Ermenilerden arsenikli katliam
Abone ol1915te Van'da 8 bin Müslümanın Ermeniler tarafından ekmek içinde verilen arsenikle zehirlendiği ortaya çıktı.
Mahmudiye Kaymakamı Kemal Bey, Mart 1915'te Ermenilerin Van
civarında yaptıklarını şu satırlarla Dahiliye Nezaretine
bildiriyordu: "Yüzyıllardan beri Osmanlı Devleti'nin himayesi
altında hayatlarını sürdüren Ermeni vatandaşlarının kendilerine
bugünkü durumu sağlayan Müslümanlara karşı yaptıkları ve örneğine
hiç rastlanmamış olan faciaları belirten şu bilgileri okurken
boğulacak kadar ıstırap duyuyorum. Bu şahıslar masum ve bakire
kızlardan başlayarak yetmiş yaşındaki erkeklere kadar Türkler
hakkındaki uyguladıkları alçakça hareketlere karşı hükümetimiz her
çeşit intikam ve kinden sıyrılmış olarak düzeni sağlamaya
çalışmaktadır…" Kemal Bey bu metinde açıkça yazamadığını bir
sonraki raporunda merkeze aktarıyor. Yaşanan dram ise 'tecavüz'
kelimesiyle sınırlı kalıyor belgelerde.
Dünyanın birçok ülkesinde 'Ermeni soykırımı' sürekli gündeme
getiriliyor. Giderek güçlenen diaspora Ermenileri birçok ülkede
soykırımın tescil edilmesi için lobi faaliyetlerinde bulunuyor.
Onlara göre tehcirde sadece Ermeniler öldü ya da Ermeniler katliama
uğradı. Kaymakam Kemal Bey'in raporu gibi resmî kayıtlara geçen yüz
binlerce belge ise görmezden geliniyor. Oysa Osmanlı Arşivi ile
birçok Avrupa ülkesinin hariciye kayıtlarında Ermenilerin 1914'ten
başlayıp 1921'e kadar devam eden olaylarda toplam 2 milyon
Müslümanı katlettiği ifade ediliyor. Sıradan bir öldürme şeklinde
değil, Ermeni isyancıların günah defteri tecavüz, yakma ve boğma
hadiseleri ile dolu. Ancak Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde tespit
edilen bir belgeye göre ise Ermenilerin farklı bir toplu kıyım
yöntemini daha kullandıkları ortaya çıktı. Ermenilerin Van
bölgesinde binlerce Müslümanı zehirleyip öldürdüğü belirtiliyor.
Üstelik bu hadise Avrupalı temsilcilerin tanıklığıyla kayıtlara
geçmiş.
SOMUN İÇİNDE ARSENİK
15 Mayıs 1915'te Van ve civarında isyancı Ermeniler eylemlerinin
şiddetini artırır. Diğer taraftan Ruslar da Van'a iyice
yaklaşmıştır. Van'ı savunmakla görevli 3. Ordu Komutanı Halil Bey,
Ruslarla birleşen Ermenilere karşı başarılı olamaz. Aynı şekilde
Van Valisi Cevdet Bey de çaresiz kalıp Van'dan çekilir. Van, önce
Ermenilerin sonra Rusların eline geçer. Şehre giren Ermenilerin
yaptıkları, arşiv kayıtlarına 'halka yaklaşımları korkunçtu'
şeklinde geçer. Ama bu tek taraflı bir değerlendirme değildir.
Almanya'nın İstanbul Büyükelçisi Wangenheim de kendisine bölgeden
gelen bilgiler doğrultusunda dışişleri bakanlığına gönderdiği
telgrafta, Van'ın 17 Mayıs'ta işgal edildiğini, Ermenilerin
Müslümanları nasıl katlettiklerini bildirir. Sadece bunlar değildir
Wangenheim'in geçtikleri. Daha sonraki tarihlerde de Müslümanların
zehirle öldürüldüğü konusunu da ülkesine bilgi notu olarak
geçer.
Resmî kayıtlara göre Van işgal edildiği sırada 80 bin kişi şehri
terk etmek ister. Ama binlerce kişi Ermeniler tarafından tutsak
edilir veya Ruslar yakalayıp Ermenilere teslim eder. Bitlis'e
ulaşanların hayatları kurtulurken, esir alınanların neredeyse
tamamı çeşitli yöntemlerle öldürülür. Van'daki katliamlardan sağ
kurtulan Van'ın Hatuniye Mahallesinden Miraçoğlu Süvari Çavuşu
Osman'ın eşi Nigar, kurulan komisyona verdiği ifadede nasıl
zehirlendiklerini şöyle anlatıyor: "Yedikilise mütevellisi ve Van
Esbak Sandık Emini Rupen Efendi gelerek katletmeyiniz, merkeze
gönderiniz yollu tembihatı üzerine Haçyoğan mahallesine götürdüler,
bir haneye bıraktılar. Zaman geçtikçe birçok aile getirdiler.
