Ermeni terörüne tapulu cevap
Abone olMurat Bardakçı, Atatürk'ün, el konulan Ermeni mallarını dağıttığını yazdı. Peki bu malllar kimlere verildi?
Bir kesim,
Atatürk'ün 1915'teki Ermeni olaylarına temas etmemeye özen
gösterdiğini ileri sürüyor. Atatürk aslında Ermenilerin el konulan
mallarını Ermeni terörünün hedef aldığı devlet adamlarının
çocuklarına dağıtmıştı. İşte belgeleri...
Sabah Gazetesi Yazarı
Murat Bardakçı yazdı...
Türkiye'de, bundan birkaç ay önce, ortaya
tuhaf bir iddia atıldı ve Atatürk'ün Ermeni tehcirini "facia"
olarak nitelediği ve tehcir meselesine temas etmemeye özen
gösterdiği ileri sürüldü. Bugün bu sayfada, bu iddiaları yalanlayan
bazı belgeleri, Atatürk'ün Ermeniler tarafından katledilen devlet
adamlarının ailelerine sonraki senelerde Türkiye'den ayrılan bazı
Ermeniler'e ait malları vermesiyle ilgili dokümanları yayınlıyorum
ve bu belgeleri, soykırım suçlamalarının Türkiye'deki gönüllü
sözcülerine ithaf ediyorum..
Soykırım suçlamalarının Türkiye'deki bazı
gönüllü sözcüleri, bundan birkaç ay önce, ortaya tuhaf bir iddia
attılar: Atatürk'ün İttihad ve Terakki Partisi'nin
bütün politikalarına karşı çıktığını söylüyor, 1915'te yaşananları
"facia" olarak nitelediğini ve sonraki senelerde
tehcir meselesine temas etmemeye özen gösterdiğini ileri
sürüyorlardı. Gönüllü sözcüleri bu iddialarını hâlâ ve sürdürüyor
ve "Atatürk, tehcirin sorumluları hakkında ağır
suçlamalarda bulunmuş, 1915'te alınan kararları her zaman
eleştirmişti" demeye devam ediyorlar. Tarihi konularda
araştırmaya gerek görmeden, arşivlere girmeden ve herhangi bir
belgeyi incelemeye ihtiyaç duymadan iddiada bulunmak ve karar verip
yorum yapmak bizde eski bir âdetti. Atatürk'ün
1915 olaylarına bakışı konusunda ortaya atılan iddialar da bu
âdetin devamıydı, hele işin içine mâlum iddiaların sözcülüğünü
yapmak gibisinden zoraki bir çaba da girince gerçekler eğilip
bükülüyor, Atatürk bile bu çabaya âlet
ediliyordu.
MASUMLARI ASTILAR
Bugün, bu sayfada, Atatürk'ün Ermeni meselesine ve
1915 olaylarına bakışını yansıtan bazı belgeler yayınlıyorum.
Belgeler, Atatürk'ün tehcir meselesine hiç de Türk
tarafını suçlayıcı bir şekilde yaklaşmadığını, aksine, bu yolda can
veren idarecilerin ailelerine sonraki senelerde büyük maddi
yardımlarda bulunduğunu gösteriyor. Belgelerin daha iyi
anlaşılabilmesi için, önce, 1915 sonrasında yaşanan ve detaylarını
bugün sadece konunun uzmanlarının bildiği bir hadiseyi, tarihimizde
leke olarak duran tehcir yargılamaları konusunu hatırlatmam
gerekiyor: Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasından
sonra, savaş yıllarında ülkenin kaderine hükmeden İttihad ve
Terakki Partisi iktidardan düşmüş, lider kadrosu Türkiye'den
ayrılmış ve işbaşına birkaç ay sonra Hürriyet ve İtilâf Partisi
gelmişti. Sadrazamlık makamında, meşhur Damad Ferid
Paşa oturuyordu. İtilâf Devletleri, yani dünya savaşı
yıllarında savaştığımız güçler, Mondoros Mütarekesi'nin
imzalanmasından sonra, İttihad ve Terakki'nin ileri gelenlerinin ve
Ermeniler'i tehcir edenlerin savaş suçlusu olarak yargılanmalarını
istediler. Damad Ferid Hükümeti bir kararname çıkartarak
Türkiye'deki önde gelen İttihadçılar'ı ve tehcirde görev yapan bazı
idarecileri tutuklayıp yeni kurulan bir askeri mahkemeye sevketti.
