Erkekleri deşifre eden roman
Abone olÇağımız erkeğini âdeta 'deşifre' eden bu sayfalarda herkes kendinden bir şeyler bulacak
''Geçmiş bizim için çok güzel. Gelecekten umudumuz var. Ama
şimdi çok mutsuzuz. Bitmeyen bir mutsuzluk.''
Yavuz, çocukluk ve ilk gençliğinde orta sınıf, “orta direk diye
şişirilen” cemaatin bir üyesi olarak Edirne ve ardın da İstanbul’da
büyür. Sonraları kazançlı bir işi olur. Ancak, belki pahalı bir kol
saati ve bir BMW sahibidir ama kadınlarla kalıcı ilişkiler
kuramayan bir adam olmaktan da kurtulamaz bir türlü.
Bir prodüktör olarak yaşadığı parıltılı hayatın da, mutsuz
ilişkilerinde rolü vardır tabii. Zira, yeni televizyon yıldızı,
sokaktan çıkmış bir “retro-Yeşilçam” tiplemesi olan Aylin’le
tanışmasıyla, eşi Hande’yle olan evliliği de ağır bir darbe alır.
Güzeller güzeli Aylin, kendi hayatından yola çıkılarak yazılan
dizinin başrol oyuncusu olarak hızla yükselirken aynı hızla da
Yavuz’la yakınlaşır.
''Mutluluk bu kuşak için hep ertelenen bir şey. Bir şeye yetişmek
için hep bir koşturma, hep bir boşluk, hep bir arayış. Bu gereksiz
bir sorumluluk da yüklüyor omuzlara. Halbuki şu anı yaşasak
hesapsız kitapsız… '' (Kitaptan)
Birbirine zıt iki kadın tipi arasında bölünen Yavuz, diğer yandan
mutluluk ve anlam arayışını da sürdürür. Yavuz çok geçmeden
gittikçe daha da karmaşık hale gelen bu aşk üçgeninin, aslında bir
üçgenden çok, bol köşeli başka bir şey olduğunu fark eder. Yavuz,
Aylin’e kapılıp evliliğinden uzaklaştıkça, Aylin’de ondan uzaklara
doğru savrulur.
Ömer Özgüner, büyük metropolde parlatıla parlatıla iyice aşınmış
arzuların peşinden koşan, her seferinde, olup bitenden epey
hırpalanmış ama yıkılmamış olarak çıkan kafası karışık bir erkeğin
hikâyesini anlatıyor.
“Beni neden düğününe çağırmadın?”
“Gelmezsin diye!”
“Valla, duysam kesin gelirdim.”
“Ee, sen evlenmedin mi?”
“Evlendim.”
“Peki, sen niye beni çağırmadın?”
“Adresini kaybettim. Yoksa mutlaka çağırırdım.”
“Ama ben gelmezdim.”
“Hoppala o niye, eğlenirdin kesin?”
“Ben seni, senin düğününe gelecek kadar unutmadım da ondan.”
Midem bulandı. İnsanın midesi sadece tiksintiden bulanmaz...
İçinden kalkamayacağı kadar ağır şeyler de yeter. Öyle oldu.
Söyleyecek hiçbir lafım yoktu. Özür için çok geçti. Unutulmuş
olmayı, unutabilmesini çok isterdim. Gerçekten.'' (Kitaptan)