Ergen fiatını arttırdı
Abone olEskiden şarkıcılar müzik kaseti çıkınca arttırırdı fiatını. Ancak Gülben Ergen'in fiatı seks kaseti ortaya çıkınca fırladı...
Gülben Ergen fiyat artırdı... Ergen, artık 15 bin dolar fazla fiyat istiyor... Demet Şener kitap yazıyor... Sergen seks hayatını anlatıyor! Hilmi Yavuz'dan saptamalar... Daha önce de yazmıştık. Şu sıralar Türkiye'de kitap yazmayanı, yazıp da yayımlamayanı dövüyorlar. Gazeteciler, psikolog ve psikiyatrlar, bankacılar sıralarını savdılar. Şimdi mankenler, şarkıcılar Türk edebiyatına katkılarını püskürtüyorlar. En son duyduk ki, Demet Şener hanımefendi, İbrahim Kutluay'la ilişkisini anlatan bir kitap yazıyormuş ki, kitabın uzun olacağını şimdiden kestirebiliyoruz. O da röportajcı İki yıl önce de röportaj yapmayanı dövüyorlardı. Deniz Akkaya ile başlayıp Ayşe Hatun Önal'a uzanmıştı 'popüler kızları gazetecileştirme' süreci. Belki kız değil erkek, belki Akkaya ya da Önal kadar ünlü değil ama yine de tanıyan tanıyor, İzzet Çapa'nın ortağı Tolga Sezgin de röportajcı oldu. Çapa'nın, yeni sayısı piyasaya sürülmek üzere olan aylık dergisinde Sezgin, Beşiktaşlı Sergen Yalçın'la seks hayatına ilişkin konuşuyor. Aynı dergide İzzet Çapa da Ayşe Arman'la birlikte olacak. 20 binden 35 bine.. Gülben Ergen, şimdiye kadar 20 bin dolara sahneye çıkıyordu. Son kaset skandalından sonra Ergen'in ekstralar için fiyatı 35 bin dolara çıkarıldı. Eskiden de şarkıcılar kasetleri çıkınca fiyat artırırlardı. Ama onlar müzik kasetiydi... Milliyet Gazetesi, iki haftadır perşembe günleri Popüler Kültür isimli yeni bir ek veriyor. Can Dündar yönetiminde hazırlanan Popüler Kültür'ün, Türkiye'nin karmaşık gündelik hayatını anlamada önemli bir işlev yerine getireceği kesin. Bu köşe de aslında uzun süredir popüler kültür ve gündelik hayata uygulanan felsefi bakış açıları ile iştigal ediyor. Bu konudaki yazılarımızdan birine 14 Eylül 2003 tarihli Zaman Gazetesi'nde Hilmi Yavuz'dan bir cevap geldi. Daha zengin, daha derin Yavuz, "Türk magazinine felsefe bulaştı" başlıklı 25 Ağustos 2003 tarihli yazımızdan söz ediyor. Ne demişiz o yazıda, kısaca alıntılayalım: "Bugün eğer Ajda Pekkan'dan Fenerbahçe'ye birçok popüler tema kimi gazeteciler, yazarlar tarafından daha bir zengin, daha bir derin çözümleniyorsa, işte bunun temelinde Avrupa'nın bu 'genç kuşak' diyebileceğimiz felsefecilerinin tezleri, yöntemleri yatar. Roland Barthes eğer, 'Citroen'in yeni modeli' ya da 'Biftek ve patates kızartması'na ilişkin felsefi yazılar yazmasaydı, bugün gazetelerimizin köşelerini tutmuş yine 'genç kuşak' diyebileceğimiz yazarlar ne yazardı? Tabii aslında bu gazetecilerin mesela Roland Barthes'a borçlanışı dolayımla oldu. Çünkü Murat Belge gibi bir yansıtıcı, Barthes'dan esinlenip de Zeki Müren'in 'Kahır Mektubu' şarkısı için 'İlk arabesk oratoryo' başlıklı bir analitik yazı kaleme almasaydı, zor girerdi herhalde bu 'semiyoloji' denen çözümleme yöntemi gündemimize, medyamıza." 'Çok haklı bir tespit' İşte bu yazımız üzerine Hilmi Yavuz üstadımız "Nasıl bir düşünce tarihi?" başlıklı yazısını kaleme almış: "Çok tuhaf ve manidar bir tesadüf: Uluslararası Felsefe Kongresi'nin magazin metaı olarak da ele alındığı bir yazıda, bu durum, inanılmaz bir isabetle tespit edilmiş görünüyor. Söz konusu yazı, 25 Ağustos 2003 tarihli Milliyet gazetesinde, Kaynama Noktası başlıklı bir 'dedikodu' köşesinde, Ahmet Salih imzasıyla yayımlandı. Ahmet Salih, akademik felsefenin dar ve sınırlı bir entelektüel çevrede kapalı kalmasına karşılık, felsefenin gündelik hayata nüfuz eden bir yanı da olduğunu, çok haklı olarak tespit ettikten sonra, dikkat edin, felsefeyi gündelik hayatla ilişkilendiren düşünürlerimize nasıl atıfta bulunuyor: 'Murat Belge gibi bir yansıtıcı (...), Derrida daha çok Enis Batur'un kalemiydi (...), Gilles Deleuze'ün ve bazı kitapları ortak yazdığı Felix Guattari'nin lansmanını ise daha çok Ali Akay yaptı.' Dikkat ediyor musunuz, Ahmet Salih kullandığı ifadelerle söz konusu entelektüellere nasıl atıfta bulunuyor: 'Yansıtıcı', 'onun kalemi', 'lansmanını yapan'! (...) Ahmet Salih'in akıl almaz bir isabetle dile getirdiği bir gerçeklikle yüz yüze geliyoruz: Düşünce tarihimizin 'yansıtıcı' bir tarih olması, birilerinin 'kalemi' olması, bir başkasının, bir düşünürün 'lansmanını' yaptığı bir tarih! Ne hazin!" Kaynak : Milliyet