holding olmayan, babadan kalmayan kurumlar da yöneticilere artı bir sürü şey yüklüyor. Çalışanı da emeklisi de hesap soruyor. Aklım başımdayken daha da kurumsallaşsın istiyorum. Tek çare bu...