Ergenekonda Karadağ savunması
Abone olKuvayı Milliye 1919 Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ'ın savunmasına başlandı.
''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından eski
Kuvayı Milliye 1919 Derneği Başkanı emekli Kurmay Albay Mehmet
Fikri Karadağ'ın savunmasına başlandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan
Karadağ, terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlandığını
hatırlatarak, bunu kabul etmesinin mümkün olamayacağını
söyledi.
Savunmasında, Güneydoğu'da görev yaptığı dönemde sınır
karakollarına terör örgütü PKK tarafından düzenlenen saldırıları
anlatan Karadağ, ''Böyle alçak bir örgüt ile işbirliği içindeysem,
bir saniye bile yaşamama gerek yok. Yaşayamam da zaten. Buradan
savcılara sesleniyorum; Ne hakla benim gibi bir kurmay subaya böyle
bir suçlamada bulunuluyor?'' diye konuştu.
Doğu ve Güneydoğu'da geçmişte çok başarılı operasyonlar yürüttüğünü
anlatan Karadağ, yüce millete ve vatana hakkını helal ettiğini
söyledi.
Karadağ, iddianamede ''Paşa'' kod adını kullandığının ileri
sürüldüğünü anımsatarak, ''Benim rahmetli dayıma da 'paşa'
derlerdi. Bana da 'paşa' diye hitap ederlerdi. Ayrıca benim kod
adına ihtiyacım yok. Beni tanıyanlar lakap olarak bana 'Baba Fikri'
derlerdi. Sizinle de 3 saat konuşsam siz de aynısını söylersiniz''
dedi.
İddianamede gördüğü rüyaların bile delil olarak dosyaya konulduğunu
ileri süren Karadağ, ''40 yaşıma kadar ismim Fikri'ydi. Olağanüstü
Hal Bölgesinde görev yaparken Allah Resulünü rüyamda gördüm. Allah
Resulü rüyamda, 'Sen Mehmet'sin, Mehmet Fikri'sin' dedi. Bunun
üzerine mahkeme kararıyla ismimin başına Mehmet'i eklettim. Ayrıca
Mehmet, şehit dedemin ismidir'' diye konuştu.
8. Kolordu Komutanlığında görev yaptığı dönemde operasyonlarla
alakalı gizli bilgilerin içinde bulunduğu ajandasının da dosyaya
delil olarak konulmasını eleştiren Karadağ, şunları söyledi:
''Kötü niyetli düşünürseniz, 'Bakın ey PKK'lılar, Fikri Karadağ
sizin hakkınızda not tutmuş, icabına bakın' deniyor. Bunlar delil
olarak mı dosyaya konulmuş? Bunu anlamak mümkün değil. Oysa ben
PKK'lılar hakkında jandarmadan, istihbarattan ve MİT'ten edindiğim
bilgileri gizli bilgi olarak not etmiştim.''
''VELİ KÜÇÜK'LE 2-3 KEZ KARŞILAŞTIK''
Soruşturma sırasında emniyet, savcılık ve mahkemede verdiği
ifadelerin bazı bölümlerini kabul etmediğini belirten Karadağ,
''Emniyet ifademde, özel günlerde kutlamalar sırasında Veli Küçük
ile görüştüğümü söylediğim belirtiliyor. Ben böyle bir şey demedim.
Dediysem de yanlış demişimdir. Doğubeyazıt'ta onların birliği bize
destek sağlardı. Türk Dünyası Vakfında cumartesi günleri verilen
yemekte Veli Küçük ile 2-3 kez karşılaştık. Uzaktan selamlaştık,
ama samimi bir ortamda buluşmadık. Buluşsak neden söylemeyeyim.
Yazıhanesinin nerede olduğunu dahi bilmem. Bilsem giderdim de ama
bilmiyorum'' diye konuştu.
Karadağ, emniyet ifadesinde ayrıca Semih Tufan Gülaltay ile
Muzaffer Tekin'in bürosunda görüştüğünün yazılı olduğunu, ancak
bunun doğru olmadığını kaydetti.
