Ermeniler öyle işkence etmişler ki...
Abone olHocalı katliamının tanıkları o vahşeti anlattı. Gözlerinin önünde 14 kişi kurşuna dizilmiş. Esir değişiminde Ermeniler ile Türkler arasındaki fark ise zulmün belgesi olmuş.
Azerbaycan-Ermenistan arasında 1992
yılında yaşanan savaşta Ermeni güçlerinin Hocalı'da 613 sivili
öldürdüğü katliamdan kurtulanlar, o günlerde yaşadıkları
işkenceleri hala hafızalarından silemiyor.
Hocalı katliamından sağ kurtulan Solmaz Hasanaliyeva, 25 Şubat 1992'de yaşadıklarını bugün olmuş gibi hatırladığını belirterek, acısının hala taze olduğunu ifade ediyor.
YALINAYARAK KAÇARAK
KURTULDU
Kendi akrabalarının ölümünü gözleriyle gördüğünü kaydeden Hasanaliyeva, gecenin karanlığından yararlanarak yalın ayak kaçtığını ve katliamdan kurtulmayı başardığını söyledi.
Hasanaliyeva yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Gördüğüm vahşeti unutamıyorum ve hayatım boyunca da
unutamayacağım. Ermeniler bize hiç acımadı. Büyük insanlar bir
tarafa, küçük çocuklara bile acımadılar. Anne karnındaki çocukları
süngülerle katlettiler. Ben kaçarak Ağdama geldim. Orada yaşadığım
bir olayla daha da sarsıldım. Daha önce kamyonla taş, kum taşındığı
görmüştük. Ağdam Camisine kamyon dolusu insan cesedi getirilmişti.
Bu cesetlerin gözleri çıkarılmış, beden uzuvları
kesilmişti"
SİVİLE DOKUNMAYIZ DEYİP KANDIRDILAR
73 yaşındaki Kanaat Hacıyev ise mermisi bitene kadar Ermenilerle çatıştığını, mermisi tükenince de Hocalı'dan kaçmaya çalışan kadınların kurtarılmasına ve nehri geçmesine yardımcı olduğunu anlattı.
Hacıyev ve beraberindekiler bir gece ormanda saklanmış, sonra
Ağdam'a doğru gitmek istemişler. Yolda, Ermenilerin yaşadığı bir
köyden "bizim sivillerle işimiz yok, gelin size
dokunmayacağız" dediklerini aktaran Hacıyev, köye
doğru gittiklerinde makineli tüfek ateşiyle karşılaştıklarını ve
çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini kaydetti.
14 KİŞİ GÖZLERİNİN ÖNÜNDE KURŞUNA
DİZİLMİŞ
Teslim olmak zorunda kaldıklarını aktaran Hacıyev, askeri
üniformalı 14 kişinin gözleri önünde Ermenilerce kurşuna
dizildiğini, geri kalanları da Hankendi'ne götürdüklerini
söyledi.
HER GÜN DAYAK
ATIYORLARDI
Kanaat Hacıyev, esirlikte yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Dokuz gün çok soğuk, derme çatma bir yerde tuttular. Her gün
de dayak atıyorlar. Su vermiyorlar. Susuzluktan ölecek gibiyim.
Daha sonra Hankendi polis bölmesine götürdüler bizi. Oraya daha
sonra getirilen bir kişi, Alesker isimli öğretmen kollarımda can
verdi. İki ay boyunca olmazın işkencelerini gördüm. Dayak
atmadıkları, işkence etmedikleri gün olmuyordu. Neden böyle
yapıyorsunuz diye sorduğumda, 'Türk olduğunuz için' cevabını
veriyorlardı.
ESİR DEĞİŞİMİNDEKİ ÇARPICI
FARK
Günlerin birinde, beni ve bazı esirleri Ermeni esirlerle
değişeceklerini söylediler. Eskeran'a götürdüler. Belirlenen yerde
esir değişimi gerçekleşti. Ermeni esirlerle aramızda fark vardı
ama. Biz yürüyecek durumda değildik. Kucaklayarak, yardım ederek
teslim ettiler kendi tarafımıza. Ermeni esirler ise yürüyerek,
hiçbir şey olmamış gibi geldiler. Ağdam'da Ermeni esirlerin kaldığı
yeri görünce iyice şaşırdık. Sıcak yastıkları, battaniyeleri,
yiyecek peksimetleri vardı. Bize ise üç günde bir, 5 kişiye bir
bardak su, iki günde bir ise sadece üç lokma ekmek
veriyorlardı."