Ergün’den paralel gazetecilere yalanlama...
Abone olBilim, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı Nihat Ergün, ‘4 bakanla aynı kabinede olmam’ dediği ve Başbakan’ın istediği bürokratları görevden almadığı yönündeki iddiaları yalanladı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji eski
Bakanı ve AK Parti Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kanal 7’de
Başkent Kulisi programında yaptığı açıklamada paralel medyaya
mensup gazeteciler tarafından geçtiğimiz günlerde çıkarılan ‘17
Aralık Sıfır Noktası’ adlı kitapta yer alan kendisiyle ilgili
bölümlerin gerçeği yansıtmadığını
açıkladı.
Ergün, kitapta yer alan ‘Ben bu adamlarla aynı kabinede
bulunmam’ ve ‘Yargı kararları olmadan bürokratları
görevden almam’ yönünde Başbakan ile aralarında diyalog
yaşandığı yönündeki iddiaları yalanladı.
BİZİM BU PARTİDE GÖZYAŞIMIZ VAR
Kırgın olup olmadığı yönündeki sorulara cevap veren Nihat Ergün, “Bilakis bu bizim partimiz, bizim bu partide gözyaşımız var, alın terimiz var, emeğimiz var. Partinin program çalışmalarından tutun da bugüne kadar her iktidar döneminde en zor zamanlarında, en sevinçli zamanlarında bizim partimiz oldu ve olmaya devam edecek” dedi.
Bakanlıktan ayrıldığı için küskünlük duymasının mümkün olmadığının altını çizen Ergün, 5 yıllık bakanlık görevinin ardından bu dönemde sivil hayata hazırlandığını söyledi. “Yani ben zaten Başbakanımıza gidip bize bir zaman tanıyın da, sivil hayata hazırlanalım fikrinde olan bir insandım, bugün de aynı fikirdeyim” diyen Ergün, 3 dönem kuralının gelmesinden de hiçbir sıkıntı duymadığını ifade etti. Yoğun bir milletvekilliği döneminin ardından insanın nefes alması gerektiğini kaydeden Nihat Ergün, siyasetin parlamenter olmayan boyutunun da bulunduğunu, katkı vermeye devam edeceğini hatırlattı.
Bu dönemde ‘Adım Adım Siyaset’ adlı bir kitap
kaleme aldığını ve gençlik yıllarından itibaren bakanlık sürecine
kadar dolu dolu yaşamış bir insan olarak olaylara bakış açısını
anlattığını belirten Ergün, “Ben sadece olayları da
anlatmak istemedim kitapta, olayın üzerine bir analiz koymak ve bu
analizin üzerine de öneri yapmak gerekiyorsa bu öneriyi yapmak. Bu
kitapta mesela kimseye dönük bir eleştiri yoktur. Doğrudan bir
şahsı, bir kurumu, bir yapıyı hedef alan bir eleştiri yoktur.
Diyelim kitabın son bölümünde 17-25 Aralık hadisesine nasıl
bakacağız? Cemaatler-tarikatlar meselesine nasıl
bakacağız?
Kriminal boyuttan bakabilirsiniz, ben kriminal boyuttan bakmıyorum,
o boyut zaten başka bir alanda yürüyor. Ben olaya başka bir
zaviyeden bakıyorum. Bunun için de ülkemiz için bir tehdit var mı
bu olayların içinde, bir fırsat var mı? Tehdit nerede var,
fırsat nerede var, bunları görmeye çalışıyorum. Ama kitabı
okuyanlarla kitabı cımbızlayanlar arasında da fark var”
dedi. Kitabın tamamı okunmadan haberler yapıldığını belirten Ergün,
kitabın ana fikrini anlamak için tamamının okunması gerektiğini
vurguladı.