Oradan Amerikan müessesesine (koleji) sevk olunduk. Bir müddet adam
başına birer somun verildi. Bir aralık da akşamları birer miktar
yahni verildi. Verilen somunları yiyenler saçları dökülerek ve
vücutlarında kanlı sular akarak ölür ve naaşları şişerdi. Beş
çocuğumun dördü bu yolda telef oldu. Amerikan müessesesine 8 bin
insan toplanmıştı. Müessesenin içine ve bahçesine alınmadan orada
iki ay kaldık. O kadar nüfus bu süre içinde yedikleri somunlardan
telef oldular. Bunların yüzelli kadarı ancak kurtuldu." Nigar
Hanım'ın verdiği bilgiler rapor halinde İstanbul'a gönderilir.
Orada bulunan yabancı temsilciler de tanıklıklarını ülkelerine
aktarır. İtilaf devletlerine bildirilen bu rapor sonucunda herhangi
bir işlem yapılmadığı da tarihî vesikalarda geçiyor.
Peki, zehirlenme hadisesi nasıl olmuştu, hangi kimyevi madde
kullanılmıştı? Şüphesiz öldürülenlerin nereye gömüldüğü henüz
tespit edilemediği için kemiklerinden örnekler alınıp analizlerinin
yapılması mümkün değil. Fakat konunun uzmanları belgede anlatılan
belirtilere bakarak kullanılan maddenin arsenik olabileceğini
belirtiyorlar. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Erçağ, o
dönemlerde tarım ilaçlarının daha gelişmediğini, dolayısıyla bu
maddenin 1500'lü yıllardan beri yaygın bir şekilde kullanılan
arsenik olabileceğini öne sürüyor: "Kokulu tarım ilaçları vardı.
Bunlar zehirlenmede fark edilirdi. Ancak arsenik hem zehirlenmede
hem de tıpta frengi tedavisinde kullanılıyordu. Akut ve kronik
belirtilere bakıldığında kullanılanın çok bilinen, nispeten kötü
niyetli insanların bulabileceği ve ulaşabileceği kimyasal arsenik
olduğu ortaya çıkıyor. Ancak o cesetlerden numune alınabilseydi
daha kapsamlı bir değerlendirme yapılabilirdi."
Adli Tıp Kurumu yetkilileri de bu maddenin arsenik olma ihtimalinin
yüksek olduğunu ancak kemiklerin ortaya çıkarılması halinde
yapılacak değerlendirmenin daha detaylı olabileceğini
belirtiyorlar. İsminin açıklanmasını istemeyen birçok toksilog ise
kullanılan kimyevi maddenin arsenik olduğunu gösteren en önemli
belirtinin saç dökülmesi ve vücuttan kanlı suların akması olduğunu
söylüyor. Yine toksiloglara göre, kaynatılan arsenik beyaz ve
kokusuz hale dönüştürüldüğünde un ile birlikte veya yemeklerde fark
ettirilmeden kullanılabilir. Herhangi bir şekilde vücuda giren
arsenik yumuşak dokuları bulup yayılıyor ve bünyeyi
güçsüzleştiriyor.
FABRİKADA ÜRETTİLER
Ermeniler ile ilgili çalışmalarıyla bilinen Atatürk Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver
Konukçu, Ermenilerin giriştiği katliamların her türlü boyuta
ulaştığını belirtiyor. Konukçu, tarihte bu tür zehirleme
hadiselerinin yaşandığını, dolayısıyla Ermeniler tarafından
kullanılmış bir yöntem olabileceğini vurguluyor.
Ermenilerin Van civarında isyan için gerekli bütün hazırlığı
yaptıkları anlaşılıyor. Ermeni çetelerin Van'da küçük bir fabrika
inşa ettikleri, buradaki dökümhanede top döküp silahlar için
cephane ürettikleri aktarılıyor. Belgelerde bir Ermeni kimya
öğretmeninin barut imal etmeyi başardığı ve basit bombalar yaptığı
da aktarılıyor. Aynı öğretmenin değişik birleşiklerden kimyevi
madde ürettiği, arseniği kaynatıp renksiz ve kokusuz hale
dönüştürdüğü de vurgulanıyor. Ermenilerin bu faaliyetleri o
günlerde Osmanlı ordusunda subay olarak görev yapmış Venezüelalı
Rafael de Nögalis'in "Hilal Altında Dört Yıl" adlı İspanyolca
hatıratınca da doğrulanıyor. Nögalis, Ermenilerin bu fabrika
sayesinde çok iyi silahlandıklarını belirtiyor.
Arsenik geçmişten beri hep korkulan en önemli zehirlenme objesi
olmuş. 8. yüzyılda Arap simyacı Cabir bin Hayan, arseniği
kaynatarak beyaz kokusuz ve tatsız arsenik tozu elde ediyordu.
Arsenik zehirlenme literatürüne en sinsi ve tehlikeli olanı diye
geçmiş, belirtileri kolera gibi hastalıklarla benzeştiği için
teşhis edilmesi güç olmuştur. Bu yüzden 19. yüzyılın başına kadar
hekimler arsenik zehirlenmesini teşhis etmekte zorlandılar. Bu
kimyevi maddenin zaman zaman değişik ülkelerde mahkumlar üzerinde
kullanıldığı da aktarılıyor. Osmanlı sarayı da arsenik yüzünden
önemli tedbirler almış. Bugün gurme olarak bilinen Osmanlı'da
çeşnicibaşı veya şikemperver olarak tabir edilen mesleğin
gelişmesinde de zehre karşı duyulan korku önemli rol oynadı.