Cezaevinden çıktıktan sonra Gülaltay ile Türklük üzerine kitaplarla
alakalı birkaç kez görüştüğünü ifade eden Karadağ, ''Ancak
konuşmamızda PKK ve Akın Birdal mevzusu geçmedi. Ayrıca, Muzaffer
Tekin ile devre arkadaşı olduğum için 15 günde bir ofisinde buluşup
konuşurduk. Tekin de hiçbir örgüte üye olmaz'' şeklinde
konuştu.
Karadağ, Sedat Peker'i de Tekirdağ Cezaevinde yatarken hastaneye
kaldırıldığında bir arkadaşıyla ziyaret ettiklerini, bunun dışında
herhangi bir bağlantısı bulunmadığını vurguladı.
Kurmay Albay olarak 2003'te emekli olduğunu belirten Karadağ,
2005'te Vatansever Güç Birliğinin 2 toplantısına katıldığını, ancak
hiçbir irtibatı ve görevi bulunmadığını söyledi.
''YEMİNDE NE VAR?''
Bu 2 toplantıdan sonra aynı yıl Kasım ayında Kuvayı Milliye 1919
Derneğini kurduğunu belirten Karadağ, şöyle devam etti:
''1-2 salon toplantısından sonra halkın aydınlanmasına ilişkin
çalışmalara başladık. Mersin'de katıldığımız bir iftar yemeğinde
yemin merasimi yaptık. Yeminde ne var? Bu yemin, Atatürk'ün
Erzurum'da yaptırmış olduğu bir yemindir. Biz sadece bir kelime
ekledik. Yeminin orijinalinde ölme ve öldürme geçmiyor. Ne var
bunda? O yemin törenine katılanları da emekli emniyet görevlisi
Kemal Canay ayarladı. Canay, yemin töreni sırasında masaya silahını
koydu. Ben de belimdeki ruhsatlı silahı masaya koydum. Çocuklara
göstermeden yemini ettik. Tesadüfen gelişen bir olaydı. Görev
yaptığı dönemde PKK'lılara bir tokat bile atmayan bir insanım. Ölme
ve öldürmeyle ne işim olur. Allah'ın razı olmadığı hiçbir şeyi
yapmam. Ayrıca yemin törenine katılanlardan hiçbirini tanımıyorum.
Zaten yeminle alakalı basında yer alan haberlerden sonra hepsi
kaçıp gitti.''
Karadağ, 7 Eylül 2002'de Kuvayı Milliye 1919 Derneğinden de istifa
edip yerini Hüseyin Görüm'e bıraktığını kaydederek, derneklerinin
hiç kimseden talimat almadığını savundu.
Terörle Mücadele Şubesince hazırlanan rapor nedeniyle gözaltına
alındığını iddia eden Karadağ, ''Rapor nedeniyle 13 aydır tutuklu
bulunuyorum. O zaman beni azmettirenleri de yakalayın. Ya da beni
hemen bugün tahliye edin'' dedi.
''SAVCILAR BU DİLEKÇELERİ NASIL KABUL EDİYOR''
Karadağ, kendisiyle ilgili açılan soruşturma kapsamında Mersin'de
20 DTP'li ile İstanbul'da 4 kişinin hakkında şikayetçi olduğunu
hatırlatarak, ''Bu PKK'lı teröristler benim not defterimi nereden
aldı da oradaki bilgileri dilekçelerde yazıyorlar. Savcı da bu
dilekçeleri nasıl kabul ediyor? Bunları onlara kim yazdırdı'' diye
konuştu.
İddianamede geçen ''Ergenekon'' örgütünün adını İstanbul Emniyet
Müdürlüğünde duyduğunu söyleyen Karadağ, dolayısıyla bu örgütün
üyesi olamayacağını dile getirdi.
Osman Yıldırım'ın da aleyhine tanıklık yaptığını kaydeden Karadağ,
''Osman Yıldırım diye bir vatan evladı var. Ona inanan onun gibi
olsun'' dedi.
Karadağ, ayrıca kendisinde bulunduğu ileri sürülen 13 bin 500
kişilik ''hain listesi''nden haberdar olmadığını, söz konusu
listeyi ilk kez İbrahim Özcan'dan duyduğunu belirtti.