Ermeni konferansı, AB'yi zora soktu

Abone ol

Ermeni konferansı gerginliği, Eğitim-Sen'in kapatılması gibi gelişmeler, Türkiye'nin AB üyeliğini zora sokuyor. Kretschmer, Zana ve PKK ilişkisine de değiniyor.

Kretschmer, "Bakan Çiçek'in görüşleri, Eğitim - Sen'in kapatılması kararı gibi gelişmeler, İlerleme Raporu'nda yer alacak. Bunlar, liberal demokrasinin ruhuyla uyumlu değil" dedi

Avrupa Komisyonu Türkiye temsilcisi Hansjörg Kretschmer, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in son günlerde dile getirdiği tartışmalı görüşlerle, Eğitim-Sen'in kapatılması kararı gibi gelişmeleri endişe ile izlediklerini söyledi. Kretschmer, bu gelişmelerin, Türkiye'nin daha alacak çok yolunun olduğunu gösterdiğini belirtti. Leyla Zana ile arkadaşlarının PKK ile aralarına gözle görülür bir şekilde mesafe koymaları gerektiğini de vurgulayan Büyükelçi Kretschmer'in güncel konularla ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, Boğaziçi üniversitesi'ndeki konferansla ilgili sözlerine, Eğitim-Sen ile ilgili karar ve benzeri gelişmelere nasıl bakıyorsunuz?
Kretschmer: Adalet Bakanı'nın sözleri gerçekten de dikkate değerdi. Bu sözler AB başkentlerine anında intikal etti. Boğaziçi üniversitesi'nde gerçekleşen bu olay, Eğitim Sen ile ilgili karar ve benzeri diğer bazı gelişmeler, tarafımızdan not ediliyor ve bu yıl sonunda, müzakerelerin başlamasından sonra yayınlayacağımız olağan İlerleme Raporu'nda yer alacak. Bu gelişmeler elbette ki liberal demokrasinin ruhuyla uyumlu değil

Uygulamada sorun var
AB'nin bu konulara eğilmesi de yeni bir şey değil. Ekim 2004'te yayınlanan İlerleme Raporu'nda Türkiye'deki reform sürecinin aralıksız devam etmesi gerektiği görüşü yer almıştı. Siyasi kriterler henüz yerine getirilmiş değil. Özellike uygulama alanında ciddi sorunlar devam ediyor. Burada daha yapılacak işler var. Türk hükümetinin enerjik olması gerekiyor. Bu nedenle son günlerde yaşanan bazı gelişmeler için endişe verici diyebilirim.
Buna karşın, hükümetin reform sürecini sürdüreceği konusunda, her şeye rağmen, umutluyum. Bir kaç yıl sonra bu tür gelişmelerin yaşanmadığını ve Türkiye'de, AB'de anladığımız şekliyle, liberal demokrasi yolunda daha fazla adımların atıldığını göreceğimize inanıyorum.

Devlet Bakanı Ali Babacan'ın müzakereci olarak seçilmiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence son derece mükemmel bir seçim bu. Kendisiyle çok iyi ilişkilerim var. Kendisi AB işleriyle yakından ilgilidir. Ayrıca IMF ile müzakerelerde çok iyi bir performans gösterdi. Bunun optimal bir seçim olduğunu ve kendisiyle çalışmayı dört gözle beklediğimizi söyleyebilirim.

PKK saldırılarında tekrar artış var. Almanya'nın Ankara büyükelçisi kısa bir süre önce bize verdiği mülakatta, Leyla Zana ve arkadaşlarının bu terörist örgüt ile aralarına gözle görülür bir şekilde mesafe koymaları gerektiğini söyledi. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?
Ben de bu görüşe katılıyorum, zira bu AB'nin görüşüdür. AB'nin Türkiye'deki bütün büyükelçileri şuna inanmaktadır: Kürtler adına konuştuklarını söyleyenler ki burada kesin olarak belirlenmiş bir liderlikten söz etmiyoruz, kendilerini her türlü terör eylemlerinden uzak tutmak zorundalar. Bu kişilerle ne zaman konuşsak, bunu kendilerine söylüyoruz. Çıkıp bu konuda kuşkuya mahal vermeyecek açıklamalarda bulunmalarını telkin ediyoruz. Bugüne kadar bu konuda sadece kısmı başarı sağlayabildik. Ancak konuyu sürekli gündemde tutuyoruz.

AB dönem başkanı Lüksemburg Başbakanı Juncker, AB'nin Ermeni konusuna bulaşmaması gerektiğini, bu konunun Türklerle Ermeniler arasında çözülmesi gerektiğini söyledi. Buna katılıyor musunuz?
Bu sorun, elbette ki Türkiye ile Ermenistan arasında çözülmesi gerekiyor. Tabii ben konunun AB tarafından politize edildiğini düşünmüyorum.


Ortak komisyon, iyi fikir
Türkiye'de birçok kişi, Ermeni konusunun da üyelik için gayri resmi bir kriter mertebesine yükseltilmeye çalışıldığına inanıyor.
Fakat bu doğru değil. Ermeni konusu, AB üyeliği için bir kriter değil. Ancak çeşitli üye ülkelerde görüldüğü gibi bu konu siyasi gündeme getiriliyor. Bu da Türkiye aleyhine huzuru bozuyor. Bu nedenle müzakerelerin tamamlanmasından önce bu konuya açıklık getirilmesi Türkiye'nin yararına olacaktır. Çünkü müzakerelerin sonunda Türkiye ile imzalanacak olan üyelik sözleşmesinin tüm üyelerce onaylanması gerekiyor.
O gün geldiğinde, huzuru bozan böyle bir konunun olmaması Türkiye için daha iyi olacaktır.
Öte yandan Başbakanınız ile ana muhalefet partinizin önerdikleri ve uzmanlarla tarihçilerden oluşacak ortak bir komisyonun kurulması fikri çok olumlu bir adım. Bu sayede bu sorunun ikide bir ortaya çıkmasını engelleyecek bir çözüme varılmasının sağlanabileceğine inanıyorum.

Ermeni sınırı 10 yıl kapalı kalmaz
"Soykırım" iddiaları, AB üyeliği için kriter olmayabilir. Ancak, Türk-Ermeni sınırının açılması ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması kriter haline gelebilir mi?
İyi komşuluk ilişkileri, tüm aday ülkeler için üyelik öncesinde önemli sayılmıştır. Bu konuda Slovakya ile Macaristan ve Macaristan ile Romanya arasında olumlu gelişmeler yaşanmıştır.
AB, üyeleri arasında iyi ilişkilere önem veriyor. Tabii Emenistan görülebilir bir gelecekte AB üyesi olmayacak. Buna karşın Türk - Ermeni sınırının Türk - AB müzakerelerinin süreceği 10 yıl süresince kapalı kalacağına da inanmıyorum.
Türkiye'nin Kuzeydoğu bölgesi için ekonomik zararı var. Bu nedenle bu konularda da önümüzdeki yıllarda olumlu gelişmelerin yaşanacağını düşünüyorum. Bu da herkesin çıkarına olacaktır.

YARIN: TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİ

Röportaj : Semih İdiz
Kaynak :
Günün Önemli Haberleri