Osmanlı sarayında kullanılan ve bugün Topkapı Sarayı'nda sergilenen
zarif porselen tabakların zehirlenmelere karşı özenle
hazırlanıyormuş. Yemekte zehir varsa tabaklar rengi değişirmiş. Bu
zehirlerin en etkilisinin özellikle 1500'lü yıllarda yaygınlaşan
arsenik olduğu da vesikalar bize aktarıyor.
Arsenik vücuda girince iştahsızlık, kanlı ishal, karın ağrısı, baş
dönmesi, vücuttan kanlı suların akması, saçların dökülmesi,
tırnakların parçalanması, kalpte ritim bozukluğu gibi belirtilerle
kendisini gösteriyor. Ancak yumuşak dokuyu seven bu kimyevi madde
vücuda girdikten sonra ondan kurtulmanın da çok zor olacağı
biliniyor. Kana karışan arseniğin yavaş yavaş etkisini göstererek
ölümlere yol açması ise bir diğer önemli ayrıntı. Bu ölümlerin
ardından cesetlerin bilinenden çok kısa sürede şişmesi de arsenik
zehirlenmesinin önemli belirtilerinden gösteriliyor. Günümüzde
arsenik, deri, kağıt, seramik, cam, boya, cila, emaye, vernik,
lastik endüstrisinde ve tıpta kullanılıyor.
ERKEK ÇOCUKLARINA DA TECAVÜZ ETMİŞLER
Nigar Hanım'ın anlatımıyla resmî kayıtlara geçenler sadece
zehirlenme hadisesiyle sınırlı değil. Tecavüz olayları ve
öldürmelerin o kampta nasıl gerçekleştiği de sözü edilen belgede
yer alıyor. Avrupalı tanıkların kayıtlarına geçmiş haliyle Nigar
Hanım, olayları şöyle anlatıyor: "Bizi Hacı Ziya Bey'in hanesine
doldurdular. Daha önceden bulunduğumuz müessesede ve şimdiki yerde
bize yapılmadık ayıp şey kalmadı. İhtiyar kadınlara, yedi yaşından
yukarı erkek çocuklarına varıncaya kadar tecavüz edildi.
Tecavüzlerden birçok kişi öldü. Ermeni erkekler gelir beğendikleri
kız ve kadınları götürür sabahleyin bazılarını getirirlerdi.
Gündüzleri de Ruslar ve Ermeni erkekler içeriye girip gözüne
kestirdiklerini götürüp tecavüz ederlerdi. Beğenmedikleri
kadınların da yüzüne tükürürlerdi. Bizi dışarı çıkarır, vefat eden
cenazelerin ırzına kazık çakar sonra kuyulara doldururlardı. 'Sizi
de böyle yapacağız derlerdi.' Hatta muhasebe katibinden Hoca
Hüseyin Efendi'nin kızı ve yoğurtçu oğullarından Kumru ve benim
tanımadığım on beşten fazla kişi bu yöntemle öldürüldüler."
DOÇ. DR. MUSTAFA BUDAK*: 2 MİLYON MÜSLÜMAN
KATLEDİLDİ
*Başbakanlık Osmanlı Arşivi Genel Müdür Yardımcısı
Ermeniler dünya çapında hep katliama uğradıklarını anlatıyor. Ancak
bir de Ermenilerin yaptıkları var. Katliamların en büyüğünü onlar
yapmıştır. Sadece bu belge Müslüman Anadolu insanın nelere maruz
kaldığını ortaya koyması açısından yeterli bir vesika. Van'dan
kaçan savunmasız çocukların ve kadınların yaşadıklarını nasıl bir
izahı gerektiriyor onu bir tarihçi olarak ben yapmıyorum. Üstelik
yaşanılan bu olaylar, oluşturulan heyetler tarafından kayda alınıp
raporlaştırılmış. Yani yanılma payını ortadan kaldırıyor. 1914-1919
başına kadar bir milyon Müslüman Ermeniler tarafından katledildi.
1919-1921 tarihinde ise aynı şekilde bir katliam yaşandı. Ermeniler
toplamada 2 milyon Müslüman'ı öldürdüler. Osmanlı bu durumu itilaf
devletlerine bir muhtıra olarak bildiriyor. İngiltere Kralı'na
Cihnagiroğlu İbrahim Bey bir mektupla olanları aktarıyor. Ve
yabancıların gözlemcilerinde olaylara yaşanılanlara tanıklık
ediyor. Bütün bunlar tarihi bir gerçek ve göz ardı ediliyor.
Ermeniler soykırıma uğradık deyip kendilerini haklı çıkarma
gayretindeler. Ama Nigar Hanım'ın anlattıkları tabloyu anlatmaya
yetiyor.
Kaynak: Aksiyon