BAŞBAKANIMIZLA ARAMIZDA ÖYLE BİR DİYALOG YAŞANMADI
Ergün, ‘Özellikle 17-25 Aralık süreci yaşandıktan sonra, o
Kabine değişikliği yapıldıktan sonra sizin özellikle bu Gülen Grubu
ve paralel yapılanmayla ilgili olarak gelinen yeni noktayı tasvip
etmediğiniz, parti içinde buna karşı çıktığınız hatta o dönemin
Sayın Başbakan Erdoğan’a itirazlarınızı ilettiğiniz yönünde
haberler de çıktı bu süreç içerisinde mesela. Siz burada başka bir
noktada mı duruyordunuz, yani partinin temel yaklaşımı ile sizin
durduğunuz nokta bir birine zıt noktalar mı?’ yönündeki bir
soru üzerine, şunları söyledi:
“Bakın 17 Aralık oldu, ben Bakandım o zaman. 24 Aralık tarihinde
Kocaeli Ticaret Odası’nda kapsamlı bir değerlendirme konuşması
yaptım. O konudaki değerlendirmelerim son derece nettir, hala da
aynı yerdeyim, olaya nasıl bakıyorum, kitaba da bunu koydum. Ama
şimdi bakıyorum yeni kitaplar çıkıyor, yeni çıkan kitaplar herhalde
bazen Bakanlık değişiminin bir küskünlüğe, bir kırgınlığa yol
açtığını düşünerek yazılmış olan kitaplar bunlar ve kendi
eksenlerinde yazılmış olan kitaplar. Olsa olsa yöntemiyle yazılmış
olan kitaplar. Mesela 17 Aralık olayı Bakanlar Kurulu’nda hiç
tartışılmadı. 17 Aralık’tan sonra 26 Aralık’ta görev değişikliği
yapıldı, ben Bakanlığı bıraktım. 17 Aralık’la 26 Aralık arasında
hiçbir Bakanlar Kurulu toplantısı yapılıp da bu mesele, 17 Aralık
meselesi tartışılmadı. Dolayısıyla Başbakanla bizim aramızda veya
başka arkadaşlarla aramızda 17 Aralık meselesinin hiçbir müzakeresi
yapılmadı. İlgili bakanların hiçbir müzakeresi Başbakanla bizim
aramızda yapılmadı. Başbakanla ilgili arkadaşlar konuşmuş
olabilirler, ama bizim bir müzakeremiz olmadı. Bizim bir
müzakeremiz olmayınca o zaman bütün diyaloglar üretilmiş oluyor,
böyle bir müzakere olmadı ki o diyalog gerçekleşmiş olsun. Veya bir
başka, aynı kitapta bir başka şey daha var; Başbakan bizi aramış,
bakanları, beni de aramış, bakanlığınızdaki şu bürokratları atın
demiş. Biz de işte cevap vermişiz karşılığında, ‘Hani hukuki bir
şey var mı?’ demişiz, şu var mı demişiz; böyle bir diyalog hiç
olmadı ki? O zaman bunları niye üretiyorsunuz? Bütün bu iddialar
gerçek dışı. Konjonktürden yararlanmak istiyorsunuz, yani
konjonktürün size fayda sağlayacağınızı zannediyorsunuz.”
CEMAATLER KONUSUNDA TAVRIMIZ SON DERECE NET
Nihat Ergün, ‘Paralel yapı mevzuunda siz partinizle aynı
paralelde misiniz yani yaklaşım olarak?’ sorusuna karşılık da,
şöyle konuştu: “Devletin içerisinde hiçbir şekilde bir paralel
yapılanma kabul edilemez, ben buna da temas ettim kitabımda.
Yaşadığım olaylar var, yani bir bürokrat değişikliğini yapacağımız
zaman, bürokratın bana söylediği şeylerden bir tanesi; ben bunu
şeyhime sormam lazım diyor. Yani bir bürokrat şeyhine sorarak
kamuda görev yapabilir mi?
Kamudaki görev değişikliği bir bürokratın şeyhinin tasarrufuna
bırakılabilir mi veya bir cemaatin liderinin tasarrufuna
bırakılabilir mi? Kamudaki insanlar cemaatinin amaçları
istikametinde çalışmazlar, devletin amaçları istikametinde
çalışırlar. Ve Hükümet programının hayata geçmesi istikametinde
çalışırlar. Kamuyu, devleti harekete geçiren güç hükümetlerdir.
Hükümetler halktan aldıkları oyla ve Parlamentodan aldıkları
güvenoyuyla hükümet programlarını oluştururlar, o program güvenoyu
aldıktan sonra bütün kamu görevlilerinin yol haritası hükümet
programıdır. Halktan meşruiyet kazanmıştır, Parlamentodan meşruiyet
kazanmıştır, valiler, kaymakamlar, genel müdürler, müsteşarlar,
herkes o hükümet programındaki hedeflere varmak için çalışır.
Hükümeti beğenmeseler bile, Hükümet Partisine çok kızsalar bile,
kendi partileri başka olsa bile ya da şu-bu cemaatin tarikatın
mensubu olsalar bile tek bir hedefleri olacaktır, hükümet
programını hayata geçirmektir. Yoksa bürokrasi çalışmaz, devlet
çalışmaz. Kimse burada kendi cemaatinin, kendi tarikatının
hedeflerini hayata geçirmek için bir görev yapamaz.
Bizim bu konudaki duruşumuz, tavrımız son derece net. Eğer devletin
içerisinde bu tür yapılanmalar meydana gelmişse ve biz bunları
ihmal etmişsek, görememişsek, farkında olmadan veya farkında olup
da bir şey olmaz bundan diye düşünülmüşse, ama karşımıza da sonunda
başka bir manzara çıkmışsa, buna tedbir alınacaktır, buna tedbir
alınma konusunda kim farklı düşünebilir ki?”