İngilizler ile Ermeni cemaatinin baskısıyla çalışan ve tam bir adli
skandal olan mahkeme, ilk kararını 1919'un 8 Nisan'ında verdi:
Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey'in idamına
hükmetti. Kemal Bey iki gün sonra Bayezid
Meydanı'nda asılacak; ertesi sene, 1 Ağustos 1920'de de tehcir
sırasında Urfa'nın en yüksek mülki amiri olan mutasarrıf
Nusret Bey idam edilecek, infazlar halkta büyük
infial uyandıracak ama işgal sebebiyle toplu bir hareket
yapılamayacaktı.
YİRMİŞER BİN LİRALIK MAL
Atatürk'ün, Ermeni tehciri ile ilgili olarak bugün
gündeme getirilen iddiaları yalanlayacak mahiyetteki uygulamaları,
Ankara'da, 1920'nin 23 Nisan'ında Büyük Millet Meclisi'nin
açılışının hemen sonrasındaydı. Başında Mustafa Kemal
Paşa'nın bulunduğu Meclis, 8 Mayıs 1920'de tehcir
bahanesiyle tutuklu olanların tamamının tahliyesine karar verdi ve
11 Ağustos'ta da tehcirle suçlanan idarecilen yargılandıkları
mahkemelerin faaliyetlerini durdurdu. 25 Aralık 1921'de
Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, 14 Ekim 1922'de de
Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey "Milli Şehid" ilân
edildiler ve ailelerine maaş bağlandı. Türkiye'yi terkeden
Ermeniler'den kalan bazı gayrımenkuller, Mustafa
Kemal tarafından sonraki senelerde bakanlar kurulu kararı
ile Kemal ve Nusret Beyler'in
ailelerine verilecek, Ermeniler tarafından katledilen bazı
İttihadçı liderlerinin ailelerine de yine bazı Ermeni malları
devredilecekti. Mustafa Kemal Paşa'nın da
imzasının bulunduğu ilk hükümet kararı 2 Şubat 1927'de çıkartıldı
ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey'in eşi ile
çocuklarına İstanbul'da Ermeniler'den kalan 20 bin lira değerinde
gayrımenkuller tahsis edildi. Aynı senenin 25 Aralığında,
Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey'in geride bıraktığı
ailesine yine daha önce Ermeniler'e ait olan gayrımenkuller
verildi. Tahsisler sonraki senelerde de devam etti. Türkiye'den
giden Ermeniler'e ait yirmişer bin lira değerindeki bazı
gayrımenkuller İttihadçı liderlerden olan ve Ermeniler tarafından
şehid edilen Doktor Bahaeddin Şakir Bey'in,
Doktor Reşid Bey'in ve Bahriye Nazırı
Cemal Paşa'nın yaveri Nusret Bey'in
ailelerine verildi.
DEVLETİN DEVAMLILIĞI
İlk defa Dr. Şenol Kantarcı tarafından 2001
yılında yayınlanan bu kararnamelerin altlarında
"Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal" ile
"Başvekil İsmet" in imzaları bulunuyor ve
özellikle de Doktor Bahaeddin Şakir Bey'in
vârisleri ile ilgili uygulama bir gerçeği açık şekilde vurguluyor:
Mustafa Kemal'in 1915 olaylarını
facia yahut rezalet olarak
görmediğini, Türk kurbanları sahiplenip devletin
devamlılığı kuralını benimsediğini... Bu yazdıklarımı
okuyup hâlen gündemde olan Hrant Dink cinayeti ile
geçmişte yaşanan tatsızlıklar arasında kıyaslamaya gittiğimi
düşünebilecekler için tekrar edeyim: Cinayet, nerede ve hangi
maksatla işlenirse işlensin aynıdır, Hrant Dink'in
katledilmesi ile İttihadçı liderlerin yahut diğer masumların
canlarının alınması arasında hiçbir fark yoktur ve tetiği çeken
caniler aynıdır. Cinayetler nasıl taraflar arasındaki nefreti
arttırmaktan başka bir işe yaramamış ise, "Hepimiz
Ermeniyiz" gibisinden acele ve uçuk sloganlar da tahrikten
başka bir işe yaramazlar!
Sabah/Murat Bardakçı