Ermeni iddialarına Atatürk'ün cevabı
Abone olErmeni diasporasının son zamanlarda giderek artan sözde soykırım iddialarına ilk cevabı Atatürk vermişti. Atatürk yıllar önce bir gazeteciye şunları söylemişti.
Ermeni diasporasının son zamanlarda giderek artan soykırım
iddialarını, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, uzun yıllar önce
"Dünya efkarı, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur
kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz"
sözleriyle yanıtlamıştı. Dünyanın, Ermeni tehciri konusunda Türk
devletine karşı haklı bir ithamda bulunamayacağını belirten
Atatürk, o dönemde yaşananları, "Bize karşı yapılmış olan
iftiraların aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan
ekserisi şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa
idi evlerine dönmüş olurlardı" sözleriyle anlatmıştı. TÜRK
KÖYLERİNDEKİ ERMENİ TERÖRÜ Atatürk, 26 Şubat 1921’de Amerikalı
gazeteci Clanence K. Streit’in sorusu üzerine, Ermeni tehcirine
ilişkin şu tarihi gerçekleri dile getirdi: "Düşmanca ithamda
bulunanların sürdükleri büyük mübalağalar dışında Ermenilerin
tehciri meselesi aslında şuna inhisar etmektedir: Rus Ordusu
1915’de bize karşı büyük taarruzunu başlattığı bir sırada o zaman
Çarlığın hizmetinde bulunan Taşnak Komitesi, askeri birliklerimizin
gerisinde bulunan Ermeni ahalisini isyan ettirmişti. Düşmanın sayı
ve malzeme üstünlüğü karşısında çekilmeye mecbur kaldığımız için
kendimizi daima iki ateş arasında kalmış gibi görüyorduk. İkmal ve
yaralı konvoylarımız acımasız bir şekilde katlediliyor, gerimizdeki
köprüler ve yollar tahrip ediliyor ve Türk köylerinde terör hüküm
sürdürülüyordu. Bu cinayetleri işleten saflarına eli silah
tutabilen bütün Ermenileri katan çeteler, silah, cephane ve iaşe
ikmallerini, bazı büyük devletlerin daha sulh zamanından itibaren
kendilerine kapitülasyonların bahşettiği dokunulmazlıklardan
istifade ve bu maksada matuf olarak büyük stoklar husule getirmeye
muvaffak oldukları Ermeni köylerinde yapıyorlardı." İNGİLİZLERİN
İRLANDA’YA REVA GÖRDÜĞÜ MUAMELE Büyük Önder Atatürk, Ermeni tehciri
ve Ermeni çetelerinin yaptıkları katliamlar konusundaki görüşlerini
de şu sözlerle dile getirmişti: "İngilizlerin sulh zamanında ve
harp sahasından uzak olarak İrlanda’ya reva gördüğü muameleye hemen
hemen kayıtsız bir şekilde bakan dünya efkarı, Ermeni ahalinin
tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı
haklı bir ithamda bulunamaz." "Bize karşı yapılmış olan iftiraların
aksine, tehcir edilmiş olanlar hayattadır ve bunlardan ekserisi
şayet İtilaf Devletleri bizi tekrar harp etmeye zorlamasa idi
evlerine dönmüş olurlardı." "Gerek umumi harp sırasında gerek
mütarekeden sonra Ermeniler ve Rumlar tarafından Müslüman ahaliye
yapılan mezalim üzerinde durmak uzun bir hikaye olur." "Brest
Litovks Muahedesi’nin akdini müteakip Rusların şark vilayetlerimizi
tahliyeye başladıkları sırada Ermeni çetelerinin yapmış oldukları
katliam ve tahribat kafi derecede herkesin malumudur." YUNANLILARIN
YAPTIĞI KATLİAMLAR Atatürk, Streit’e, Yunanlıların İzmir’i
işgalleri sırasında yaptıkları katliamları da şu sözlerle
anlatmıştı: "Yunanlılara gelince, İzmir’in işgali sırasında öyle
cinayetler işlemişlerdir ki, Yunanistan’ın müttefiki İtilaf
Devletleri tarafından tescil edilmiş bulunan ’İtilaf Devletleri
Tahkikat Komisyonu’ üyeleri bile 1919 sonbaharında bu vilayeti
baştan başa kat ettikten sonra hazırladıkları raporda, Yunan
makamları aleyhinde son derece ağır tenkitlerde bulunmuşlardır.
Yunanlıların işgal ettiği diğer bölgelerde her yaş ve cinsiyetten
on binlerce Türk katledilmiştir." "TÜRKLER, HIRİSTİYANLARI
KATLEDİYOR" İDDİALARI" 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda Osmanlı
Devleti’nin aldığı yaraları saramadığını gören büyük devletler,
İstiklal peşinde koşan Ermenilere yardım ederek Tiflis’te Taşnak,
İsviçre’de Hınçak teşkilatlarını kurmalarına ve silahlı mücadele
başlatmalarına yardımcı olmuşlardı. Osmanlı Devleti’nin Balkan
Harbi’nden de mağlup çıktığını gören Rusya, İngiltere ve Fransa bir
taraftan Türkiye’yi aralarında paylaşma planları, diğer taraftan da
Taşnak ve Hınçak teşkilatlarına her türlü silah ve para yardımı
yapıyordu. Bu üç devlet, Türkiye aleyhine başlattıkları çalışmaları
ve 1. Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi tasfiye etme hareketlerini kendi
kamuoylarına kabul ettirebilmek için kiliseleri de devreye sokarak
büyük bir propagandaya girişmişlerdi. Bu amaçla kitaplar yayınlayan
ve toplantılar düzenleyen ülkeler, "Müslüman Türkler, Hıristiyan
halklara zulmediyor, onları katlediyor. Hıristiyan halkları
kurtarmak için Türkiye’yi ve Türkleri cezalandırmamız gerekiyor.
İşte bu maksatla Türklere karşı harp ediyoruz" temasını
işlemişlerdi. Ulu Önder, bu gerçek dışı propagandanın öncülüğünü
yapan Lloyd George ve George Clemenceau’ya şu çarpıcı sözlerle
yanıt vermişti: "Milletimiz aleyhinde söylenenler bütünüyle
iftiradır. Milletimizin zalim olduğu iddiası baştan başa yalandır.
Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve
adetlerine riayet etmemiştir. Hatta denilebilir ki, başka dinlere
mensup olanların dinine ve milliyetine riayetkar olan yegane millet
bizim milletimizdir. Fatih, İstanbul’da bulduğu dini ve milli
teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patriği, Bulgar Eksarhı ve
Ermeni Kategikosu gibi Hıristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu.
Kendilerine her türlü serbestlik verildi. İstanbul’un fethinden
beri, Müslüman olmayanların mezhar bulundukları bu geniş imtiyazlar
milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en büyük müsaadekar ve
civanmert bir milleti olduğunu ispat eden en büyük delilidir."